Üzerinden  iki hafta kadar geçmesine rağmen "Dünya Kadınlar Günü" hakkında yazdığım yazıyı düzenlemeye ancak zaman bulabildim. Ülkemizde de sivil toplum örgütleri, belediyeler, sendikalar kadınların bu  özel gününü kutladılar.  Dünya Kadınlar gününün neden Sekiz Martta kutlandığına  dair kesin ve net bir bilgi yoktur. Yine de Mart 1857'de  ABD'nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesinin bu tarihin seçilmesinde etken olduğu söylenebilir.  Türkiye’de ise eş ya da sevgili katilleri tarafından öldürülen yada şiddet gören kadınların sayısal  çoğunluğunun  fazla olması nedeniyle kadınlarımızın bu konuda  duyarlılığının arttığını görüyoruz.  Kadınların  gösterdikleri tepkilerde son derece haklı olmalarının yanında  problemin çözümüne ait olan  yorumları dinlediğimizde çözümler  cezai yaptırımların arttırılmasından öteye gitmiyor.

Özellikle düşünsel  derinliği  olmayan,  bireyin davranışlarını oluşturan sebep sonuç ilişkilerini görmezden gelerek “ bana onun kellesini getirin” mantığıyla   çözüme ulaşmanın mümkün olduğunu düşünmek; az gelişmiş ilkel toplumların işidir!

Türk toplumu erkek ve kadına hangi rolleri, hangi gelenek  ve  kültür öğretilerine  dayalı olarak vermiştir? Unutmayalım ki Türk toplumunda aslanın midesinden ekmeği çıkarıp almak erkeğin asli görevidir.  Erkeğe yüklenen bu zor görev tarım toplumunda çok daha şiddetliydi. Sabahın dördünde   kalk.  Öküzleri , o da varsa, tarlaya sür.   Sabanın erken saatlerinden gün batıncaya  kadar toprağın bağrını yara yara çalış. Ekin oldu,  al eline tırpanı, sabahtan akşama kadar ekin biç. Tabii bunlar işler rast gittiğinde, buğday tohumu çürümediğinde…  Çürürse aç kal.   Tabii bu anlattıklarım toprağın varsa. Bir de toprağın yoksa  ve köyün ağasının eline bakıyorsan yandı gülüm keten helva .   ( Yaşar KEMAL in "Sarı Sıcak" kitabını oku, oku da bağrın bir yansın ,acı neymiş gör!)

 Tabii bir de nereden kaynaklı olduğu üzerinde çokça yorum yapabilecek detaylar var. Kısaca onlardan söz edelim.   Hiç uzaklara gitmeye gerek yok. Şimdi size bazı sorular soracağım.  Bu sorular yaşı elli ve üzerinde olanların cevaplamasını istediğim sorulardır.(Genç okuyucular da bu soruları kendilerine sorabilir.)

  1. Hayatınızın bir bölümünde erkeğin eli arkasında,karısının onun arkasında yürüdüğü görüntüler gördünüz mü?
  2. "Ailenin reisi erkektir!"  söylemine katılıyor musunuz?
  3. Erkek çocuklarına küçük yaştan itibaren her konuda daha fazla özgürlük tanındığını söyleyebilir miyiz?
  4. Uslu ve usturuplu olmak kız çocuklarına daha çok yakışır mı?
  5. Farkında olmadan çok küçük yaştan itibaren  erkek çocuklarının şuur altına kız çocuklarından daha üstün oldukları işlenmiyor mu?
  6. Miras paylaşımında türlü dümenlerle erkek çocuğuna daha fazla ayrıcalık tanınmıyor mu?

 Peki, orta ve uzun vadede erkeğin kadına karşı işlediği bu şiddet suçlarının  minumuma  indirilmesi için neler yapmak gerekir?

  Okullarda karma eğitim düzeninden asla vaz geçilmemelidir. Kız ve erkek çocuklar okullarda aynı sınıflarda okumalıdır. Daha  ilkokulda karşı cinsle tanışan ,birbirinden silgi, kalem alış verişinde bulunan ,takım oyunlarında birlikte oynayan ve yardımlaşmayla başlayan kız-erkek iletişimi, ergenlik dönemlerinde de devam etmelidir.   Bu durum onların kişisel ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunacaktır. 

 Evlenmeye karar veren çiftler üniversitelerin hazırlayacağı bir program çerçevesinde üç aylık bir eğitime tabi tutulmalıdır. Bu eğitimler alanında uzmanlaşmış özel eğitimciler tarafından halk eğitim merkezleri tarafından yapılmalıdır. Bu eğitimler ailelerin çocukları dünyaya gelmeden önce ana- baba eğitimleri ile desteklenmelidir. 

Tabii ki bu derin konunun  basit bir anlatımla tam olarak çözülemeyeceğinin farkındayım.  Konunun ekonomik, sosyal, hukuki birçok boyutu vardır.  Kadın ve erkeğin  birbirlerini anlamalarının önemi olduğu kanısındayım. Kadınların hayatın her safhasında ,devlet kademelerinde,   karar mercilerinde yüzdelik dilim olarak daha fazla yer alması sorunun çözümüne büyük katkı sağlayacaktır…

“Kadınlar çiçek değildir;   kadınlar birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımızdır!

Cumhur DEMİRDÖĞEN