Meslek hayatımda en üzüldüğüm konulardan biri de göz göre göre çürüyen bir okul hikayesidir.

600 öğrenci kapasitesiyle Avrupa standartlarında, Kozlu'nun Dereköy köyünde yapılan okul, 2011 yılından bu yana kendi kaderine terk edilmişti. Öğrenci yetersizliği gerekçe gösterilerek kapatılan eğitim yuvası, gerek sendikalar, gerekse yerel ve ulusal medya tarafından zaman zaman gündeme taşınsa da çürümekten kurtulamadı ne yazık ki...

Geçen gün, okulun içler acısı son halini gösteren fotoğrafları görünce içim parçalandı. 8 yıl önce içini gezdiğimde bilgisayarları, fotokopi makineleri, diğer son teknoloji araç gereçleriyle terk edilmiş vaziyetteydi. En azından bu malzemeler, Zonguldak merkezde ihtiyacı olan okullara verilse, zayi edilmemiş olurdu.

Maalesef şu an çok geç. İstense de değerlendirilmesi artık çok güç. Çünkü okulun çatısı çökmüş ve malzemeler tamamen çürümüş durumda... Okulun avlusundaki basket ve voleybol sahaları da büyükbaş hayvanlar için mera işlevi görmekte... İşte son fotoğraflara bu yüzden daha çok üzüldüm.

Hani demiş ya şair, "Orda bir köy var, uzakta; gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür" diye... Dereköy İlkokulu'nun son halini görünce, "Orda, çürüyen bir okul var, uzakta..." sözleri döküldü dudaklarımdan...

Öte yandan böylesine kapasiteli bir okulun neden bir köye inşa edildiği de ayrıca sorgulanması gereken konu. Nüfusu daha yoğun olan bir yere yapılsaydı, bu hazin tablo hiç yaşanmayabilirdi.

Tamam, köye böylesine bir okul yapılması yanlıştı, öğrenci sayısı yetersizdi, öğrenciler yanlış bir kararla başka yerlere yönlendirilerek okulun kapısına kilit vuruldu, diyelim. Bari başka kurum veya kuruluş olarak bu bina değerlendirilemez miydi acaba?

Eğer hala bir umut varsa, bu bina elden geçirilerek değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

Peki, okulun tarihçesi ve teknik kapasitesi nedir, dilerseniz onu da paylaşalım!

Zonguldak’ın Kozlu ilçesine bağlı Dereköy ve çevre köylerindeki öğrenciler için yapılan tam donanımlı ilkokul, öğrenci sayısı yeterli olmadığı gerekçesiyle 2011 yılında kapatıldı. 600 öğrenci kapasiteli okulda 30 derslik bulunuyordu.

Söz konusu okul, 1997-1998 yılında Dünya Bankası hibesiyle yaklaşık bir milyon lira harcanarak inşa edilmişti. 2000-2010 yılları arasında eğitim verilen okulda engelli öğrenciler için özel asansör ve tuvalet, her yaş grubuna uygun lavabolar, çok amaçlı salon, bilgisayar salonu, dev kütüphane, sığınak, resim atölyesi ve öğrenci dolapları gibi yüksek standartlarda donanımlar yer alıyordu. Kozlu ilçesine 26, Zonguldak merkeze 30 kilometre mesafede bulunan okulun içler acısı halini gören köy sakinleri, “Başvurmadığımız merci kalmadı, ama çürümesine engel olamadık. Böyle bir okul şehir merkezlerinde bile yok(tu). Okulu bu halde gördükçe içimiz sızlıyor.” ifadesini kullanmıştı.

AİLELERİN TALEBİ VAR!

Kozlu'da çok güzel bir sahilimiz var. Yürüyüş yapmak veya ailece oturup denizi seyretmek için ideal bir yer. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. Yalnız son zamanlarda , ailelerin bulunduğu kamelyaların yanında, toplu halde meze eşliğinde alkol alındığı yönünde haberler geliyor. Vatandaşlar 115'i arayınca, ekipler, eğer taşkınlık varsa Kabahatler Kanunu'ndan işlem yaparak idari para cezası uyguluyor. Onun dışında engel durum olmadığı belirtiliyor. Fakat belediye encümeni bu konuda karar alırsa bunun önüne kısmen geçmek mümkün olabileceği belirtiliyor.

Kimsenin yediğine içtiğine karışma hakkımız yok elbette. Ancak çoluk çocuğun arasında alkol alınması, huzursuz edici. Sahilde ailelerin bulunduğu yerde alkol alınmaması isteyen vatandaşlar, sayın yetkililerden çözüm bulmasını talep ediyor.

KÜFE

Sevgili okurlar! Lütfen anne babalarımızın kıymetini bilelim. Küçükken biz onlara emanetsek, büyüyünce de onlar bize emanet. Bunu unutmayalım. Şimdi anne baba konusu nereden çıktı, demeyin! Bu konunun zamanı olmaz...

Aşağıdaki hikaye benim ilgimi çekti, bakalım siz de beğenecek misiniz?

Çin’in kırsal kesiminde yaşam savaşı veren bir aile vardı. Dede, baba, anne ve çocuktan oluşan bu aile oldukça sıkıntı çekiyordu. Bir gün baba, yılların verdiği yorgunlukla bir köşede oturmaktan başka işe yaramayan dedeyi, pazar küfesine koyarak nehre doğru yola çıktı. Nehrin kenarında arkadaşlarıyla oynayan çocuk, babasına ne yaptığı sordu.

Baba, "Büyük babanın bize yük olmaktan başka yaptığı bir şey yok. Onu bu küfe ile beraber nehre atmaya karar verdim dedi.

Çocuk heyecanlanarak atıldı:

"– Aman baba, küfeyi atma. Çünkü bir gün gelip sen de yaşlandığında o küfe bana lazım olacak"