Röportaj: MERYEM AKGÜN

Meryem Akgün: Kamuran Aşkar’ı tanıyabilir miyiz?

Kamuran Aşkar: 1968 yılında doğdum. İlköğrenimimi Gelik Özel İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Kilimli Lisesi’nde okudum. 1990 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldum. Aynı yıl Gaziantep ili Araban ilçesinde öğretmen olarak memuriyet hayatıma başladım. Yurdumuzun değişik bölgelerinde görev yaptıktan sonra, 1993 yılında Zonguldak Ticaret Meslek Lisesi’ne öğretmen olarak atandım. 1998’de Kilimli Endüstri Meslek Lisesi’nde, ardından Zonguldak Meslek Lisesi’nde tarih öğretmeni olarak görev yaptım.  Tokat ili Reşadiye ilçesi Milli Gençlik Vakfı Başkanlığı, Kilimli MGV Başkanlığı, Zonguldak MGV Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. Kilimli Eğitim Kültür Vakfı Kuruculuğu, Zonguldak Gönüllü Teşkiller Platformu Kuruculuğu ve Dönem Sözcülüğü ve çeşitli uluslararası insani yardım kuruluşlarının Zonguldak temsilciliği görevlerini yaptım. 2001 yılında başladığım sendikal mücadelemde üç dönem görev yaptım. On yıl Eğitim Bir-Sen Zonguldak Şube Başkanlığı, yine konfederasyon bazında da 7 yıl Memur-Sen Konfederasyonu il temsilciliği görevinde bulundum.

Akgün: Uzun yıllar sendikacı kimliğinizle görev yaptıktan sonra politikaya atıldınız. Sizi siyasete iten nedenler neydi?

Aşkar: Sendikacılıkta yaptığımız iş ricacılıktır. Sendikada iş yapabilmek için hükümetten ricada, talepte bulunmak zorundasınız. Bu yerel bazda da genel bazda da böyle. Oysa biz artık şuna inanıyoruz: Biz tabandan geleniz. Biz halkın içinden geleniz. Halkın sesiyiz. Halkın sesiyiz cümlesini biraz açayım isterseniz. Bugün Memur-Sen’de 8 bin 200 üyenin başkanlığını yapmışım, bunların içerisinde sadece Memur-Sen çalışanları yok. Tabiri caizse halk dediğimiz, orta direk dediğimiz kesimin içinden geliyoruz. İnşallah, milletvekili olursak ricacı konumdan icracı konuma geçeceğiz. Sivil toplumda, sendikacılıkta edindiğim birikimlerimi Zonguldak halkı adına, Zonguldak adına pozitif enerjiyle beraber Zonguldak’a hizmet olarak geri döndürmek için siyasete geçiyorum. Üniversiteden itibaren görev istenmez verilir düsturuyla yetişmiştik. Siyasete başlamam da arkadaşlarımın istişaresiyle olmuştur. Ben de birikimlerimle bu arkadaşlarımı yanıltmayacağımı kendimde bu yeterlilik olduğu için siyasete adayım.

Akgün: Memur-Sen İl Temsilciliği olarak hükümetle uyum içinde çalıştınız. Merkezi hükümet temsilcilerinden çok daha etkin görev yaptınız. Bu zaman zaman eleştirildi. Siyasetin önünde olmanız doğru muydu?

Aşkar: Sosyal taban noktasında hükümetle aynı tabana hitap ediyoruz. Sosyal tabandan kastım nedir? AK Parti’ye oy veren seçmen kitlesine bakın, kendini milliyetçi, muhafazakar olarak adlandıran kesim. Memur-Sen’in üye profiline baktığınız zaman milliyetçi, muhafazakar insanlar çoğunluğu oluşturur. Bu durum, biz sendikacılık yaptığımız dönemde, AK Parti’yle her konuda çok iyi uyumlu olduğumuz gibi de algılanmasın. Çok muhalefet de yaptık. Karşımızdakiler bize takiye yapıyorsunuz dediler. İnanmak istemediler. Siz ne söylerseniz söyleyin, kişi görmek istediğini görüyor. Bundan sonraki süreçte de bilinmesini istediğim bir şey var. Siyasetin önünde olmadık. Siz ricacı makamdaydınız. Sonuçta siyasetle ilişkilerimiz oldu. Pek çok noktada bürokratik yapılanmada, siyasete yardımcı olduk. Önünü açtık ama bu bir bakıma çok doğaldır. Hatırlarsınız Mehmet Moğultay vardır, bundan önceki hükümetin adalet bakanıydı. Bir ifadesi vardı. Ne yani biz adalet bakanlığına hakim, savcı alırken MHP’lilerimi alacağız? Şimdi sol görüşteki arkadaşlar ne yani MHP’lilerimi alacağız derken, MHP’li arkadaşlar ne yani işte Refahçılarımı alacağız derken, AK Parti’nin kendisine yakın kadrolar oluşturmak veya kendisine yakın kadrolarla çalışmak istemesi kadar doğal bir şey yoktur. Sizin atadığınız bürokrat, ne olursa olsun hükümet başarısız olsun diye uğraşıyorsa bu bürokrattan verim alamazsınız.

