Başbakan Erdoğan ve Barzani eşliğinde Şivan-Tatlıses güzellemesiyle Kürdistan’ımızı ilan ettik!

Diyarbakır merkez olmaktan, ‘kutup yıldızı’ olmaya terfi ettirildi.

Başbakan’ın belirttiğine göre kutup yıldızı olarak ilan edilen Diyarbakır üzerinden, Irak ve Suriye şekillendirilecek.

Yani BOP’çuluğa devam.

Hedef dört ülkeden koparılacak parçalar ile emperyalizmin (ABD’nin) planı olan “ikinci İsrail’i”(Büyük Kürdistan) oluşturma yolunda ileri!

 

AÇIK SÖZLÜ ALTAN TAN

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan gerçekten açık sözlü ve kendi içinde tutarlı.

Kıvırmıyor, lafı dolandırmıyor, niyet ve düşüncesini ıkınmadan açıklıyor.

Diyor ki örneğin: “..Daha düne kadar ‘postal yalayıcı’. ‘şalvarlı aşiret reisi’ denen bir kişi devlet protokolü ile kırmızı halılarla karşılandı. Bu Barzani meselesi falan değildir. Laikçi Kemalist ulusal devlet anlayışı tarihin çöplüğüne atıldı.”

Bu yalnızca BDP’li Altan Tan’ın değil, aynı hayal peşinde olan başkaları da var kuşkusuz.

Herkes hayal görebilir!

Gerçek olan şu ki, AKP iktidarı almış olduğu görev (BOP eş başkanlığı) gereği bu ham hayali gerçekleştirme yolunda her şeyi göze almış görünüyor.

Çünkü siyasal iktidar geri dönülemez bir yola girdiğinin bilincindedir. Kendi geleceğini bu hayalin gerçekleşmesine (Büyük Kürdistan’ın kurulması ve ‘Laikçi Kemalist ulusal devletin’ yıkılmasına) bırakmıştır.

Güçleri yeter mi bu ayrı bir tartışma konusudur.

 

DİYARBAKIR’I BOP’UN YILDIZI YAPMA NOKTASINA

NASIL GELİNDİ?

Kemalist Cumhuriyet’in hedefi, aynı zamanda ve kaçınılmazlıkla feodalizmi de tasfiye etmekti.

Ne ki, 1950’li yıllarda Demokrat Parti iktidarı feodalizmi tasfiye mücadelesinden vazgeçmekle kalmadı.

Türk egemen burjuvazisi, tarihsel gericiliği ve Kürt aşiret reisliğini (Kürt egemenlerini) yedeğine alarak TBMM’nde ortaklık yapmaktan geri durmadı.

Cumhuriyet tarihi bu ortaklığın Kürt ve Türk emekçi halkını nasıl ezdiği ve sömürdüğünün somut olgu ve olayları ile doludur.

 

Bugün BOP eş başkanlığı iktidarı ile adeta bu iktidarın ortağı konumundaki BDP (PKK’nin) politikalarına bakalım.

Kürt-Türk ayrımı yapmaksızın işçilerin kıdem tazminatına göz dikmiyorlar mı?

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kalkındırılması ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi açısından somut bir çalışma var mıdır Meclis’te?

BDP’nin Doğu’da topraksız köylüye toprak dağıtılması, tarım ve toprak reformuna ilişkin bir söylemi ya da tasarısı olduğu söylenebilir mi?

Yani özetle, alavere dalavere Türk ve Kürt memetler (Kürt ve Türk emekçi halkı) nöbete!

 

Süreci ve gelinen aşamayı kavramak bakımından şu alıntıyı dikkatlere sunmak istiyorum.

“…12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, ‘Kürt-Türk ayrımı yapmayan sistem karşıtı demokratik muhalefet hareketini’ kanlı bir biçimde bastırmıştır. Hemen devamında cunta döneminin baskılarına karşı direnen sol güçlerin içinde MİT ve CİA destekli Kürt ulusalcılığı yükselmiş ve PKK örgütüne dönüşmüştür. Uluslararası finans güçlerinin desteğiyle yükselen bu örgüt, aynı ilişkiler içinde yükselen AKP ile ittifak yapmışlardır. Bu ittifak cumhuriyeti dönüştürme ve ülkeyi bölme konusunda Türkiye’yi içinde bulunduğumuz sürece kadar getirmiştir. Bugün yapılması gereken, Kürt-Türk devrimci birliğini yeniden sağlayıp Türkiye’yi kurtarmaktır.” (Fikret Babuş, Teori Dergisi sayı:285 ‘Türk-Kürt birlikteliği ve sorunlar’ adlı makale. Sf.59)