Devlet, tüm strateji belgelerinde Çaycuma’nın eriştiği standartları hedefliyor

Bölgemizde farklı belediyecilik uygulamalarıyla dikkat çeken Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ile son dönem çalışmalarını konuştuk.
Belediyenin pandemi de dahil her koşulda mazeretsiz olarak hizmet vermek zorunda olduğunu söyleyen Kantarcı, “Çalışma arkadaşlarıma virüsten korumalarının kendi sağlıkları kadar, vatandaşlarımıza karşı duyulması gereken bir sorumluluk olduğunu da anlatıyorum” dedi. Kantarcı, yapılan işlerin kaynağının sırrı ilgili sorumuza “Sırrımız basit. İsraf, savurganlık gibi sözcükleri Çaycuma Belediyesinin literatüründen çıkardık. Yatırımları titizlikle planlayıp, belediyemizin alacaklarının tahsili ve takibini kararlı bir şekilde yaptık, her konuda fayda-maliyet ilişkisini gözettik” dedi.
Sorularımıza içtenlikli cevaplar veren ve her konuda önemli açıklamalarda bulunan Kantarcı’nın şu sözleri ise son derece dikkat çekiciydi: “Çaycuma Belediyesinin şehircilik anlayışının üst ölçekli planlarla ilişkisini analiz ederken şu sonuca vardık. Yaptığımız tüm çalışmalar, şehirleşme için güttüğümüz tüm kaygılar, devletin AB standartlarına dayanarak hazırladığı tüm stratejik hedeflerle birebir örtüşüyor. Devlet tüm birimleri ve gücüyle Çaycuma’nın ulaştığı ‘muasır medeniyetler seviyesine’ ulaşmaya çalışıyor.”




Sayın Başkan, Çaycuma Belediye Başkanlığında ikinci döneminiz. Bu dönem ülkede bir yandan ekonomik krizin, diğer yandan da tüm dünyada her şeyi altüst eden Kovid 19 pandemisinin yarattığı zorluklar içinde geçiyor. Pandemi sizi etkiledi mi?


Pandemi her kurum gibi bizi de ciddi şekilde etkiledi. Kimi faaliyetlerimizi kısmen, kimilerini de tamamen durdurmak zorunda kaldık. Sıkça yaptığımız kültürel faaliyetleri şu sıralar yapamıyoruz. Biliyorsunuz belediye olarak doğumdan ölüme kadar, hayatın her alanında çok kritik görevlerimiz var. Koşullar ne olursa olsun hizmetlerimizi aksatmadan sürdürmek zorundayız. Salgın, doğal afet gibi durumlarda hizmet tempomuzu ve çeşitliliğini daha da artırıp, çok daha titiz yapmak zorundayız hatta. Salgınla mücadelede de önemli görevlerimiz var. Ben çalışma arkadaşlarıma virüsten korumalarının kendi sağlıkları kadar, vatandaşlarımıza karşı duyulması gereken bir sorumluluk olduğunu da anlatıyorum. Onlar da bunun önemini anlamış olmalılar ki, çalışan sağlığı açısından bugüne kadar çok şükür bir sorun yaşamadık.



Bu arada yeni binanıza taşındınız? Bunun çalışmalarınıza nasıl bir etkisi oldu?

Evet, tam da pandeminin başladığı günlerde taşınma işini gerçekleştirdik. Şimdi eski binamızın 4-5 katı daha büyük alanda çalışıyoruz. Zemin ve ara katla birlikte 5 katını belediye ofislerine ayırdığımız binamızın üst katlarını konferans salonu, kafeterya, yemek ve sergi salonu gibi sosyal alanlara ayırdık. Yeni binamızdaki konforlu ortam arkadaşlarımın verimliliğini de artırıyor. Binanın zemin katında tahsilat büroları ile her birimden bir temsilcinin bulunduğu özel bir bölüm oluşturduk. Vatandaşlarımız üst katlara çıkma gereği duymadan, işlerini burada bitiriyor. Bu bulaş riskini de en aza indiriyor. İyi ki taşınmışız. Pandemi koşullarında eski binanın dar mekânlarında çok zorlanacakmışız.



Çaycuma Belediyesi şu anda hangi yatırımları yapıyor?

