Kitap, gazete ve dergi gereksiz şeylerden diyen biriyseniz lütfen bu yazıyı okuyup beyninizi(?) yormayınız. Ülkemizde her gün 30 kadar ulusal çaplı gazete, 1000 kadar yerel gazete ve sayısını tam bilemeyeceğim binlerce dergi (dernekler, vakıflar, üniversiteler, edebiyatçılar, meslek örgütleri, şirketler tarafından) yayınlanmaktadır. 
 
Enayi diyen çok olur ama vakit buldukça halk kütüphanelerine gidip kitapların, gazetelerin ve çeşit çeşit dergilerin arasında 2-3 saat otururum. Efsunlu kağıt kokusunu içime çeke çeke sayfaları karıştırırım. Bazen de kitapçı raflarını saatlerce incelerim. Yeni çıkan kitaplara dokunurum. Birçok kitabı almak isterim ama bunları okuyacak vaktim de yok.  
 
17 Ekim Cumartesi günü öğleden sonra X ilindeki bir devasa AVM’de bulunan mütevazı kitapçıya uğradım. Bütün rafları dolaştım. Onlarca kitaba el sürdüm. Bazılarından 3-5 sayfa okudum. Bunları yaparken yanıma iki defa çalışan kişilerden birileri geldi. Kibarca “Yardımcı olabilir miyim?” dedi. “Sağ olunuz. Ben yardım istemiyorum. Arkadaşlarımı ziyarete geldim” dedim. Bana garip garip bakıp uzaklaştılar. Sözlü olarak ifade etmediler ama ben “Bu adam kafayı yemiş” diye düşündüklerine eminim. 
 
Rafları dolaştıktan sonra ayıp olmasın diye 25 TL ödeyip bir kitap ve 9 TL ödeyip bir kalem aldım. Kitapevinin balkon benzeri okuma/oturma yerine geçtim. Bir çay sipariş ettim. 15 dakika kadar oturdum. İçtiğim çayın 7,5 TL olduğunu öğrenince 25 TL’ye aldığım 250 sayfalık kitabın aslında çok makul olduğunu düşündüm. 
 
Kitapçının kafe bölümünde benden başka 15 kadar kişi oturuyordu. Hepsinin elinde görgüsüz pahalı telefonlardan vardı. Hemen hemen tümü zehir tüttürüyordu. Hiç birisinin elinde kitap, gazete, dergi yoktu. Üzerlerinde pahalı (markalı) ayakkabılardan ve abartılı elbiselerden vardı. Burası bana göre değil diyerek ayrıldım ve ormanlık bir bölgeye giderek 1 saat kadar kuşburnu, kızılcık, acı elma topladım. Bunları demliğe koyup çay hazırlarım diye düşündüm... 
 
Misafir olarak gittiğim bir evde kitaplık yoksa, yani odalarda abartılı, görgüsüz, pahalı, kıytırık eşyalar varken kitaba hiç yer ayrılmamışsa o eve bir daha gitmek istemem. Çevremdeki insanların yüzde 99’unun meskeninde 100 kitap bile yok ne yazık ki… 
 
“Gazete, kitap, dergi öldü. Her şey internette var. Bir şey öğrenmeye gerek yok. Basarım tuşa bulurum” diyen çomarlara selam bile vermek istemiyor ve “Hadi ordan” diyorum. İnternet sitelerinde yer alan bilgilerin yüzde 88’inin çöp (spam, yalan, safsata, tuzak) olduğunu da ekliyorum. 
 
“Kitap alacak para mı var? Biz karnımızı zor doyuruyoruz” diyenleri de pek kaale almıyorum. 40 yıldır kütüphaneye giderim. Fakirlik edebiyatı yapan tanıdıklarımım yüzde 99,9’unu orada görmedim. Kitap alacak parası olmayanlara kütüphanelerde binlerce kitap ödünç veriliyor.  
 
Okumadan, öğrenmeden, bilmeden refah, zenginlik, huzur, medeniyet, teknoloji gelmez. Bunları parayla da satın alamazsınız.