Hem İslam dini hoşgörü dini deriz hem de hiç hoşgörülü davranmayız. Ayrıca eleştiriye açık bir millet de değiliz. 
   Ama buna rağmen ben özellikle iftar konusunda öz eleştiri yapmakta fayda görüyorum. Zira yapıcı eleştirilerin yanlışları düzeltebileceğini düşünüyorum.
   Malum; Ramazan ayı. Müslümanlar İslamın beş şartından biri olan oruçlarını tutuyorlar. Oruç vakti sona erdiğinde de, yani iftar vakti oruçlarını açıyorlar. Herkes bütçesine göre sofrasını hazırlıyor. Kimisi soğan ekmekle kimisi de neredeyse kuş sütü de dahil mükellef  ziyafet sofralarında iftar yemeğini yiyor.
   Benim lafım bu ikinci gruptakilere..
   Bilirsiniz, Tevfik Fikret'in ''Han- Yağma'' diye meşhur bir şiiri vardır. Orada şöyle der:
         Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştaha sizin,
         Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
   İşte tıpkı bu şiirdeki gibi yeyip içiyor beyefendiler, hanımefendiler..
   Peki kim bunlar?
   Bunlar eskiden beri de vardılar ama özellikle AKP devrinde çok çoğaldılar. Zira iftar yemeği davetleri vermek ve iftarlara katılmak iktidara yakın gözükmenin bir yolu olmaya başladı. İftar yemekleri yemeklikten çıktı ve ziyafetlere dönüştü. Hatta yağcılık olsun diye düzenleyenler ve şova dönüştürenler de türemeye başladı. Ayrıca, bu ziyafetler kim daha Müslüman veya kim daha iktidara yakın yarışmasının bir göstergesi haline sokuldu.
   İftar ziyafetini kendi paraları ile verenlere de lafım yok. Amaçları ne olursa olsun sonuçta kendi paraları. Ama birde devletin ve halkın parasıyla bu şatafatlı iftar yemekleri düzenleyenler var ki; bunların yatacak yerleri yok!
   Neden yok? Körler sağırlar birbirlerini ağırlar misali, sıra ile birbirlerini ağırlayan bu insanlar kul hakkı yiyorlar da ondan!. Biliyorsunuz, Müslümanlıkta affı olmayan tek günah kul hakkı yemektir. Ama başta Saray olmak üzere, tüm bakanlıklar, müsteşarlıklar, genel müdürlükler ve hatta şube müdürlükleri, belediye başkanlıkları ile sendikalar ve dernekler gibi sivil toplum örgütleri iftar yemeği adına halkın parasını kullanmaktadırlar. Yirmi milyon insanımızın açlık sınırının altında ve bir yirmi milyonunda açlık sınırında yaşadığı bu ülkenin parasını birilerini ağırlamak için harcamak demek; tüyü bitmedik yetimin hakkını yemek demektir. Bu ziyafetleri, üstelik halkın parasıyla, vermekle sevap kazanacağını sananlar aslında kul hakkı yiyerek büyük günah işlemektedirler. 
   Birde, laik bir ülkede devletin  sürekli ve gösterişli iftar yemekleri düzenlemesi de tabii ki ayrı bir tartışma konusudur.
   Ayrıca, Müslümanlıkta israf da büyük günahtır. Bu her şeyin gereğinden fazla ve pahalı yiyeceklerden oluştuğu ziyafetlerde ise, herkes tıka basa yediği halde yinede masalardan birçok şey artarak ziyan olur ki; bunların çoğunu fakir fukara rüyasında bile yiyemez!
   Meselenin bir başka boyutu daha vardır: Bu ziyafetleri veren veya katılanların büyük bir kısmının aslında oruç tutmadığını biliyorum. Bazısı da vicdanını rahatlatmak için sadece o gün tutar. Böyle bir sahtekarlık ve ikiyüzlülük Allah katında cezasız kalabilir mi? 
   İşte tüm bu nedenlerle,  bunların yatacak yerleri yok diyorum. Üstelik bu tür samimiyetsiz tutum ve davranışlarla dinimizin imajına  zarar verdikleri için de günahlarının katlanacağını da düşünüyorum.
   Bu arada, fakir fukara halka yiyecek dağıtanları, iftar yemeği verenleri veya iftar çadırı açanları da tenzih ediyorum. Hatta kutluyorum!