Bulunduğumuz belediyenin üst katlarında hummalı bir çalışma var. Toplantı salonları ve teras katta planladığımız kafeterya için çalışmalarımız sürüyor. Buraları kısa bir süre sonra hizmete açacağız. İçinde yarı olimpik yüzme havuzu da bulunan spor merkezinin kaba inşaatını tamamladık, ince işleri için yakında ihaleye çıkacağız. Hemen onun yanında tenis kortları, futbol sahaları, okçuluk, bocce gibi geleneksel sporların yapılabileceği pistlerden oluşan bir kompleks de hizmete hazır hale geldi. Tenis kortlarımız uluslararası müsabakaların yapılabileceği standartlara sahip. Yüzme havuzu ile entegre olacak bu tesisler tamamlandığında Çaycuma pek çok ilde bile bulunmayan bir spor kompleksine kavuşacak. Çaycuma’ya bir huzur adası olarak hizmet verecek külliyenin de inşaatına başladık. Bunu da çok önemsiyorum. İnanın ahşaptan yapacağımız külliye, bölgemizin geleneksel yapı kültürünü yaşatması kadar, mimari değeri ve zarafetiyle çok değer katacak. Yeni bir simge eser olacak.
Filyos Irmağı üzerinde bir de köprü inşaatına başladığınızı biliyorum.
Evet, ben de tam onu anlatacaktım. Biliyorsunuz Çaycuma’yı insan öncelikli yaklaşımlarla inşa ediyoruz. Güçlü bir bisiklet altyapısına sahibiz. Irmağın batısında kent merkezi ve yerleşim alanları var, doğu yakası ise daha çok bir sanayi bölgesi. İki sanayi sitemiz o yakada bulunuyor, Organize Sanayi Bölgesi ve Kâğıt Fabrikası da öyle. Binlerce insan kentin o yakasından bu yakasına zorunlu olarak araçlarla gidip geliyor. Köprü bu zorunluluğu ortadan kaldırıyor, vatandaşlarımız yaya ya da bisikletli olarak da işlerine gidip gelebilecek. Böylece iki bölgenin bağlantısını çok daha güçlü hale getiriyoruz. Duruma göre zaman zaman trafiğe de açacağımız köprü, fiziki görünümüyle Çaycuma’ya değer kattığı gibi, ulaşımda farklı bir seçenek olarak yaşamı da kolaylaştıracak. 




Bu arada çarşı merkezinde bir de park yapını tamamladınız galiba?

Sözünü ettiğiniz parkın bulunduğu Çay Mahallesi, en eski mahallemiz. Çaycuma orada kurulmuş. O nedenle dokusu oldukça bozuk. Sokakların, caddelerin bir standardı olmadığı gibi, yerleşim de son derece düzensiz. Hizmet getirmekte çok zorlandığımız bir yer. Zorlanarak da olsa oraya da önemli dokunuşlar yaptık. İlk önce arasta projesini hayata geçirdik. BAKKA kredisiyle yaptığımız arasta, düzenlemelerin nüvesini oluşturdu. Yolu derenin karşısına alarak, orayı araçlardan arındırdık. Eski yapıları yıkarak ortaya çıkardığımız yaklaşık 5 dönümlük alanda düzenlemelere başladık. Derepark adını verdiğimiz parkın içinde bir kuru havuz var. Bunun yanı sıra amfi tiyatro şeklinde düzenlenmiş satranç oyun alanı, çocuk bahçesi ve yön yıldızı da bulunuyor. Oturma gruplarını da yerleştirdiğimiz park, bitkilendirmesini de yaptıktan sonra tümüyle hizmete hazır hale gelecek.
Herkesin merak ettiği soruyu sorayım. Bülent Kantarcı bunca işi yapacak kaynağı nereden buluyor? 
Bu soruya bana soranlara  ‘Babamdan kaldı’ diyerek şaka yapıyorum. Belediyelerin uçsuz bucaksız kaynakları yok. Hatta kendilerine verilen sorumluluklara göre gelirleri az bile. Sırrımız çok basit. İsraf, savurganlık gibi sözcükleri Çaycuma Belediyesinin literatüründen çıkardık. Yatırımları titizlikle planlayıp, belediyemizin alacaklarının tahsili ve takibini son derece kararlı bir şekilde yapıyoruz. Her konuda fayda-maliyet ilişkisini gözeterek, belediyenin yararı olmayan hiçbir şeyin altına imza atmıyoruz. Her kuruşu kılı kırk yaran bir titizlikle harcayıp, spekülatif işlerden kaçınıyoruz. En önemlisi de herkese adil davranıyoruz. Çaycuma’da yaşayan herkes şunu biliyor ki, Çaycuma Belediyesinde kimse kayrılamaz. Ahbap çavuş ilişkisi ile kimseye özel muamele yapılamaz. Kimsenin borcunun üstü çizilemez, görmezden gelinemez. Ayrıca ÇAYBEL’in belediyemize katıları da çok büyük. İşleri en kaliteli malzeme ve işçilikle piyasa koşullarının çok altında yaparak, başka yerlerde bir işin yapılacağı parayla, bizim, iki, hatta üç iş yapmamızı sağlıyor. Kaynaklarını düzgün kullanan, tasarrufa önem veren, israfı önleyen, adil hizmet veren, alacaklarını basiretle tahsil etmeye çalışan, menkullerine sahip çıkan her belediye, zorlansa da, bütçesini düzgün bir hale getirebilir bence.

