UYARI: Derin bir mevzuya giriyoruz. Bu nedenle şu kişiler bu yazıyı okumasınlar:
   1-Demokrasimizin başkaları tarafından dizayn edilmek istenmesine inanmayanlar veya bu konu ile ilgilenmeyenler.
   2-Dedikodu ve magazin yazılarını sevenler; okumayı pek sevmeyenler. Çünkü konu onlara ağır gelebilir ve sıkılabilirler!
   3-Biat kültürü olanlar. Çünkü biz ne söylersek söyleyelim onlar nasıl olsa inanmayacaklar ve biat ettikleri kişilerin çizdikleri masal dünyasında yaşamaya devam edeceklerdir!
   4-Başlıktaki isimdeki  kitabı okuyanlar. Kitap okumayan Türkiye'de bunların çok nadir olduğunu düşünüyorum ve onları kutluyorum.
   Öncelikle belirteyim ki bu yazının başlığı bana ait değil. Mustafa Yıldırım isminde değerli bir yazarımızın yazmış olduğu 586 sayfalık bir kitabın ismidir. Çok önemli bilgiler içeren bu kitabı okuma fırsatı bulamayanlara, bir makaleye sığabilecek şekilde bir özet bilgiyi aktarmayı faydalı buldum. Nitekim konuya girişteki benim yorumlarım hariç, bu yazıdaki diğer kısımlar bu kitaptan alıntıdır.
   Mustafa Yıldırım benimle aynı dönemde, yani 1971 yılında ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümünden mezun olmuştur. Tarihsel belge romanları, araştırma, şiir türünde birçok eserler vermesinin yanı sıra, birçok kitabın da çevirisine ve yayınına katkı sağlamıştır.
   Bu eserlerinin arasında bulunan başlıktaki ''Project Demokracy-Sivil Örümceğin Ağında'' isimli kitabı fevkalade önemlidir. Zira birçok bilinmeyeni ve kirli ilişkileri açığa çıkaran belgesel niteliğinde bir kitaptır. Özellikle ülkemizi sarmala alan iç ve dış güçleri belgeleriyle ifşa etmesi bu konuları bilmeyen insanlar için hem aydınlatıcı hem de uyarıcıdır. Nitekim bu kitap için Atilla İlhan ''Tokat gibi bir kitap'' yorumu yapmıştır.
   Benim bazı yazılarımda anlatmaya çalıştığım, sıradan insanların varlığını henüz öğrenemediği, dünyayı tek bir devlet gibi gören ve dünyaya kendi çıkarları doğrultusunda nizam vermeye çalışan  Derin Dünya Devletini beni takip edenler hatırlayacaktır. Bu devleti bir aysberge benzetirsek ABD aysbergin su üstündeki görünen kısmıdır. Derin Dünya Devleti tüm operasyonlarını ABD eliyle yapmaktadır. 
   İşte bu kitapta Amerika'nın kendisinin yaptığı ve içinde Türkiye'nin de bulunduğu doksandan fazla ülkeye dayattığı''Proje Demokrasi'''ler ile bu ülkelerin rejimleri ile nasıl oynadığı; bunun için hükmet dışı yasal görünümlü sivil örgütleri ve kişileri (yazar bunları sivil örümceğin ağı olarak nitelendirmektedir) nasıl kullandığı; ve ulus devletleri adım adım nasıl yıkmaya çalıştığı ayrıntılı olarak ve belgeleriyle anlatılmaktadır. 
   Şimdi konumuza girebiliriz.
   
    PROJECT DEMOCRACY:
   ''Project Democracy'' nin (Proje Demokrasi) isim babası Amerikan Başkanlarından Ronal Reagan'dır. Bu proje ABD'nin kontrol etmek istediği ülkelere sözde demokrasi ihraç etmesi amacıyla işleme konulmuştur. Dibindeki düşünce şudur: Başka ülkelerin içişlerine, siyasal ortamına, ABD'nin resmi organlarınca, örneğin merkezi haber alma örgütü CIA ile doğrudan karışılması sakıncalıdır. Gizli kapaklı yöntemlerle, ülkelerin iç dünyasını denetleme ve yönlendirme işlerinin, yarı gizli ve belirli kuruluşlarla ilişkili olarak yürütülmesi, operasyonun etkisini sınırlandırır... İşin içine kitlelerin katılması olanaksızlaşır..Yarı gizli ilişkilerin açığa çıkması bağımsızlığına ve onuruna düşkün ülke halkının ABD aleyhine dönmesine yol açabilir...
