Nüfusa oranla Türkiye genelinde en çok yerel gazetenin çıktığı illerin başında Zonguldak geliyor…

Şüphesiz bunun farklı sebepleri var…

Kimi kimlik kazanmak…

Kimi kolay para…

Kimi ticarette…

Kimi ise siyasette avantaj sağlamak için gazete açar.

Kimi de yıllardır gazetecilikten başka geçim kaynağı olmadığı, mesleği olduğu için bu sektördedir.

Her kim hangi sebeple yaparsa yapsın, gazetecinin toplumdaki saygınlığını okur belirler.

Çok gazete olması kimilerine göre, “çok seslilik” olarak algılanabilir…

Ama kazın ayağı hiç de öyle değil!

Çünkü gazete açmak için devlet, adli sicil kaldı ile kimlik ve nüfus bilgileri dışında hiçbir şey istemiyor.

Şart yok şut yok!

Öyle herhangi bir eğitimden geçmek, sınava tabi tutulmak, bazı nitelikler aramak, “otur şuraya bir paragraf metin yaz” demek yok!

Ne acıdır ki, adını soyadını yazmaktan aciz gazeteciler var bu şehirde…

Meslektaşlarımın hepsini tenzih ediyorum ama sadece yağcılık yaparak, sırt sıvazlayarak, şakşakçılık yaparak çıkan her bir gazete, gerçek basın emekçilerinin ekmeğinden çalınan bir dilim benim için.

İyiyi kötüyü ayırt etmek bir yana,  Zonguldak yerel medyasının şifresini de çözebilmeli okur. Olayların perde arkasını sorgulamalı!

Zaman zaman yazıyoruz ama bazen ön yargıları yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur…

Biz ne yazarsak yazalım inanmak istediğine inanan bir kitle var bu şehirde…

Onun için küçük ama çarpıcı bir örnekle yazdıklarımı desteklemek isterim.

Son dönemde, adliye koridorları, gazete ve günlük koşturmaca nedeniyle basın camiadan kopuk olduğum için kim ne nerede çalışıyor takip etmekte güçlük çekiyordum.

Son olarak İHA’dan zorunlu ayrılan Karaelmas Gazeteciler Derneği Başkanı Osman Sav’ın TSO’ya işbaşı yaptığını öğrenince çok şaşırdım. Yıllar önce arkadaşlığımıza ihanet ettiği için 10 yılı aşkın süredir konuşmama rağmen İHA’dan uzaklaştırılmasından sonra hemen telefonla kendisini arayıp geçmiş olsun diledim. Son derece soğuk bir üslupla konuştuğu için uzatmadan telefonu kapattım. Ortak dostlarımız aracılığıyla tüm iyi niyetimle dilerse pozisyonunu kendisinin belirlemesi şartıyla Halkın Sesi’nde çalışabileceğini söyledim. O tarihte üzerindeki baskı nedeniyle psikolojisinin kötü olabileceğini düşünerek mesafeli duruşunu hoşgörüyle karşıladım.

İHA gibi stratejik bir kurumdan ayrıldıktan sonra sektörde yeni bir pozisyon almasının hiç de kolay olmayacağını tahmin etmiştim. KGD Başkanı kimliğini koruduğu sürece, resmi ya da yarı resmi kurumlar dışında hiçbir teklif Osman Sav’a maddi ve manevi anlamda yeterli gelmeyecekti. TSO seçimlerinden önce Zonguldak TSO Dergisi’ni çıkarmaya başlayan Osman Sav’ın TSO’da hangi statüde çalıştığını bilmiyorum. Ama babasının hayrı için yapmadığını çok iyi biliyorum! TSO Başkanı Salih Demir’in kupür kesme görevini verdiği Kemal Mert’e rağmen Osman Sav’a TSO dergisini çıkarttırması bir “ödül” değilse neydi?

Şüphesiz bir emek varsa karşılığını alması kadar doğal bir şey de yok!

KGD gibi bir meslek örgütünün başkanı olan bir gazetecinin, işadamı, TSO Başkanı ve Zonguldak Kömür Spor Başkanı kimliği taşıyan Salih Demir’in adının karıştığı onca olayda neden haber yapmadığı ya da sade suya tirit geçiştirdiğini şimdi daha iyi anlıyorum.

Mesela TSO Başkanı Salih Demir ve ağabeyinin Kilimli’de polisi dövdüğü olayın görüntüleri ilk bizim gazetemizin internet sitesinde yayınlanmıştı. Görüntüyü isteyen tüm gazetecilere güvenlik kamerası görüntüleri vermiştik. O tarihte damda kedi mahsur kalsa bile haber yapan İhlas Haber Ajansı’nın Bölge Müdürü olan Osman Sav, haberi yok saydığı gibi görüntünün peşine bile düşmemişti.

Bugün parçalar birleştikçe bütün ortaya çıkıyor. O gün o haberi “es” geçen Sav, bugün işsiz kaldığında Salih Demir’in Başkanı olduğu TSO’nun dergisini çıkartarak geçimini sağlıyor. Aynı Osman Sav’ın, TSO Başkanı Salih Demir’in haklı ya da haksız, gazetecileri korumalarıyla sokak ortasında darp ettirmesini İHA’da haber yapmayışını şimdi daha iyi anlıyorum.

Siz, adına ister “vefa” diyin, ister “diyet”

Peki meslektaşlarına yönelik haksızlıklara karşı çıkması gereken bir kurumun başkanı olan Osman Sav, yarın bir gün işçisi olduğu Salih Demir’in adının karıştığı bir şiddet olayına tepki koyup kınayabilecek mi?

Benim için malum çevrelerin alt çenesi olan, sermaye guruplarından beslenerek medyada kimlik kazanmaya çalışan, salyaları akarak köşe yazan adamlarla bu olayın hiç farkı yok!

Ne diyelim…

Hayırlı işler!