Rüştü Onur, Muzaffer Tayip Uslu, Kemal Uluser… Bu topraklardan filizlenen dizeleri notalarla buluşturan Kömür Karası Müzik Grubu, 10 Eylül Cuma akşamı saat 20.00’de Çaycuma Belediye Kompleksi’nde genç yaşta vereme yenilen şair Rüştü Onur ve arkadaşlarının şiirlerini notalarla buluşturacak.   
Bugüne kadar savaş, barış ve adalet kavramları üzerinden müzik yapan Kömür Karası, bu kez Rüştü Onur ve arkadaşlarının  80 yıl sonra şarkı söyleme hayalini gerçekleştirmek için yola çıkıyor. 20’li yaşlarda vereme yenilen genç şairlerin entübe olmalarına rağmen yaşama sevincini ve umudunu kaybetmeyişinden esinlenen Fahri Bozbaş, Levet Özger ve arkadaşları şimdi bu 3 şairin şiirlerinden oluşan şarkı sözlerini müzikseverlere sunmaya hazırlanıyor.

Halkın Sesi’nden Mustafa Özdemir, Kömür Karası’nın yüz akı tiyatro sanatçısı, yazar ve müzisyen Fahri Bozbaş ile bestekar Levent Özger ile en tübeyken yazılan şiirlerin notalara sürüklenen müzik yolculuğunu konuştu.  


Mustafa Özdemir: Dilerseniz ilk olarak böyle bir proje nereden doğdu diyerek başlayalım…
Fahri Bozbaş: Öncelikle böyle bir röportaj için teşekkür ediyorum. Biz Kömür Karası müzik grubu olarak 8 yıllık şarkılar demetiyle geliyoruz. Önceleri madenci ve emek şarkılarıyla başlayan repertuarımız daha sonraki süreçte Zonguldaklı şairlerin ve evrensel boyuttaki şairlerin dizelerinden bütünlük oluşturdu. Covid 19 salgını dünya genelinde kapanmalara neden olunca her insanın yaşadığı duygular bizde farklı şekillendi. Gerek benim gerekse Levent Özger’in yaşadıklarından yola çıkarak covid 19’a karşı insanlara moral verebilmek, yaşadıkları psikolojiden bir nebze olsun dışarı çıkartabilmek istedik. Yaşanan savaş göç konuları bizim için öncelikliydi… Fakat yerelden hareket etmeyi ve var olanın üstüne sanatsal disiplinlerle yeni şeyler katmayı düşündük. 
Mustafa ÖZDEMİR: Aslında üç şairinde ortak kaderi veremden ölmeleriydi… Entübeyken yazılan şiirler günümüz kadar geldi… Bugün yüzbinlerce insan covid19 yüzünden entübe ve umutsuz… Çıkış noktanız bu mu? 
Fahri BOZBAŞ:  Evet… Covid 19’dan hareketle 80 yıl önce her gün entübe yaşayan Zonguldaklı şairlerin dizelerini notalara döktk… Derin bir inceleme sürecine girdik. Yaklaşık bir yıllık kapanmanın üzerine Ocak ayına şarkılarımızı kayıt altına alıp notalandırmaya başladık. Genç arkadaşlarımız ve eski grup arkadaşlarımızla tekrar buluştuk. Altı aylık süre içine 14 şarkılık bir repertuarı hazır duruma getirdik. Ayrıca 7 şarkımız da hazır durumda. Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser veremden muzdarip bir yaşam sürerken ‘entübe’ halleriyle umut verici dizelerle yaşama bağlılığın direncini göstermişlerdi. Ve onlar aslında şiir yazarken şarkı da söylemek istemişlerdi. Fakat öksürük nöbetlerinden şarkı söylemeye fırsat bulamamışlardı. Biz sağlığımız elverdiği sürece 80 yıl sonra bu arzularını yerine getirmeye karar verdik.
Mustafa ÖZDEMİR: Bu projede yola çıkarken çıkış noktanız neydi?
Levent Özger: Kömür Karası grubu olarak dünyaca ünlü şairlerin şiirlerini besteliyorduk. Onların savaş, barış ve adalete yönelik şiirlerini şarkıya dönüştürürken, tüm dünyayı tutsak alan covid 19’la mücadele ederken, dünyanın ve ülkemizin içinde olduğu bir takım fikirler oluştu kafamızda. Emeğiyle geçinmek zorunda olan alt sınıf için yeterli önlem almayan hükümete yönelik de eleştirimiz oldu. Aradan geçen 80 yıla rağmen vereme kurban oluşundan bugüne bile ekonomik durumu kötü insanların benzeri hastalıklardan hayatlarını kaybetmeleri bizi çok etkile. Özellikle sanatla ve müzikle uğraşan kesime vurulan darbe ve hükümetin politikaları bizleri yoksul yaşamları ve hayatını emeğiyle sürdürmeye çalışan ve onu da başaramayan insanların sesi olamaya yöneltti. Biz bu çalışmalarımızı aynı zamanda hayata yazıkları şiirlerle tutunan bu 3 şairin şiirlerini şarkı yaparak, şarkılarla hayatta tutunmanın bunun yanısıra tam sanat dallarının aracısı oluğunu düşünerek yola çıktık.