   Ayrıca ulus devletler dünya egemenliğinin önündeki en büyük engeldir. Çünkü ulus devletler kendi topraklarının ve kaynaklarının kullanımını ve ekonomik ortamına yapılacak girişimleri, dış siyasetlerinin doğrudan yönetilmesini engelleyebilirler. Ulusal egemenliklerinden ödün vermeye yanaşmayan bu tür devletlerin sınırlarının eleğe döndürülmesi işi, örtülü, kirli işlerle becerilemez ve ilgili ülke insanlarının onayı olmadan gerçekleştirilemez. Bu nedenlerle, 'hür dünya' işlerinden, insan hakları ve din hürriyeti bekçiliğine evrilen operasyonlar ile ABD'nin uygun göreceği türden demokrasiler kurulmalıdır. 
   ABD'nin ünlü yöneticilerinden, CIA eski direktörü William Colby, ''project democracy'' adı altında sürdürülen bu operasyonu, ''CIA'nın örtülü olarak yaptıklarını açıktan yapıyoruz'' diyerek özlü bir biçimde itiraf etmiştir. 
   Şimdi gelelim bu projenin hayata geçirilme yöntemine: Bu projenin uygulanmasının temelinde ''sivil örümcek ağı örülmesi'' yatar. Projeye göre, bu ağın örülebilmesi için ulusal yönetimlerin kısa devre edilmesi, ve dünya egemenlerinin oluşturacağı hükumet dışındaki sivil örgütler ve vakıf, enstitü gibi diğer örgütler aracılığıyla, kitlelerle doğrudan ilişkiye geçilmesi daha ekonomik ve daha kalıcı bir yöntemdir. 
   Bunun için, ülkelerde devlet ile halkın arasında adı sivil(!), kendileri dışarıdaki devletin güdümünde bir dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları ağı kurulmalıydı. Böylece egemenler adına uzaktan yönetilebilecek bir aygıt geliştirilmiş olacaktı.Ayrıca, bu operasyonun yürütülmesine dostluk bağları oluşturulan partiler, devlet yöneticileri, ticaret-sanayi odaları ve yayın dünyası da katkı sağlamalıydı. 
   Toplumla devlet arasına giren yeni örgütlenmelerden beklenen, devlet egemenliğine paralel bir egemenlik kurulmasıdır. Böylece o ülkede yeni bir güç odağı oluşturulur. Yurttaşlar bu iki başlılık arasına sıkışıp kalır. Hukuksal eşitliğin yerini paraleldeki örgütün sunacağı ayrıcalıklar alır. Yeni egemenlik merkezinin güdümüne girenler devletin egemenlik alanından ayrılırlar. Bu ayrılış ilk bakışta ''özgürlük'' olarak algılanırsa da, yurttaşlar arasındaki geleneksel ve yasal ilişkileri parçalar; giderek bir tür cemaat, dernek, vakıf derebeylikleri oluşur. 
   Türkiye'deki bu tip örgütlerden bir çok örnek kitapta var. Ayrıca, kitapta bu örgütlerin ''proje desteği'', veya bağış v.s.adı altında aldıkları finansal kaynaklar hakkında da çok ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz. Bu yüzden, yazı çok uzadığı için, ben burada ayrıntılara girmiyorum.
