“Dünya çağ değiştiriyor bu sancılı yolculuk bu yüzden” söylemlerini o kadar çok duyar olduk ki son zamanlarda, beynimiz tokatlana tokatlana inanmaya başladık, değişimin hakikaten de başladığına.
Acaba geçmiş yüzyıllarda da böyle söylemler var mıydı? Dünyanın tarihçesine bakıldığında, nerden nereye geldi insanlık, nerden nereye geldi bilim, diyebilir miyiz sahiden de.
 Kazançları ne oldu, kayıpları nelerdi, elimize geçen hangi veriler doğruydu, hangileri şaşırttı geleceği.
Tarih kalıntıları içinde kendine yer eden birçok uygarlığı ve o uygarlıkların yaşanan çağa sağladıkları olumlu katkıları, geçmişte ki ve günümüzde ki bilim insanları eminim ki çok iyi incelemişlerdir.
Olumsuz verilerde, deneyimlerde, öğrenmenin bir başka biçimidir ayrıca.
İpucu arayışları, insanoğluna katkı sağlayacak veriler, elbette geçmişin izlerinde fırsat sunuyordur dünyanın geleceğine.
Bilinen gerçekler ve gizlenen gerçekler arasında sıkışıp kalan çağların, vizyonsuz yöneticilerin yaptırımları yüzünden midir, yoksa karar mercilerinin sıfatlarındaki gizemden midir bilinmiyor, nedense kaybeden her çağda güçsüzler güçsüz bırakılanlar oluyor.
Dünyayı bilim iyileştirecekse şayet, dünyayı hastalıklı kılan, hastalıklı sayan o zaman ne peki.
Yüzyıllar öncesinde de kötü, bencil, beceriksiz, halkını bezdiren yöneticiler vardı, günümüzde de var.
Uzay filmlerini hayretler içinde izleyenlerde bu dünyada yaşayan insanlardı, UFO’ların varlığını kabul edenlerde bu dünyalı insanlar.
Geçmişte ve günümüzde Tanrı’ya tapanlarda var Tanrı’yı yok sayanlarda örneğin.
 Kâhinlerde bu dünyada var olup gündemi meşgul etti, etmeye de devam ediyor, bilim insanları da gelecek için, varoluşun gizemini çözebilmek için atomun çekirdeğine ömür verdi, vermekte mesela.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözü” eski köye yeni icat çıkartma çabalarını ve yürürlüğe sokma heveslerini zaten mütemadiyen deneyimleyen bu yaşlı dünya için yeni bir şey değildi ki.
Henüz kazananı olmayan çapraz bir savaşın mağdurları yahut tarafları değişen gündeme göre saf tutuyor, arada kalmışlığın yorgunluğu, şaşkınlığı ile kendince mücadele ediyor kimilerimizde.
Dünyada hüküm süren en büyük güç hali hazırda sanırım siyasi otoriteler. Onlar bilime de bilimin gücüne de müdahil olanlar zira. Bilinmeyen güçleri, iddia edildiği gibi şayet varsa, ayrı tutmak gerekiyor şu halde.
 İdeolojisini, kavramlar içinden seçerek hayata geçiren ve kitleleri buna inandıran güç, ipi göğüslemeye en yakın güç olarak ağırlığını korumakta. Emir, demiri kesmekte hali hazırda her daim!
Dünyanın hangi coğrafyasında yaşıyor olduğunuzun çok da önemi yok aslında, seçilen, lider olarak belirlenen kişilerin bakış açıları kadar özgür ve becerileri kadar refah yaşam sürebilme ayrıcalığınız var. Kölelik de bir yaptırımın gerçeği neticede, özgürlük de.
Korku, insanın en büyük düşmanı, zamanın da katilidir. Korkak insanlar söylenen her şeye inanır, sorgulamaz bile. Kendini teslim etmek, varlığını bir başkasının doğrularında biçimlendirmek, katkısız bir ömür dürdürür sadece, oysa yaşamak göze almaktır her şeyi.
Koyunlar kurtlardan korkar örneğin ama çoban daha çok koyun yiyendir.