Politikanın gençleşmesini savundum hep…
Politika sayesinde yaptıkları servetin şımarttığı kaşarların ekseninde yapılan siyasetin sonuçlarını hep birlikte yaşayarak görüyoruz…
İnsanları koyun yerine koyan, seçimden seçime Zonguldak’a gelen, cebindeki çek karneleriyle konuşan adamların hakim olduğu bir siyaset sahnesinde şimdilik bir ütopya olarak görünse de, gençlerin politikaya umut, kalite ve seviye getireceğine yürekten inanıyorum…
Zonguldak’ta yakın tarihimize dönüp bir bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız…
Koltuğa yapışan kalkmıyor… Kurtarabilene aşk olsun! Adam sanki vekil doğmuş, vekil ölmek zorunda…
Partiler, babalarının tapulu malıymış gibi, verdikleri kiranın, elektrik faturasının lafını eden eski ve yeni milletvekillerinin politika sayesinde kazandıkları servetten, imtiyazdan bahsettiklerini hiç duymadım şimdiye kadar…
İşte bunun için politikanın genç beyinlere şiddetle ihtiyacı var…
Niye mi anlattım tüm bunları?
Küçükken topu CHP’lilerin bahçesine kaçan ve bu yüzden solcuları dilinden düşürmeyen internet meşhuru Yılmaz Kaldırım, her zaman olduğu gibi dün de CHP’lileri, solcuları diline dolamıştı…
Kendisini, defalarca üslubuyla ilgili dilimin döndüğünce dostane uyarmaya çalıştım…
Bir ya da birkaç kişiyi genelleyerek tüm sol görüşlü insanları töhmet altında bırakacak, kızdıracak hakaret içeren sözleri her şeyden önce insan onuruyla bağdaştıramadığımı ifade ettim Kaldırım’a…
Vatanı kim daha çok seviyor?
Kim daha Müslüman?
Kimin daha iyi insan olduğuna kim karar verecek?
Muhafazakar olduğunu iddia eden ve İslami kültür ve eğitim ile büyümüş bir insanın farklı bir siyasi akım ya da düşünceyi savunan insanlara küfür ve hakaret etmesinin, aşağılamaya çalışmasının savunduğu değerlerle ters düştüğünü hatırlattığımda, tüm samimiyetiyle beni haklı bulduğunu ve bir daha küfür ve hakaret içeren ileti paylaşmayacağını yazan Yılmaz Kaldırım çok değil 3-4 gün sonra yine kayış atıyor ağzından çıkanı kulağı duymuyordu!
Sadece Kaldırım mı, yeri gelmişken sol tayfada da küfür etmeyi marifetten sayan arkadaşlarımızın olduğunu üzülerek görüyor, sosyal medyadaki karşıt görüşleri bilgi ve akıllarıyla yenmelerinin çok daha anlamlı olacağını düşünüyorum…
Bakın Ortadoğu’ya, insanlar yerinden yurdundan olmuş… Kardeş kardeşe düşman… Farklı düşüncelere en çok saygı göstermek zorunda olduğumuz şu günlerde Yılmaz Kaldırım’dan bir kez daha ve son kez kullandığı ayrıştırıcı ve hedef gösteren dil-üslup konusunda dikkatli olmasını istirham ediyorum…
Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği her şeyi sorgulamaksızın destekleyen, tek bir konu da bile fikir ayrılığına düşmeyen ve onun gibi düşünmeyen herkesi vatana ihanetle, PKK ile işbirliği yapmakla suçlayıp toplumda kin ve nefret tohumları ektiğinin farkında olmayan Yılmaz Kaldırım, dün ise yazdıklarında son derece haklıydı…
CHP’nin aydınlık yüzü olarak gördüğüm Kadın Kolları Başkanı Avukat Merve Kır ve Gençlik Kolları Başkanı Ali Bleda Akın’ın şu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan “bir mont, bir bot” kampanyası sırasında yardım ettikleri çocukların fotoğraflarını kamuoyuyla paylaşmalarını son derece onur kırıcı ve yanlış bulduğumu özellikle belirtmek isterim...
Sayın Kır ve sevgili Bleda… Bu şehrin sizin gibi içerisinde merhamet taşıyan temiz yüreklere ihtiyacı var… Çocukluğunu, yokluğu ve yoksulluğu iliklerine kadar hissederek yaşamış bir arkadaşınız olarak yaptığınız işi önemsiyor, emeğinize saygı duyuyorum…  Ama kampanyayı haber yaptırarak farkındalık yaratmak başka şey, o çocukların fotoğrafını paylaşmak bambaşka şey…
Politika gibi kaygan bir zeminde ayakta durabilmek için hata yapmayacaksın! Konuyu Yılmaz Kaldırım gibi abarttığımı da düşünebilirsiniz…  Ama lütfen paylaştığınız fotoğrafta bot ve mont verdiğiniz küçük kızın mahcubiyeti görmek için sadece gözlerine bakın…
Sonra, ne farkınız kalır insanların aklıyla dalga geçer gibi oy uğruna yazın ortasında kömür dağıtan akıl fukaralarından…
Hadi siz söyleyin, oldu mu şimdi?