Bir il müdürü atıyorsunuz adam akşama kadar AK Parti’ye hakaret edecek, AK Parti’nin politikalarını kabul etmeyecek. Referandumu savunmayacak, 4 artı 4 artı 4’ü savunmayacak. Başörtüsü özgürlüğünü savunmayacak, tabiri caizse AK Parti’ye ağzına geleni söyleyecek. AK Parti de o bürokratı orada tutacak. Dünyanın neresinde böyle bir şey var! Yok. Bunu geçmiş dönemde sol iktidarlar veya sağ iktidarlar yaptığı zaman normal karşılanıyordu. Bu dönem de AK Parti bunu yapmaya kalktığı zaman kadrolaşma deniyor. Biz hiçbir zaman siyasetin önüne geçmedik. Atama makamı siyasettir. Siyaset yapıyorsanız kendi tabanınızı korumak ve kollamak zorundasınız.

Akgün: Kamuran Aşkar’ın Memur-Sen kontenjanlarından 3’üncü sıra adaylığı kesin iddialarına katılıyor musunuz?

Aşkar: Biz sessiz çoğunluğun sesiyiz, tabanın sesiyiz. Ben tabandan gelen bir adamım. Sadece beni memurlarla özdeşleştirirseniz yanlış yaparsınız, yaşam sektörü olarak özel sektör, kömürcülerin tamamına yakın olan birisiyim. Ailemden dolayı bizzat maden ocağına girmiş, çalışmışımdır. Domuz damı nedir, baş yukarı, ayak nedir hepsini en iyi bilenlerden biriyim. Kamuran Aşkar’ın, ilk üçün içinde olması gerektiğine inanıyorum. Bu dönemde hükümet, tabanın sesine kulak verecekse kendisine yakın isimlerle, kendisini satmayacak, yarın öbür gün olası bir hükümete yönelik saldırıda gemiyi terk etmeyecek sağlam adamlarla kalmak istiyorsa tabanına yakın insanlarla çalışmak zorundadır. AK Parti kapatılmamalıdır, kapatılamaz diye basın açıklaması yapan bir tane insan vardı. O da bendim. Kamuda başörtü engelinin kalkması için 120 bin imzayı toplayan hükümete sunan bizdik. 4 artı 4 artı 4’ün mimarlığının uygulayıcılığını yapan bizlerdik. 17 Aralık paralel yapı sürecinde, bu küresel bir operasyondur deyip açıklama yapabilen bizdik… Ardından da şunu demiştik: “Bu cemaatin altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet yapısıdır.” diye konuşan bizdik. Biz görev adamıyız, beni üçe koymazsanız küstüm, darıldım, oynamam, gidiyorum gibi deme lüksümüz yoktur. 40 yaşını geçtim, ne fikrim ne de ideolojimin değişik olmayacağını düşünüyorum. ası için ı yapan bir tane insan vardı. lan birisiyim.

Akgün: Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra AK Parti’nin ülke ve il genelinde oy kaybedeceği iddialarına katılıyor musunuz? Size göre AK Parti’nin milletvekili sayısı kaç olur?

