Bir türlü beceremedim kendime kahraman duruşu vermeyi. Önce Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney gibi dik durmaya çalıştım kendimi ezdirmemek için. Sonra...

     Sonra, gülünç olmaktansa kendim oldum aklımca. Kendimle zorum yok da hazır lokma algılarına kızıyorum.

     Bir gün, saygı beklediğim kız:

     "Bu adam ne tonton şey böyle! Ay şunun gamzelerini yerim!.." demişti de yerin dibine girmiştim utancımdan milletin içinde.

     Kalın kaşlarımın altında nasıl da gülücük buluyor yüzüme bakan? Öfkem bir salkım kırmızı üzümmüş bakana. Uzaklaşsın diye dua ettiğim beni yemek için elini uzatıyor.

     Emekli olunca pazar işlerine de bulaştım. Pazarda taşıma görevi benim. Sebze, meyve seçmek, para ödemek eşimin işiydi. İlk günlerde dolaşmalar, bir türlü seçemeyişler sıktı beni. Homurdandım, azarlandım. Durumu fark eden bir pazarcı, eşime:

     "Bu adamları niçin taşıyorsunuz yanınızda?" diyerek destek vermişti.

     Hiç sesimi çıkarmamıştım o zaman. Kabadayılıktan kaybeden ben olurdum, biliyorum. Çünkü mutfağın sahipleri kadınlardı. Uslu uslu taşımalıydım alınanları.

     Uyumlu ve göreve uygun davranışları özümsedim zamanla.

      Zonguldak Soğuksu Halk Pazarı ilgimizi çeker hep. Geçen cumartesi günü oradaydık. Köylü pazarı bölümünden kadın satıcıların doğal ürünlerini aldık.

     Pazar çıkışında, eşim, bir sepetteki fasulyeleri elledi. Satıcıya fiyat sordu. Adam, önce 15 lira dedi; pazarlık sonrası 12,5  lirada anlaştılar.

     Birkaç adım geride, sessizce, tartıyı bekledim. Eşim, o ara,  pırasa almaya gitmişti. Para ödeme bana kalmıştı. 20 lira verdiğim satıcı, bana, 5 lira verdi, yanındaki adamla konuşmaya daldılar.

     Bende kandırılmışlık duygusu oluştu. Sormadan edemedim:

     "Fasulye kaç lira?

     "15..."

     "12,5 diye konuştunuz."

     "Hayır, 15..."

     Aslında 2,5 lira için didişmeyi kendime yakıştıramazdım. Kandırılmak onurumu kırmıştı. Eşime,  çocuk gibi:

     "Adam 15 lira aldı. Kaç lirada anlaşmıştınız?" diye sordum.

     Eşim, hiç konuşmadı, gitti, satıcının önünde dikildi. Kavga çıkar kaygısıyla yanlarına gittim. Adam, 2,5 lirayı verdi hemen.

     Adamın gözlerinde dondum, bir hoş oldum. Konuşmadım.

     Parayı alan kahraman eşimin peşinden yürüdüm, kalabalıkta kayboldum.

     Bir türlü beceremedim kendime kahraman duruşu vermeyi. Esinlendiğim söz mü engelliyor acaba bunu? Şu anda gözlerim duvarımdaki o sözde:

     "Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün!"

     Görünüşümün algısı birilerine:

     "Müsaitim, gel, aldat beni!" diyor.