Bir toplum düşünün...nesilden nesile bilgi aktarımı zayıflamış...Kültür aktarımının da büyük çoğunluğunu geleneksek ritüeller oluşturuyor. Bazı konularda farklı bir görüş beyan etmekte oldukça güç. Okuma oranı her geçen gün kan kaybediyor. Müzakere yok denecek kadar az. Ekip olma bir amaca birlikte ulaşma yeteneği düşük.  Erdem ve Ahlak gibi konular M:Ö Aristoteles’in gündemindeyken  2400 Yıl sonra gündemde  yer almıyor.  Bilim toplum yaşamının çok küçük bir boyutunda mevcut ancak yeterli değil.

Bugün genç öğretmen arkadaşım toplantı esnasında; bu çağda okumak eskisi kadar önem teşkil etmiyor. "Ben kitap okumuyorum ama sesli kitap dinliyorum. Dijital çağda her türlü bilgiye ulaşmak artık çok kolay"dedi. Bir öğretmenden bu cümleleri duymak benim için oldukça yaralayıcı oldu. Ancak yaralanmamam beklide hak vermem gerekirdi. Haklı olduğu konu bilgiye ulaşmak artık çok kolaydı. Problem bilgiye ulaşmakta değil; Aradığımız bilgi nedir? İnsan olarak bize ve topluma katkısı nedir? Edindiğimiz bilgileri korteks düzeyinden, duygusal katmanlarımıza indirebiliyor muyuz? İşte dijital dünyanın yapamadığı ve hiç bir zaman yapamayacağı bu yeteneksizliği olacaktır. Çünkü insan bir makine değildir. Kalbi vardır. Duyguları vardır. Öğrenmenin büyük çoğunluğu beyinde gerçekleşse bile davranışlarımızı değiştiren o öğrenmelerin ruhumuzdaki etkisidir.

DUYGUSAL ÖĞRENMEYE MİNİK BİR ÖRNEK

Tutuklu kadın mahkeme salonuna gelir.. Jüri üyelerinden Albay NEHLÜDOV güçlükle de olsa kadını tanır. O kadın yıllar önce evinde hizmetçi olarak çalışan Katyuşa MASLOVA dır. Gençliğinde evinde taciz ettiği  o kadın sanık kürsüsünde, kendisi ise jüri koltuğundadır.

TOLSTOY un diriliş romanının giriş kısmının minik bir özetini yaptım.. Romanın ilerleyen bölümlerinde albayın çektiği vicdan azabının onu eyleme geçirdiğini. Yoksulların ve mahkumların acılarını yüreğinde hissettiğini görüyoruz..Onu değiştiren ve  eğiten kendisindeki duygusal değişikliklerdi..

Dijital Dünya ya buradan bir selam yollayalım mı ne der siniz?

Cumhur DEMİRDÖĞEN

505-9202719