Bakara Suresi’nin 183. ayetinde, “Siz ey imana ermiş olanlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki takvaya ulaşasınız” deniliyor.
 
Allah, kullarından nimetlerini mi kıskanmakta ya da kullarının sabahtan akşama kadar aç, susuz kalmasını mı istemektedir. Allah, ayetinde sizden evvelkilere oruç farz kıldığım gibi size de farz kılındı ifadesinden sonra umulur ki takvaya ulaşırsınız vurgusunu yapmaktadır. İyi de nedir bu takva da Allah, bize umulur ki takvaya ulaşırsınız demektedir. Yani oruç tutmamızla Allah bir şeylere ulaşmamızı istemektedir.
 
Takva; “vikaye” “tevkiye”, vikae” mastarı olan “veka” sözcüğünden türemiştir. “Veka” bir şeyi korumak, ona zarar verecek şeylerden çekinmek, bir şeyi başka bir şeyle bir tehlikeye karşı korumaya almak, zararlı şey ile korunacak şey arasına bir engel koymak anlamına gelmektedir. (Lisanü-l Arab; El –İsfahani, el-Müfredat)
 
Daha kapsamlı tanımıyla takva, iman etmek, şirkten uzak durmak, Allah’ı unutmamak, Allah’ın buyruklarını uygulamak, inkârcılarla mücadele etmek, bollukta ve darlıkta sahip olunan mallardan bağışta bulunmak, sosyal yardım yapmak, sözünde durmak, sıkıntılara göğüs germek, aç gözlü olmamak, ana-babaya iyi davranmak tövbe etmek, yanlışlarda ısrar etmemek, yaptıklarının affını dilemek, öfkeye sahip olmak, adaletli olmaktır.
 
Fücur ise takvanın tam tersi, yani yukarıda sayılan vasıfların tümüyle aksine hareket etmektir. İman etmemek, şirkten uzak durmamak, Allah’ı unutmak, Allah ve elçilerine karşı gelmek, haksız yere herkesin malını çalmak, kimseye yardım yapmamak, yalanla herkesi kandırmak, aç gözlü olmak, sürekli biriktirmek, nankörlük etmek yanlışlarda ısrar etmek, her an patlamaya hazır bir öfkeye  sahip olmak, herkesin hakkını yemek. (Tebyinü-l Kuran)
 
Allah, “İnsana fücurunu ve takvasını ilham ettik” derken insanın içine, bütün bu zıt vasıfları yerleştirdiğini şu ayetlele belirtmiştir.
 
“And olsun, insana ve onu en güzel biçimde şekillendirip, sonra da ona fücurunu (kötülüğünü) ve takvasını (erdemliliğini) ilham edene(bildirene) and olsun ki Bilincini / nefsini fücurdan (kötülüklerden) temizleyip arındıranlar kurtulur. Zihnini, kötülüklerle (fücurla) kirletenler de zarara uğrar.” (Şems suresi,7-10)
 
Bu ayetlerden anlaşıldığına göre Müslüman’ın fücurattan kaçınması ve takvaya ulaşması gerekmektedir. Buna göre de Müslüman kişi bir gün (gündüz) boyunca yemeden, içmeden, cinsel arzulardan uzak duracak yani kendini tutacaktır. Bu ayetlerden anlaşılmaktadır ki, Allah, ramazan ayı geldiğinde şeytanı ya da şeytanların büyüklerini zincire vurup bağlamayacak, aksine, insan kendisini fücurattan / kötülüklerden alıkoyacak ve Allah bilincine yani  takvaya ulaşacaktır.
 
Oruç tutan Müslüman yalnızca yeme, içme ve cinsel birleşmeyi terk etmekle kalmaz; dilini, kalbini, gözünü, elini, hasılı bütün duygu, düşünce ve uzuvlarını da ibadet için seferber eder. Yani oruç, insana kendini tutmasını öğretir. Doymak bilmez iştahına karşı kendini tutmak. İnsanı önünü göremez hale getiren şehvetlere karşı kendini tutmak. Para hırsı, makam arzusu, şöhret tutkusu, hükmetme dürtüsü gibi akla gelebilecek tüm nefsanî duygulara karşı kendini tutmak…
 
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözü ile bize diğerkâmlığı öğreten merhamet peygamberinin ne demek istediği ancak aç kalınarak anlaşılabilir. Evet, açlık insanın en büyük felaketlerinden biridir, ancak aynı zamanda doymak bilmez nefislerimizi de en etkili terbiye aracıdır. Aç kaldığında insan açların halini anlar. Açların halini anlayan da yemek yerken israftan kaçar, nimetin kıymetini bilir… İnsanın bedeni maddi varlığı yemek ile gıdalaşırken kalbi, ruhu ve zihni açlık ile aydınlanır.
 
Kişi, başkasının elindekine göz diken o bitmek bilmez ihtiraslara; diline geldiği gibi konuşma bir kalemde adam silme hoyratlığına; yalana, dolana, aldatmaya ikiyüzlülüğe, bencilliğe, alışmışlığa, kudurmuşluğa gem vurarak, arzulardan uzak durarak takvaya ulaşması.
 
Müslüman, ramazan boyunca fücurattan / kötülüklerden uzaklaşıp takvaya / Allah bilincine ulaşacak ve bu takva halini senenin diğer aylarına da yansıtacaktır. “Ramazan bitti, her şey bitti” yaklaşımı Müslüman için kabul edilemez.
 
Not; Bazı Müslümanlar tutmuş olduğu orucu sanki başkaları için tutarcasına onlardan saygı beklemektedirler hatta insanlar saygı göstermedikleri için onlara kızmaktadır. Kişinin oruç tutup tutmaması hatta aşikâre yemesi oruç tutmayanı ilgilendirir, oruç tutanı değil.
 
Davut Fidanboy