Fener konusu epeyi gündemi meşgul edeceğe benziyor. Belediye Başkanı Selim Alan, Fener semtine ilişkin “Üç ana projemiz var. İlki, gözbebeğimiz Fener’deki rekreasyon alanı, ağaçları, yeşili koruyacağımız bir proje olacak. Fener mahallesi benim doğduğum büyüdüğüm yer. Oradaki dostlarım, arkadaşlarım buraya hiçbir şey yapmayacak mısın diye sordu. Seyir teraslarından, yürüyüş alanları ile gözbebeğimiz olacak" demiş.

İyi ama bütün bunları yapmak için Fener'in doğal sit alanı statüsünü değiştirmeye ne gerek vardı?

1996 yılından bu yana doğal sit alanı statüsündeki bir tabiat harikasını, “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı”na dönüştürmek, Fener'i kurda kuşa yem etmeye zemin hazırlamaz mı?

Güzel bir asfaltlama, yürüyüş yolları, seyir terasları, oturma yerleriyle Fener'i gelecek kuşaklara taşıyalım. Hatta güzelliklerin arasına gizlenmiş TTK A Tipi Misafirhanesi'ni de halkın ziyaretine açalım. Oradaki asaleti halk gezsin görsün. Boş duracağına müze işlevi görsün.

Kısaca "İşte asıl Zonguldak budur" diyebileceğimiz bir hale dönüştürelim; ancak, bunu yaparken orada betonlaşmaya, ticari hamlelere de kesinlikle izin vermeyelim. Zamanında bazı imtiyazlı kişiler yapılanmaya gitmişler. Bu ayıba yenilerini eklemeyelim.

Fener, neden önemli?

Şehirde nefes aldığımız tek yer olduğu için. Bir de dışarıdan misafirimiz geldiğinde yüz aydınlığımız, gurur vesilemiz olması yönüyle Fener'in Zonguldaklılar nezdinde ayrı bir yeri var... Mesela bir misafirimiz geldiğinde göğsümüz kabara kabara gezdirebiliyoruz.

Geçen yaz Düzce'den esnaf bir arkadaş gelmişti. Kendisi bölgeye hitap eden baharat firması sahibi. Ailesiyle yolu düşmüş. Önce çarşıda gezinmişler, sonra beni arayınca sahilde buluştuk. Zonguldak'ı eskiden bu yana hiç değişmemiş ve gelişmemiş gördüğünü söyleyince üzülmüştüm. Bana "Buranın hiç gezilecek yeri yok mu?" deyince, aklıma hemen Fener geldi. Hem yakın, hem özgün bir mekandı.

Onları yavaş yavaş liman arkasındaki tünelden doğru Fener'e çıkardım yürüyerek.... Fener'e çıkan tüneli görünce büyülendi. Tavandaki taşları, ışıklandırmasıyla resmen nutku tutuldu, "Zonguldak'ta böyle yerler var mıydı" dedi. Ben işte o dakikada Zonguldak'ı anlatma imkânı bulmuştum. 
Ağaçların arasında dolaşırken adeta kendinden geçti. Anlayacağınız kötü izlenim, yerini hayranlığa bırakmaya başlamıştı. 

Fener'e bu gözle bakmak lazım.  

Günümüz müteahhitlerinin yaptığı parklar bahçelerden farklı bir atmosferiyle insanları büyülediğini görmek gerekiyor. Fener'e insan eli ne kadar az değerse o kadar iyi korunur kanaatindeyim.

Yemyeşil doğasıyla masmavi denizinin iç içe geçtiği kömür kokulu, çiçeklerle bezeli bir doğal güzelliğin içinde, şehrin boğuculuğunu unutmak... 
O anıt ağaçlar arasında sessiz ve güzel doğanın kokusunu içine çeke çeke yürümek ne büyük ayrıcalık... 

İşte bütün meselem bu... Gelecek kuşakların da bu güzelliğe kavuşmasını sağlamak...

Bunu yaparken yapıcı eleştiri yolunu tutuyorum. Bel altı eleştirilerden, vicdanımı yaralayacak hususlardan uzak duruyorum.

Unutulmasın ki, yaftalamak acizlerin işidir.

TEBRİK ETMEK LAZIM

Zonguldak Belediye Meclisi üyelerini tebrik ediyorum. Dün toplanan meclis üyeleri, gündemin 3’üncü maddesinde yer alan Tarifeler ve Abone Yönetmeliği'ndeki 2 TL'lik sayaç bakım bedelini görüşmüş.

Bazı üyelerin itirazına rağmen 2 TL'lik sayaç bakım bedeli, meclis üyelerinin çoğunluğuyla kabul edilmiş. Sanki çok kaliteli su hizmeti veriyormuş gibi Zonguldak halkına 2 TL ek külfet yükleyen meclis üyelerini tebrik etmek(!) lazım.