ÇAYBEL yörede tüm belediyelere örnek, öncü bir uygulama oldu değil mi? 

Şakayla karışık her yerde söylüyorum: Biz ne yaparsak, hükümet peşimizden geliyor. Biz “Belediyemizin şirketi olacak” dediğimizde herkes garipsedi. Hatta bazı çevreler “Kantarcı belediyede kendi şirketini kurdu” bile dedi. ÇAYBEL ürettikçe, şirketin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Belediyelere şirket kurma zorunluluğu getirilince, birçok belediye ne yağacağını bilmez haldeyken, biz hiç sıkıntısız şekilde yeni duruma uyum sağladık. Biz, bisiklet yollarıyla kenti donatmaya başladık. Yaptıklarımız kanun oldu, herkese bisiklet yolu yapma mecburiyeti geldi. Bu binalar için yapılan otopark hesabında da böyle, temiz su kaynaklarını korumak için yaptığımız uygulamalarda da. Nüfusumuz 50 binin altında olduğu için zorunluluğumuz yok ama bir stratejik plan hazırlıyoruz.  Bu çalışma sırasında Çaycuma Belediyesinin şehircilik anlayışının üst ölçekli planlarla ilişkisini analiz ederken şu sonuca vardık. Yaptığımız tüm çalışmalar, şehirleşme için güttüğümüz tüm kaygılar, devletin AB standartlarına dayanarak hazırladığı tüm stratejik hedeflerle birebir örtüşüyor. Fark şu, onlar yazmakla yetiniyor, biz uyguluyoruz.

Bunları biraz açıklar mısınız?

Mesela Cumhurbaşkanlığı 11. Kalkınma Planı’nda, “İnsan odaklı, doğal hayata ve tarihi mirasa saygılı, temel kentsel hizmetlerin adil ve erişilebilir bir şekilde sağlandığı, yaşam kalitesi yüksek şehirler oluşturulacak” deniyor. Çaycuma’da tam da bizim yaptığımızı, ülkenin önüne stratejik bir hedef olarak koyuyor yani. Aynı planda “Kent merkezlerinde tarihi ve kültürel cazibe noktaları ile alışveriş bölgelerinde taşıtlardan arındırılmış yaya bölgeleri oluşturulacak” deniyor mesela. Biz bunu çoktan yapıp halkımızın hizmetine sunduk. Batı Karadeniz Bölge Planı’nda “Kentsel alanların daha yaşanabilir hale getirilmesi” bölgesel bir hedef olarak gösteriliyor. Engelli dostu kent uygulamalarının artırılması bir hedef olarak bölgenin önüne konuyor. Çaycuma Belediyesinin yaptığı tüm çalışmaların tamamı bu hedeflere yönelik. Devletin tüm stratejik belgelerinde iklim değişikliğine karşı önlemler alınması, karbon salınımın azaltılması en temel hedeflerden biri olarak gösteriliyor. Enerjinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması, temiz su kaynaklarının korunması yaşamsal bir hedef olarak ülkenin önüne konuyor. Biz de tam bunları yapıyoruz. Özeti şu ki, devlet tüm birimleri ve gücüyle Çaycuma’nın ulaştığı “muasır medeniyetler seviyesine” ulaşmaya çalışıyor.
Filyos Vadisi Projesi’nde epey yol alındı. Yılsonuna doğru limanın hizmete açılacağı söyleniyor. Endüstri Bölgesinde de çalışmalar başladı. Her şey yolunda gider ve bölgeye yatırımlar gelmeye başlarsa, şehirleşme açısından nasıl sonuçlar doğacak? Gelen nüfus nasıl barınacak?
Tek kelimeyle yanıtlayayım: “Biz hazırız.” Projenin tam kalbinde yer alan Çaycuma’da, meydana gelebilecek nüfus hareketlerine karşı her türlü planlamamızı yaptık. Kendi nüfusunun iki katı insanı yerleştirecek imarlı alanları oluşturduk. Mahalle otoparkından yeşil alanlara, çocuk bahçelerinden ibadet alanlarına kadar çağdaş kentçiliğin gerektirdiği her türlü sosyal donatının düşünüldüğü bu alanlarda yapılaşma başladığında, Çaycuma daha muhteşem bir yer olacak. Büyüdükçe çirkinleşmeyecek, güzelliği daha da ortaya çıkacak.