   
   ULUSAL DEVLET ADIM ADIM NASIL YIKILIR:
   Paralel yönetimin oluşturulma süreci, uygulamada ülkeden ülkeye küçük değişiklikler gösterse de ana program değişmiyor. İçine sızılan devletin bürokratlarının da yardımıyla, yaygın bir medya ve entelektüel yedek güç operasyonuyla, 'kamuoyunun algılama dizgesini üretme' sürecinde, aşamalara bir bir geçiliyor; ülke insanları ,aslında kendilerine benimsetilmiş olan düşünceleri ya da eylem planlarını, kendi kurumlarının ve beyinlerinin ürünüymüş gibi algılayıp eyleme geçiyorlar.
   Beyin temizleme, beyne yeni algılama düzeneği yerleştirme, örgütleme, kimlik oluşturma ve eyleme geçirme süreci 22 adımda gerçekleştiriliyor; (Not: Yer darlığı nedeniyle bu adımlardaki bazı açıklamaları kısalttım)
   1-Kamuoyu oluşturucuları devşirilir: Bizdeki adlandırmayla aydınlar, yazarlar, bilim adamları, içeride ve dışarıda, masrafları karşılanarak, konferanslara çekilir. Bu kişilerle doğrudan ilişkiye girilerek ülkeleri hakkında bilgi alınır ve düşünce-örgütlenme özgürlüğü başlığı altında yeniden yapılanma düşüncesi benimsetilir.
   2- Yeni örgütler kurulur: Uzaktan yönlendirilebilecek bir ilişkiler ağı altında insan hakları dernekleri ve benzeri örgütler kurdurulur.
   3- Yeni propaganda aygıtları kurulur: Radyo, gazete, dergi, televizyon, video yayınları devreye sokulur. Kışkırtmalarla insan hakları ihlalleri yaratılarak süreç hızlandırılır.
   4- Gazeteciler devşirilir: Casuslar yerine (gazete, radyo, tv, dergi) muhabirler aracılığı ile yerinden bilgi edinmek için, içeride ve dışarıda gazeteci eğitim programları düzenlenir.
   5- Akademisyenler devşirilir: Bilimsel ve toplumsal konferanslar çoğaltılır; yeni ilişkilerle yerel vakıf ve ''think tank'' dernekleri kurulur.
   6- İşadamları ve işçiler örgütlenir: İşadamları dernekleri, sendikalar kurulur, var olanların içine bilim danışmanlarıyla sızılır, kadrolar yönlendirilir.
   7- Açık istihbarat ağı kurulur: Gizli ve yarı gizli istihbarat çalışmaları yapılır, muhabir ağıyla açık ve yaygın istihbarat toplanır. Yerel medya ile kalıcı bağlar oluşturulur.
   8- Etnik ayrılıklar derinleştirilir:
   9-Kitleler yanlış ve eksik bilgilendirmeyle yönlendirilir:
   10- Güvensizlik ve çaresizlik yaygınlaştırılır: Yolsuzluk kampanyaları, 'yerinden yönetim' istemleri yükseltilerek devlet egemenliği zayıflatılır. Yolsuzluk olayları abartılarak topluma aşağılık duygusu ve  kuraldışı yaşama alışkanlığı yerleştirilir.
   11- Ekonomik yaşam ele geçirilir: Borç ekonomisinde dalgalanmalar yaratılır; para piyasaları dışarıdan gelen uluslararası vur-kaç tefecilerine sonuna dek açılır ve varlıklar ucuza kapatılır.
   12- Merkez devlete karşı güvensizlik yaratılır: Kritik dönemlerde ekonomik bunalım yaratılmasıyla umutsuzluğa düşürülen yerel sanayicilerle ve üreticilerle konferans, sempozyum adı altında doğrudan ilişkiye geçilir, devlet merkezine karşı güvensizlik yaratılır.
   13- İşadamları devşirilir: Yerel işadamı örgütleri ve ilişki büroları kurulur.; başına buyruk, devlet denetiminden giderek uzaklaşan 'serbest ekonomi' ve 'serbest pazar' düzeni kabul ettirilir.
