Atmosferin oluşumundan bu yana iklim değişikliklerinin doğal olaylardan kaynaklandığını ortaya koyan bilim insanları, 19. yüzyıldan sonra yerkürenin daha hızlı ısındığını tespit etti. Araştırmalar şu gerçeği ortaya koyuyordu ki, 1850’li yıllarda yaşanan sanayi devrimiyle aşırı şekilde fosil yakıt tüketimi başlamış, bu da, karbondioksit gibi ısıyı tutan sera gazlarının atmosferde birikmesine neden olmuştu. İklim değişikliği üzerine konuşulurken, sanayi devriminin milat kabul edilmesi tam da bu nedenleydi…

Atmosferin kimyasını değiştiren bu gelişmenin doğal olarak çok önemli sonuçları oldu. Dünyanın her yerinde kuraklık, çölleşme gibi kimilerinin “doğal felaket” ya da “Tanrı’nın hikmeti” diyerek geçiştirmeye çalıştığı olayalar artmaya başlarken yağışlardaki dengesizlik ve sapmalar su baskınları ve sellerin sayısıyla etkisini boyutlandırdı. Tayfun, fırtına, hortum, aşırı sıcak, dondurucu soğuk gibi meteorolojik olayların sayıları çoğaldı, söndürülemeyen orman yangınları gündemden çıkmaz oldu.

ATMOSFERDEKİ GAZ ORANININ KORUNMASI, TÜM CANLILAR İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR

Mekanizma basit, güneş ışınları yerküreye çarpıp atmosfere geri dönüyor. Metan, azot oksit, ozon, su buharı, karbondioksit gibi atmosferde bulunan sera gazları, yükselen bu ısıyı belli oranlarda tutup fazlasını uzaya göndererek, dünyanın soğumasını engelliyor. Bu gazların atmosferdeki oranının artması ısının daha çok tutularak sıcaklıkların artmasına, tersi de soğuyarak buzullaşmalara varan sonuçlar doğuruyor. Özeti şu ki, atmosferdeki gaz oranının korunması, tüm canlılar için hayati önem taşıyor…

Doğa gönüllüleri, başta termik santraller olmak üzere fosil yakıt tüketen tüm yatırımlara tam da bu nedenle itiraz ediyor. Paragözlerin “Filtre kurduk tüm gazları tutuyoruz” sözü koca bir yalan, azot, kükürt gibi gazları belli oranda tutsalar bile en önemli sera gazı karbondioksiti (Co) tutacak teknoloji henüz bulunamadı çünkü. (Co)’nin atmosferdeki oranı sanayi devrimi öncesinde 280-290 ppm arasında iken şimdilerde 380 ppm mesela. En kötüsü de şu ki (Co), artık, her yıl 1 ppm artış gösteriyor…

DÜNYANIN HER YERİNDE TİYATRO OYNANIYOR

Tabii ki, küresel ısınmanın tek nedeni bunlar değil. Yanlış arazi kullanımından ormansızlaşmaya, endüstriyel hayvancılıktan endüstriyel tarıma, betonlaşmadan tüketim çılgınlığına kadar onlarca etkeni yerküreyi ısıtıyor. Sonuçlarıysa felaketler dizisi olarak çoktandır görünüyor. Buna bir de başta dere yatakları olmak üzere yerleşime uygun olmayan alanların iskâna açılması, kaçak yapıların sıkça çıkarılan imar aflarıyla yasallaştırılması gibi akılsızlıklar da eklenince, ecelsiz ölüm tüm canlı türleri kaçınılmaz oluyor.

Kapitalizm denen aç gözlülüğün yarattığı bu gidiş engellenemezse, zaten cehenneme dönen yerkürede hiçbir canlının yaşam şansı kalmayacak. Dünyanın her yerinde tiyatro oynanıyor. İkiyüzlü siyasetçiler, kürsülerde “Çevrecinin daniskasıyız” türü sözler sarf ettikten sonra, saraylarında doğa düşmanı yatırımlara imza atıyor. “İş-aş, gelişen ülke” sözleriyle büyülenen topluluklarsa bunları büyük bir hararetle alkışlıyor. Kutsal kitaplarda vaaz edilen kıyamet kapımızı çalıyor da, ne yazık ki kimse umursamıyor…