Filyos Vadisi Projesi ile ilgili kaygılarınız sürüyor mu peki?

Sürüyor elbette. Birincisi doğayla ilgili kaygılarım var. Hep söylüyorum, burası çok değerli bir ekosistem. Bir ekolojik koridor olarak korunması gerekiyor. Şu ana kadar yapılan işler, maalesef doğanın geri döndürülemez şekilde tahribine dayanıyor. Bunun artarak devam edeceğinden korkuyorum. İkincisi, süreç şeffaf yürümüyor. Ben projenin tamamının yapılacağı ilçenin belediye başkanıyım. Yapılan planlama ve gelecek sektörler hakkında hiç bilgim yok. Yalnız benim değil, iktidar partisinin yerel temsilcileri de bir şey bilmiyor. Katılımcılık sıfır. Ankara’da birileri planlıyor, bizim haberimizse her şey olup bittikten sonra oluyor. Şeffaflık ve katılımcılık içermeyen süreç doğal olarak kaygılarımı artırıyor. Üçüncüsü tarımın hayvancılığın geliştirilmesine yönelik hedefler yok. Manda ve süt ürünleri buraların marka değerini oluşturan bir potansiyelken, geliştirilmesine yönelik ciddi bir çaba yok. Aksine onların yaşam alanları ellerinden alınıyor, sulak alanlar kurutuluyor. 



Son olarak başka bir konuya geçmek istiyorum. Herkes  gözünü Kadıoğlu’na dikmiş durumda. Orada çok özel mozaikler bir türlü ziyarete açılmıyor. Bu konuda son gelişmeler ne?

Çok güzel bir noktaya işaret ettiniz. Bölgenin tarım kadar değerlendirilemeyen bir diğer potansiyeli de turizm. Filyos bütün Karadeniz’de modern yerleşim altında kalmayan tek antik kent. Ateş tuğla fabrikası ile kale arasında kalan, bir ucu da amfi tiyatroya uzanan koca alan kazılmayı bekliyor. Filyos ile Çayır mağarası arasındaki antik suyolunun rotalandırılarak alternatif turizme açılması da çok önemli. Tüm bunlara bir Kadıoğlu mozaiklerini eklersek ortaya muhteşem bir “Çaycuma destinasyonu” çıkıyor. Tanıtımı iyi yapıp, gelen misafirleri ağırlayacak tesisler kurabilirsek, turizm, ciddi bir gelir kapısı olur. Kadıoğlu’ndaki benzersiz mozaikler gün yüzüne çıkmayı bekliyor. En son Kültür Bakanlığından gelen heyete, buranın ziyarete açılması için her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu bildirdim. Tavrımız net: Bakanlık önümüzü açsın, biz Çaycuma Belediyesi olarak ziyaretçi merkezinin yapımından işletilmesine kadar her aşamasında görev üstlenmeye hazırız. Kadıoğlu’nun açılması demek, Çaycuma’nın dünyaya açılması demek.

Çok teşekkür ediyorum. Son söz olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Görüşlerimi açıklama fırsatı verdiğiniz için esas ben teşekkür ederim. Çaycuma’da yaptıklarımız da gösterdi ki, biz istersek bölgemizin makus talihini yener, Türkiye’ye vizyon sunan örnek bir belde haline getirebiliriz. Bölgemizi yarınları da düşünerek bir plan dâhilinde inşa edebilmek için öncelikle şu kötü ruh halinden kurtulup geleceğe umutla yönelmemiz lazım. Başarılı örnekleri çoğaltıp kendi hikâyemizi yazabilmemiz için önce akıllarımızı, sonra ellerimizi birleştirip, taşın altına sokmamız lazım. Israrla bölgemiz diyorum, tekil örnekler toplamda çok bir şey ifade etmiyor çünkü.