Aşkar: Recep Tayyip Erdoğan’dan sonrası diye bir şey düşünmüyorum çünkü Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı da olsa farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını seçilirken söylemişti ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa halkın oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Halka bunu söyleyerek seçilmiş olduğu için, farklı bir Cumhurbaşkanı modelini de bizim halkımız kabul ediyor. Recep Tayyip Erdoğan, Elazığ’da yaptığı konuşmasında 400 milletvekili verin Anayasayı da değiştirelim dedi. Halk da bunu kabul ediyor. Ben Türkiye’nin artık Başkanlık sistemine geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Şu an adı konmamış bir başkanlık sistemi var. Adı konulmamış bir başkanlık sisteminden adı konulmuş bir başkanlık sistemine geçilmesi gerekiyor. Bunun için de önümüzdeki dönem AK Parti’nin 400 milletvekili alarak Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması gerektiğini ve anayasayı değiştirerek aynı zamanda sorumluluğu da başkana vererek başarısız olduğu takdirde, direkt halkın oyuyla başkanı devirecek sistemin getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Net olarak söylüyorum; oy kaybının olacağına inanmıyorum. Zonguldak’ta AK Parti’nin 4 milletvekili çıkaracağına inanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin de 1 milletvekili çıkaracağına inanıyorum; 4’e 1 olur.  Listeler çok önemli tabii ki. Halka yakın bir liste yaparsanız 5 bin 10 bin oy artı getirir. Farklı bir liste yaparsanız 5 bin 10 bin oy eksi getirir. Seçilen milletvekili arkadaşlarımız da Tayyip Erdoğan misyonuyla, Zonguldak halkına yakınlık gösterirse daha fazla hizmet getirme konusunda gayret gösterirlerse, burada oyun artacağına inanıyorum. Sonuçta Tayyip Erdoğan faktörü var.

Akgün: Zonguldak’ta yıllardır devam eden yerli yabancı hastalığı AK Parti’nin listelerinde etkili olur mu? Listede yöresel denge olmalı mı?

Aşkar: Dünya globalleşti. Globalleştiği bir dönemde hala yerlicilik, yabancılık üzerinden siyaset, sendikacılık yapmanın ucuzculuk ve basitçilik olduğunu düşünüyorum. Bırakın Zonguldaklılığı Trabzonluluğu biraz daha gittiğiniz zaman mikro milliyetçilik; Çaycumalılık, Devreklilik, Ereğlilik yapacaksak Zonguldak’a ihanet ederiz. 1970’lerde Zonguldak göç almıştı. Zonguldak’a gelen insanlar 30-40 yıldır Zonguldak’ta. 30-40 yıldır Zonguldak’ta yaşayan insanları siz hala yerli yabancı diye ötekileştirmeye kalkarsanız Zonguldak’a en büyük ihaneti yaparsınız. Sendikacılıkta ve siyasetteki sloganım şuydu: “İslami ve evrensel yaklaşım” İslami yaklaşırsanız İslam da kavim vardır, kavmiyetçilik yoktur. Kimse Türklüğünden, Kürtlüğünden, Araplığından dolayı ne üstündür ne alçaktır. Bizim dinimiz ne diyor, üstünlük takvadadır. Ben Trabzonluyum eşim Zonguldak, benim çocuklarım o zaman Zonguldaklı mı olacak yoksa Trabzonlu mu? Aşalım artık bunları. Her memleketin iyisi de kötüsü de vardır. Asalet soydan gelir. İnsanları yaptıklarıyla, icraatlarıyla değerlendirelim.

Akgün: Akrabalık bağınız olan TSO Eski Başkanı M. Salih Demir’in AK Parti’den aday adayı olması sizin için dezavantaj mı?

Aşkar: Öncelikle hayırlı olsun. Biz akrabalarımızı kendimiz seçmiyoruz. Hayatımızı yönlendirirken akrabalarımıza göre değil, inandığımız değerlere göre yönlendiririz. Biz insanları yerli, yabancı, akraba diye ayırmayız. Salih Demir bu şehre hizmet etmiş arkadaşlarımızdan birisi, benim için dezavantaj olacağını asla düşünmüyorum. Salih Demir’in çevresiyle benim çevrem çok farklıdır. Siyasi irade eğer Salih Demir’i tercih edecekse varsın etsin. Beni tercih edecekse, benim geldiğim yer, yetiştiğim ortam, yaşadığım arkadaş çevrem farklı bir çevredir, biz de kendi düsturumuzla gelir hizmet ederiz. Kim olursa hayırlı olsun deriz.

Akgün: Eğer aday gösterilirseniz Zonguldak için yapmayı hayal ettiğiniz en iddialı projeniz nedir?

