Aslında seviyorum bayramları… Coşku, sevinç, paylaşım, vefa içinde olmak üzere sözcük olarak bende çağrıştırdığı güzel duygular var. İletişim olanaklarının akıl almaz bir şekilde artmasına karşın birbirimize tümden yabancılaştığımız sözüm ona şu modern zamanlarda, bir araya gelme, birlikte olma, hiçbir şeyi olmasa bile belirli bir zamanı paylaşma olanağı veriyor insana… Dahası, hep gözümüzün önünde olsalar bile çoğu zaman kuru bir selamı bile çok gördüğümüz komşularımız, mahalle insanımız, solgun anılar arasında sislediğimiz arkadaşlarımızla en azından insani temas kurmamızı sağlıyor… En güzeli de şu ki, çoktandır sesini bile duymadığımız uzaklardaki dostlarla haberleşip, hal hatır sormamıza vesile olduğu gibi yeni insanlarla tanıştırıp çoğaltıyor bizi…
 
Ama önüne “kurban” tamlaması gelince, ne yalan söyleyeyim, içim cız ediyor… Ta çocuk günlerimden beri canımı yakan bir şey var kurban bayramlarında… Bir gün önce ellerimizle beslediğimiz sevimli hayvanların boğazına, ertesi gün, gözümüzün önünde çalınan bıçağın dehşeti büyüdükçe büyüyor içimde… Boğazlarından önce bir çizgi halinde sızıp, sonra oluk oluk akmaya başlayan kanlar, yüreğimden ırmak olup taşıyor. “En gelişkin varlık” iddiasında olan insanın, binlerce yılda biriktirdiği değerlere inat hâlâ bunca ilkel olmasına şaştıkça şaşırıyorum… Kimileri çok kızacak ama yine de yazacağım: “Kâmil insan”ıerişilebilecek mertebelerin en büyüğü sayan bir din, bu çağda, bu görüntüleri hak etmiyor kesinlikle… Çocukça bir düş belki ama bu ritüeli bizzat din alimleri, büyük mütefekkirler, asrın müçtehitleri sorgulamalı kesinlikle…
 
KAN AKITILMASINI İSTEYEN TANRILAR ÇAĞI AŞILDI
Biliyorum, din adına “had bildirme” yetkisini kendinde bulan zevat hiç empati kurma gereği duymadan, “halkın değerleri” sözcüğüyle başlayan tümcelerle kükreyecek şimdi… Kimileri ucunu “dini ve manevi değerlere hakaret”e kadar uzatacak. Hızını alamayan kimileriyse, zaten ateist, Marksist kimlikli biri olduğuma hükmederek, aklınca, tartışmayı bitirecek. Kimse kusura bakmasın, tüm bunlara karnım tok benim… Din adına hükmetmek bencileyin bir zındığa düşmez ama ortak alanımıza giren ve pek çok insanın yaşamını derinden etkileyen konularda görüşümü açıklamak da hakkımdır pekâlâ... İfade etmek isterim ki, insanlık, yalnızca et dağıtmanın toplumsal dayanışma sayıldığı günleri geride bıraktı artık, kendi adına kan akıtılmasını isteyen tanrılar çağını çoktan aştı. Kurban, İslamiyet’ten önceki ilkel dinlerde de olan kadim bir gelenek çünkü...
 
İçine sindiren varsa beri gelsin, eline bıçak alanın kendini kasap zannettiği o cinnet günlerinde sayıları on binlerle ifade edilen insan, kendini bıçakla yaraladığı için hastanelere akın etti Türkiye’de. Dehşet dolu gözlerle izledik kurban edilecek pek çok hayvana, bırakın inançlı kişilere, “insanım” diyene yakışmayacak şekilde zulmedildi. Tüm yasaklamalara karşın, canı isteyen, dilediği yerde hayvan boğazlarken, başta İstanbul olmak üzere pek çok yerde, dereler, kıpkızıl aktı. “Kan akan dereleri” Yaşar Kemal romanlarının vurgu tonu yüksek bir sahnesi sanıyorduk oysa… Hani ibadetin insanlara kazandırdığı şuur? Sabır, metanet, merhamet, tevekkül gibi insani erdemler nereye kayboluyor bu bayramlarda? Kurban kesme aşkıyla kendinden geçen mestanelerin feraseti, akliselimi, elinden mi alınıyor?
 
SUUDİ KRALLARIN İMDADINA TÜRKİYE SULTANI YETİŞTİ
Ya Mekke’de yaşanan katliamlara ne demeli? Önce tonlarca ağırlıktaki kocaman vinç düştü insanların üstüne… Yüzlerce insanın öldüğü taammüden işlenmiş cinayet büyük bir pişkinlikle geçiştirilirken, bu kez, şeytan taşlama sırasında yaşanan katliam haberi düştü ajanslara… Önünde kaçan, arkasında kovalayan olmayan on binlerce insan çok basit bir planlama becerilemediği için birbirini ezdi… Kâbe manzaralı, bilmem kaç yıldızlı, ultra lüks otellerde altın kaplamalı klozetlere pisleyerek hac farizasını yerine getiren Suudi kralların kılı bile kıpırdamadı nedense. Sekiz yüze yakın insanın katlinin birinci derece failloeriydi oysa… İnsanlık tam da bunu sorgularken, imdatlarına, Türkiye’deki muhipleri yetişti… Daha önce iş cinayetlerini gariban emekçilerin fıtratına bağlayan Türklerin sultanı, bu kez, “Basit bir hata, bu kadar abartıp kralları suçlamayın” buyurdu “Daha ölecek çok insan var” der gibi ekledi daha sonra:  “Bardağın dolu tarafına bakın…”
 
 
Devletin derinliklerinde çeteleşen suç örgütlerine nazire yaparcasına cinayet işleyen PKK elebaşlarının yaptığı katliamlar zaten mecalsiz bırakmışken trafik cinayetlerinden, şuursuzca yapılan hayvan katliamlarına, Mekke’deki toplu öldürümlerden, bombalanan camilere, maganda kurşunsundan, hain pusulara kadar pek çok şey bayram sevincimizi bu yıl da aldı elimizden… Bu bayramda da kurban edilen insanlığımız, insan yanımız oldu. Şunu çok iyi biliyoruz ki, yaşananlardan hiçbiri, ama hiçbiri “kader” diyerek geçiştirilemez… Hiçbirini insanlık da, fukara Müslümanlar da hak etmiyor... Zaman körü körüne bir şeylere, birilerine biat etme değil, insanlık adına ayağa kalkma zamanıdır. Şunu çok iyi biliyorum ki, zalimlerin, güç odaklarının, cinayet şebekelerinin karşısına dikilip onları var eden kültürle boğuşmadan kurtuluş olmayacak hiç kimseye…