Başımı hangi taşlara vursam, kendimi hangi dağlara salsam bilemedim. Milli Eğitim Müdürünün okulları ilaçlayan Eren Holding’e teşekkür haberini okuyunca anca dank etti kafama. Nasıl da kötü hissettim kendimi. Şirkete bunca yıldır, onca haksızlığı bile isteye yaptığıma göre, kati surette karar verdim ki, kötü biriyim ben. Akıl gözüm gibi gönül gözüm de kör olmuş da, hayır hasenat için kapısını çalana bin türlü ihsanda bulunan Eren’in memleket için yaptığı hayırlı işleri görememişim bir türlü.
 
Şu cahilliğime bakın, koskoca holdingin, çocuk onkolojisi başta kanser sağaltımı yapan sağlık merkezlerine verdiği göz yaşartan desteği görmedim de, “Santral sayılarına paralel olarak kanser vakaları artıyor. Yetkililer bunun nedenini araştırmak yerine ikinci, üçüncü onkoloji ünitesi açıyor” diye yazdım defalarca. Durmadım, “Çatalağzı-Muslu Bölgesinde milyonlarca ton ithal kömür yakan santraller, havayı, suyu, toprağı kirletiyor, ormanları kurutuyor” diye tezviratta bulundum bir de.
 
DİLİMİ EŞEK ARISI SOKSUN EMİ
Aklıma şaşayım, Eren Holding’in hamiyetperver yöneticileri âli devletimizden başta “sıfır atık” olmak üzere ödül üzerine ödül alıp belgeleri yan yana dizerken, ben, “Ülkenin her yerinden sanayi atığı getirip Çatalağzı dağlarına döküyorlar. Atıklar arasında lağım arıtma çamuru bile var. Burayı b.k kuyusu olarak kullanıyorlar” gibi saçmalar kaleme aldım bu köşede. Üstelik, Çatalağzı Çevre Koruma Derneğinin sabık başkanı Aydemir kardeşimin suratıma mıh gibi çaktığı sözleri de duymazdan geldim…
 
Nankörlük işte. Eren’in gani gönüllü yöneticileri, sırf, “Sevinsin garipler” diye memleketin yollarını asfaltlar, okul açar, çocuk bahçesi kurar, mübarek ellerini değdirdikleri her yeri güllük gülistanlık yaparken, bencileyin arlanmaz, ağır tonajlı kamyonlarla yolları bozduğunu yazdı utanmadan. Daha da ileri gidip santralin yaptığı gürültü, yarattığı toz kirliliği bir yana yalnızca kül atıklarının kamyonlarla nakli sırasında oluşturduğu kirliliğin bile hayatı çekilmez kılmaya yettiğini söyledi. Dilimi eşek arısı soksun emi…
 
O KADAR KUSUR KADI KIZINDA BİLE VAR
Bakın şu yediğim herzeye. Eren’in her alanda kente karşı sorumluluk biliciyle hareket edip halkın gönlünde taht kurduğunu söyleyen devlet yöneticileriyle, belediye yetkililerinden daha iyi bileceğim sanki. Vay efendim neymiş, santraller istihdam yaratmadığı gibi kentsel yaşam kalitesini düşürdüğü için göçe zorluyormuş insanları. Kimileri kent dışından bin, bin beş yüz kişi iş bulmuş ama Eren geldikten sonra Çatalağzı’nın nüfusu neredeyse yarıya düşmüş. Kendime sesleniyorum: Hadi oradan zındık…
 
İnandım gerçekten, bunca değerbilmezlik yaptığıma göre Allah’tan korkum olmadığı gibi, kuldan utanmam da kalmamış. Yukarıda saydıklarımdan maada gazetecilere verilen yemeklerin pastasını teminden hamili kart yakınına iş sağlamaya her işe yetişen bu şirket daha ne yapsın? Neymiş hava kalitesini düşürüp, deniz sularını ısıtıyormuş. Kara yosunlarında bile ağır metal tespit edilmiş o bölgede. Kendime sesleniyorum: Bre had bilmez, o kadar kusur kadı kızında bile var. Ne vicdansız adamsın ben yahu…