Aşkar: Zonguldak 1970’lerin Almanya’sıydı. Şimdinin göç veren batıdaki yegane illerinden birisi olmuş. 4 yılda da 20 bin göç vermiş bir şehir. Zonguldak, zengin bir tüccarın iflas etmiş haline benziyor. Bir zamanlar varlıklı zengin lüks yaşayan bir tüccar ama şimdi iflas aşamasına gelmiş. 1991 grevinin de bunda etkili olduğuna inanıyorum. Devletin Zonguldak’a şaşı bakışının, kamudaki işçi oranını devletin sistemli şekilde azaltması, bugünkü hükümetle direkt bağlantılı olmayıp, devletin geçmişten gelen kriptosu mantığıyla bakması. Zonguldak inebileceği kadar en alt noktaya inmiş dibi görmüştür. Bundan sonraki süreç Zonguldak’ın çıkış noktası olacaktır. TTK’nın bize yaptığı en olumsuz algının da Zonguldak için özel teşebbüs yeteneğimizi sınırlamasıydı. TTK’ya girdiğiniz zaman eviniz, özel okulda çocuğunuzu okutuyordunuz, servisiniz vardı. Sinema, ekonomi, tiyatro bütün sosyal yaşamınıza varıncaya kadar her şeyinizi dizayn eden bir TTK. Biz de hiçbir şey düşünmemişiz. Devlet nasıl olsa bizim adımıza her şeyi düşünüyor diye.

Zonguldak halkının üzerindeki ölü toprağını atıp, titreyip kendine gelmesi gerekiyor. Yeniden bir Zonguldaklılık ruhuyla, yeni bir dinamizmle, yeni bir heyecanla şehri sahiplenmeleri gerekiyor. Özel teşebbüsü yaymamız gerekiyor. TTK’nın var olması gerektiğine inanıyorum.

Birinci projem Zonguldak halkının moral ve motivasyonunu yükseltip dibe çöküşün bittiğini, yükselmenin başladığını göstermek. İkincisi Zonguldak’ın Türkiye genelinde bitmiş olan, Zonguldak’ta tamamen bitiremediğimiz duble yolları, tünellerimizin bitirilerek ulaşım sorununun Zonguldak’tan kalkması. Üçüncüsü bu şehri, üniversite, öğrenci ve turizm potansiyeline açmak. Üniversite şehrinden kastım, Bülent Ecevit Üniversitemiz, Bartın ve Karabük’ten de önce kuruldu. Bizim öğrenci sayımız 28 bin iken, Karabük üniversitesinin öğrenci sayısı 32 bin. Üniversiteler bacasız fabrikadır. Üniversitemizi büyütmemiz lazım ama nereye el atsak TTK ve orman çıkıyor. Devletle özel sektör rekabet etmeli ve hatta TTK madenciliğin kriptosudur. TTK’nın atıl yerlerini mutlaka üniversiteye devretmeliyiz. Lojman saltanatına son vermeliyiz. Özellikle TTK değil, kamu lojmanlarına da son vermeliyiz. Öğretmen evinin, polis evinin de özelleştirilmesini istiyorum. Fener’de TTK lojmanlarında oturanların tamamının ikinci bir evi mutlaka vardır. Orada oturuyorlar, emekliyi ve asgari ücretliyi kimsenin konuştuğu yok. Size devlet bir taraftan 3-4 bin lira maaş verirken kalkıp bir de lojmanda oturuyorsanız. O zaman bu ülkede asgari ücretliyi, emekliyi de hatırlamanız gerekiyor. Zonguldakspor sahasının şehrin dışına taşınması şehri büyütmek adına çok önemli. İcra kurulunda olsaydım kesinlikle Atatürk Devlet Hastanesi’nin şehrin dışına yapılması gerektiğini söylerdim. Şehre yapılmış ihanetlerden birisidir. Bir yandan şehri büyütmekten bahsediyoruz. Bir yandan kamu yatırımlarını şehrin dışına atmaktan ısrarla kaçınıyoruz. İlk üçün içinde olacağıma inanıyorum. Tabanın adayı olarak Zonguldak adına gece gündüz demeden çalışacak heyecanı kendimde buluyorum. Milletvekili olursam bunu net sizin aracılığınızla söylemek istiyorum; bana ulaşamayan hiç kimse olmayacaktır.