   14- Ulusal sanayi yıkılır: Ulusal ekonominin çökertilmesi için, ulusal sanayileşme ve enerji kaynakları programı dağıtılır. Çevreci örgütler, toplum ile devlet arasında çatışmayı da içerecek biçimde desteklenir ve ulusal madencilik, doğal yakıt üretim kaynakları işletmeciliği ulusal egemenlik alanının dışına çıkarılır.
   15- Ordular ulusal savunma kimliğinden koparılır: Güvenlik güçleri geleneksel eğitim ilkelerinden uzaklaştırılır. Ordu ile halk arasında cepheleşme yaratılır; bağımsızlık isteyebilecek ordu unsurları cezalandırılır ya da terfi oyunları ile etkisizleştirilir ve ordudan uzaklaştırılır.
   16- İnanmış liderler yetiştirilir: Yeni dünya düzenine tapınan ultra-liberal önderler üretilir, yeni partiler kurulur, eski örgütlere yeni liderler yerleştirilir; parti programları rejimle hesaplaşmaya yönelik kışkırtma programlarına dönüştürülür.
   17- Ulusal bunalımlar yaratılır: Ülkede sık sık ekonomik dalgalanmalar yaratılarak bunalım araları azaltılır; ulusal devlet merkezinin elindeki para kaynakları, bankalar, devlet şirketleri kapatılır, yabancı şirket egemenliğine geçilir.
   18- Ulusal üretim birimleri ele geçirilir: Yaratılan ekonomik bunalımlar sonucunda, ağır sanayi, enerji ve iletişim kurumları ''özelleştirme'' adı altında yabancılara yok pahasına devredilir; bağımsızlığı pekiştirecek büyük projeler önlenir.
   19- Belediye hizmetleri yabancılara devredilir: Yerel yönetimi güçlendirme projesiyle toplumsal hizmetler, 'karlılık' esasına oturan şirketlere devredilir.
   20- Silahlı güç zayıflatılır: Ekonomik bunalımı bahane ederek, ordunun silah donanımlarında, komuta kontrol ve iletişim sistemlerinde yenilenme alımları kısıtlanarak zayıflatılır ve ulusal sınırlar gevşetilir.
   21- Devlet yönetimi kargaşayla ele geçirilir: Seçim darbesiyle egemen devlet ele geçirilir. Merkezde direniş olursa, yaygın ve sürekli kitle gösterileri düzenlenir; sürecin hızlandırılması için halkı ikna edici etnik çatışmalar yaratılır; ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik ya da mezhepsel kimlikler kemikleştirilir.
   22- Kültürel kaynaşma yıkılır ''çok kültürlülük'' propagandasıyla toplumsal ortak kültürün temelleri yıkılır; din kültürünün parçalanmasıyla geleneksel akış kesilir. Din siyasetçileriyle azınlık din kurumları bağdaşıklığı kurularak ulusal egemenliğin karşısında dinsel ortak cephe oluşturulur. 
   Bu arada, yaygın bir barış atağı görüntüsü altında, tarihsel gerçekler unutturulup; ülkeyi var eden tarih tersine döndürülür. Bölgesel çatışmalar kullanılarak ırk ve mezhep ayrılığı geliştirilir, tehdit değerlendirmelerini şaşırtmak için komşular arasındaki ayrılıkları derinleştiren operasyonlar düzenlenir. Yıllardır barış içinde yaşayan toplumlar, akıl almaz bir hızla önce ayrışır, sonra çatışır.
   Sonuç: ekonomisi yabancıların eline geçmiş, zayıflamış merkezi egemenliğiyle dış politikada bağımsız karar verme yetkinliğini yitirmiş, yabancıların dayattığı kararlara mahkum olmuş bir devlet ve tarihsel-kültürel kimliğini yitirmiş, Batı'nın alt dereceli bir hizmetkarına dönüşmüş bir halk topluluğu...
   Bu yazıyı şöyle bir soru sorarak bitiriyorum: Ülkemizde şu ana kadar olup bitenleri göz önüne aldığımızda; yukarıda anlatılanlar size ne ifade ediyor?
 
                                                                                                                                                       
Şerafettin Üstünkol