Baştan söyleyeyim; ''Kral Kaybederse'' son zamanların en popüler yazarlarından Gülseren Budayıcıoğlu'nun son romanlarından birinin ismidir. Biliyorsunuz Budayıcıoğlu'nun ''Kırmızı Oda (Madalyonun İçi)'', ''Masumlar Apartmanı(Madalyonun İçi-Çöp Apartman)'' ve ''Camdaki Kız'' isimli kitapları halen televizyonlarda dizi halinde dolaşımdadır. Adı geçen kitabın da dizisinin çekileceği; hatta başrolü Kıvanç Tatlıtuğ'un oynayacağı söylenmektedir.

   Bu kitabın beni neden ilgilendirdiğine gelince; bu konuya ve Artist Orhan'a sonra geleceğim.

   Geçen gün kızımla sohbet ediyorduk. Konu aldatma ve aldatmanın kötü birşey olduğu üzerineydi. Ben konuşmam esnasında fikrimi söylerken, bir ara, ''Aldatma konusunda genellikle erkekler inkarcı; kadınlar ise inanmaya meyilli olurlar!'' gibisinden bir laf ettim. Bunu kanıtlamak üzere küçük bir anekdot anlattım. Bunu sizinle de paylaşayım.

   ''Bizim halen başkanlığını yaptığım Yüksek Maden Mühendisler Derneği lokalinden tanıdığım Artist Orhan isminde bir arkadaşımız vardı. Artist lakabını da girdiği bir artist yarışmasında Ediz Hun'dan sonra ikinci geldiği için arkadaşları takmış. Hatta ona göre birinci gelmiş de hakkını yemişler!

   Bu arkadaşı son yıllarında tanıdım. Yetmişli yaşlarındaydı ama hala yakışıklı ve karizmatik idi. Fakat  ekonomik durumu çok kötüydü. Kendisini çok beğenen narsist bir adamdı. Hala kendini genç sanıyordu. Hatta bir gün espri olsun diye 'Naber Orhan Baba!' deyince çok kızdı. Benden on yaş büyük olduğu halde;'Ne babası! Ben hepinizden gencim be!' diye sitem etti.

   Artist Orhan'ın eski arkadaşlarının anlattığına göre; Eskiden çok yakışıklı ve çok zenginmiş. Şirketinde birçok sondaj makinasıyla birçok yerde sondaj şantiyeleri kurmuş ve bu işten çok para kazanmış. Gelgelelim parası ve yakışıklılığı yüzünden, kadınların rahat bırakmadığı bu arkadaşımız kadınlara çok düşkün olmuş ve yaşadığı bu savruk hayatı nedeniyle iflas etmiş ve beş kuruşa muhtaç olmuş. Kadınlar da bunu terk etmiş. İşte ben onunla bu beş kuruşsuz günlerinde tanıştım. Zaten ben tanıştıktan 10 yıl sonra da Ankara dışındaki bir huzurevinde sefil bir şekilde öldü.

   Burada esas anlatmak istediğim Artist Orhan'ın bir macerası:

   Artist Orhan zenginlik yıllarında karısıyla birlikte Paris'e gidiyor. Karısına, 'Sen otelde dinlen, benim biraz işim var.' deyip otelden ayrılıyor.

   Kadının bir müddet sonra canı sıkılıyor ve biraz hava almak için o da dışarı çıkıyor. Nereye gidiyor? Nereye gidecek; tıpkı taşradan ilk gelenlerin İstanbul'da Sirkeci'yi, Ankara'da Ulus'u bellediği gibi Paris'e giden Türklerin de bellediği Champs-elysees (Şanzelize) Caddesine gidiyor! Tesadüfe bakın ki oradaki sevgilisi ile buluşup koluna takan bizim Artist Orhan'da aynı caddede tur atıyor! 

  Tabii kaçınılmaz son olarak karşılaşıyorlar. Orhan karısını görüyor ama görmemezliğe geliyor. Karısıda Orhan'ı görüyor ve 'Orhaan!' diye seslenerek onlara doğru yürüyor. Bu durumda ne yapsın talihsiz Orhan? Hemen toparlanıyor ve karısını tanımamazlığa gelerek Fransızca birşeyler geveliyor. Karısı ısrar edince yine sert bir ifadeyle Fransızca birşeyler uydurup karısını adeta kovalıyor.

   Neyse, akşam olup karı koca otelde buluşunca; bakın ne oluyor? Siz tabii ki müthiş bir kavga bekliyorsunuz. Ama işte öyle olmuyor. Peki ne oluyor?

   Karısı Orhan'a, 'Orhan, bu gün ne oldu biliyor musun?' Tedirgin olan Orhan 'Ne oldu?' diye sorunca; 'Bu gün ben de hava almak için Şanzelize Caddesine çıktım. Orada tıpkı sana benzeyen bir adamı kolunda bir kadınla görünce; adamı sen sanıp çok kızdım ve yanlarına gittim. Ama adamla konuşunca sen olmadığını anladım. İnsan insana ne kadar benziyor değil mi? Günahını almışım özür dilerim.''

   Ben bu hikayeyi kızıma anlattıktan sonra kızım bana; ''Baba, Gülseren Budayıcıoğlunun 'Kral Kaybederse' isimli bir kitabı var. Kitabın kahramanının hayatı tıpkı senin anlattığın kişinin hayatına benziyor; sakın o olmasın!'' dedi. Acaba o olabilir mi diye kitabı alıp okuyunca; gerçekten roman kahramanı bizim Artist Orhan çıktı.

    Biliyorsunuz Madalyon Psikiyatri kliniklerinin de sahibi olan psikiyatrist Budayıcıoğlu, kendisine gelen hastaların hayat hikayelerini romanlaştırması ile tanınmaktadır. Bizim Artist Orhan'ın da onun hastası olduğunu biliyorum. Demek ki bu sefer Artist Orhan'ın son derece dramatik olan hikayesini yazmış..

   Kitabı okumak isteyenlere spoil vermemek şartıyla birkaç not düşeyim: Kitapta bizim Orhan Vural'ın ismi Kenan Baran olmuş. Kendisi yüksek maden mühendisi olduğu halde kitapta inşaat mühendisi diye geçiyor. Bizim lokal de bu arada kulüp statüsüne terfi etmiş. Tabii tüm bunlar roman icabı olması gerekenler.

   Artist Orhan'ın başına gelenler ders alınması gereken şeyler. ''İnsan ne oldum değil;ne olacağım demeli'' sözünü doğrular nitelikte.

   Görüyorsunuz aldatma konusunda tezimi ispatlamaya çalışırken ne hazin bir hikaye ile karşılaştık! Bir zamanlar kral diye anılan bir adamın son zamanlarında ne sefil duruma ve neden düştüğünü merak ediyorsanız; son günlerde çok popüler olan Kral Kaybederse isimli bu kitabı okumalısınız.