8 Mart Dünya Kadınlar gününü büyük bir coşkuyla idrak ettik…

Her kim açıklama yaptıysa “KADINA ŞİDDETE HAIR” dedi…

Yaradılıştan kaynaklanan erkek-kadın arasında güçsel bir fark var…

Sporcu olanlar başka tabiî ki…

Hukuka adeta bası unsuru olunuyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Dünya Kadınlar gününde Özelm Ağ’ı 23 kes bıçaklayan Samet Ağ’ı nasıl serbest bıraktın tepkisi gösterdi.

Ve “Ey Hakim nasıl serbest bıraktın” diye seslendi.

Şiddetin dünyadaki tek sorumlusu erkekler olarak gösterilmesi de bence büyük yanlış…

Eşitlik ilkesi herkes için olmalı…

Madem eşitiz… Eşit yargılanmalıyız…

Erkeği öldüren kadın anında serbest kalıyor…

Hatta TBMM’de kadınlar için özel bir telefon sistemi ile acil polis ve jandarma yardım hattı kurulacakmış…

Olsun kurulsun…

Çözüm bunlar değil maalesef…

Çözüm toplumun ahlaki yapısından geçiyor…

Ulusal medyada 3’üncü sayfa haberi birazda mizah ister…

Adliye muhabirliğinden geldiğim için iyi bilirim…

Habere renk katarsınız…

Yüzlerce erkek-kadın ilişkilerinden doğan cinayet veya boşanma davaları izledim…

Hiç unutmam; Mil-HA’da takibine başladığım dava HHA’da iken son bulmuştu…

Kaynanası-Annesi ve Dostu ile kocasını önce öldürüp, sonra cesedini yakarak yok edildiği dava idi…

Tek bir Ağır Ceza Mahkemesi vardı???

O dönem her ay davaları bir başka olay gibiydi…

Her duruşmada da bana ve gazeteci arkadaşlara saldırmayı ihmal etmezlerdi???

Mahkeme hüküm verdi ve hepsine cezalar yağdı…

Sonra “ECEVİT” affıyla cezaevinden çıktılar…

Mustafa Eşmen ağabey, dönemim HHA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü-; “Cevdet bu dava seninle özdeşleşti… Kadın cezaevinden çıkarken fotoğrafla ve onunla röportaj yap” dedi.

Bir dönem de yediemin olarak kullanılan Gökgöl mağarası yanındaki Cezaevinin önüne konuşlandım daha sabahın köründe…

Bugün gibi hatırlıyorum kız kötü bir valizle kapıdan çıkış yaptı ve ben fotoğraf çekmeye başladım…

Kadın benim üzerime doğru geliyordu; Ben de duruşmalardaki ve Adliye koridorundaki gibi bana saldıracak sandım…

Valizi attı ve boynuma sarıldı…

Şoka girmiştim…

Ve bana seslendi; “Onca yıl seni tanıdım. Çekme fotoğrafımı” dedi…

Bizde insanız…

Bana; “Cevdet, buradan nasıl gideceğim” dedi…

Bende buyur ettim bizim arabamıza bindi ve HHA bürosuna geldi…

“Bak dedi” “Ben cezaların en fazlasını yaşadım. Ne köyüme ne evime dönemem. Param pulumda yok… Sen bana ağabeylik yap” dedi…

O gün Otel Emniyette oda ayırdım kendisine ve Emniyet restoranda yemeklerini yedi…

Ben Yargıç değilim ama vicdan var ya…

İstanbul’da bir tanıdığın ulaştık ve o gelmesini istedi…

Kendisine orada ne iş yapacaksın dediğimde,

“İş bulamazsam, Bedenimi satarım” dedi…

Haber ve Röportajı unuttum ben…

Yol parası ve cebine harçlığını koydum ve gönderdim… Bir daha da haber almadım…

Ama bana tek dediği; “Çocuktum, cehalettin kurbanı oldum”

İlk defa bu konuyu haber yapmadığım için Mustafa Eşmen ağabeyden fırça yemedim…

Yanarak ölen erkek ne oldu değil mi???

Meşhur fıkrayı bilirsinizdir sanırım.

“Nasreddin Hoca’ nın evine gece hırsız girer, evde ne var ne yok götürür. Sabahleyin komşuları toplanır, Hocaya sorular ile yüklenirler.

- Hocam kapıyı açık mı bıraktın yoksa?

- Hocam şu eski pencereleri değiştir diye sana kaç defa söyledik.

- Bir köpek alsaydın, böyle olur muydu?

- Hocam o kadar sesi duymayacak kadar nasıl derin uyudun?

Nihayet Hoca dayanamaz ve “Yahu tamam, iyi güzel de kabahatin tümü benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?” der.

Tüm bunlar olurken Kadının hiç mi suçu yok???

Sevgiyle kalın…