Mustafa ÖZDEMİR: Bildiğim kadarıyla ilk konserinizi Devrek’te yapma kararı almıştınız, neden ertelendi, şimdi neden Çaycuma?
Fahri BOZBAŞ: Tabi sanat dinleyiciyle buluşulduğunda hoş olan tarafı budur. Rüştü Onur Devrek doğumlu. 3 Ağustos 1922 doğumlu olan Rüştü Onur’un 101’inci doğum günün geride bıraktık. BU tarih yaklaşırken Devrek Belediye Başkanı Sayın Çetin Bozkurt’la görüşerek bir anma etkinliği yapmaya karar verdik. Fakat Ağustos ayında ülke genelinde çıkan orman yangınları çıkınca anma etkinliği ertelendi.  Rüştü Onur’un Devrek doğumlu oluşu ve Ağustos ayında gurbetçilerin Devrek’te toplanmaları nedeniyle şairi Devreklilere hatırlatmak istedik. Daha önce Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı da böyle bir etkinliğin Çaycuma’da da yapılmasını önermişti. Bu fikirden yola çıkarak konseri Çaycuma’da yapma kararı aldık. Yeri gelmişken Devrek ve Çaycuma Belediye Başkanımıza sanata ve 3 şairlerimize gösterdikleri hassasiyetten ötürü teşekkür ediyorum. 
Mustafa ÖZDEMİR: Şiirlerdeki duygu yoğunluğunu şarkılara taşırken zorlandığınız oldu mu?
Levent Özger: Öncelikle şarkılarımıza şairlerin ruhlarını katmaya çalıştık. Onlar şiirlerinde şarkı söylemek istediklerini sık sık dile getirmişlerdi. Bunun yanı sıra Fahri’nin yaptığı bestelerin şairlerin ruh durumlarına çok uygun düştüğünü belirtmek isterim. Ayrıca bestelerde yer alan nameler şarkıyı okuyana da etki ettiği gibi besteye ara nameler ve müzik cümleleri ekleme isteği hissettirdi bana. Çünkü okurken aynı duyguları hissediyordum. Birlikte ağladığımız bile oldu…
Mustafa ÖZDEMİR: Şiir ve şarkılardaki uyumuz nasıl senkronize edebildiniz?
Fahri Bozbaş: Orhan Veli, Garip akımının manifestosunu 1941 yılına yazdı. Bizim entübe halde şiirler yazan şairlerimiz ise çok daha önceleri bu şiirleri yazdılar. Rüştü Onur’un eline manifesto ulaşınca ‘Aaaa ben Süleyman efendiyi tanıyorum’ demiş. 40’lı yıllarda Zonguldak edebi sıralandırmada İstanbul ve Ankara’dan sonra üçüncü sırada. Behçet Necatigil de Mehmet Çelikel Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmış. Bu genç şairleri tanıyor. Rüştü’nün ölümünden sonra Necatigil şu dizeleri yazıyor:
‘Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta…
Adı Rüştü Onur’du…
Bilseydi hatırlanacağını ölümünden sonra…
Memnu olurdu’ 
Yakın arkadaşı Kemal Uluser de yıllar sonra Rüştü’nün anılacağı bir zaman olursa ‘Sen misin Rüştü’ denileceği ifade etmiştir. Rüştü Onur ve arkadaşlarının şiirlerini bestelemek düşüncesi birazda bu sözlerden hareketle başladı. İçimdeki ritim uygusu şiirlerle birebir örtüştü.  Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip’in şiirlerinin serbest vezinle yazılması armonik zenginliği de beraberinde getirdi. Kemal Uluser’in şiirleri ise hece vezniyle yazılmasından kaynaklı değişik makamlara yayılabilecek bir zenginlik oluştu… Yıllarca yeraltında madende değişik tınılar arasında çalışmamın bana kazandırdığı ritim duygusu şiirlerini ezbere bindiğim bu 3 entübe genç şair merdivenli kentte adımlarken dudaklarını büzerek bana şarkılarını fısıldadılar. 
Mustafa ÖZDEMİR:  Aynı soruyu size de sormak isterim.
Levent Özger: Çalışmalarımızı çoğunlukla ZOKEV’de yaptık. Salgın dönemindeki kısıtlamalarda evden çalışmak zorunda kaldık. Fahri’nin eşimin telefonuna gönderdiği besteleri ben telefondan dinleyerek notaya alıyordum. Söz ve ezgi bütünlüğünü sağlamak için ufak dokunuşlar yaptım. Fahri’nin şiirleri bestelerken şiirlerin ruhuna uygun bestelemesi işimi çok kolaylaştırdı. Müzik tekniği açısından da bazı düzenlemeler tabi ki yaptık… Ama hepsi şiir tadında oldu…
Mustafa ÖZDEMİR: Böylesine önemli bir projede aradığınız desteği bulabildiniz mi?
Fahri BOZBAŞ: Dönem dönem çalışmalarımızı yürütürken şarkılamızın dinleyiciyle buluşma noktalarını yaratma çabasında kendimizi yalnız hissettik. Çünkü hükümetin sanata bakış açısı ayan beyan ortada. Biz var olan bir şeyi değil yeniden bir şeyler yaratmanın heyecanıyla bunu çok önemsemiştik. Üstelik insanlara moral olacak bir şey yapmaya çalışıyorduk. Kendimi bazen Amelebirliği Hastanesi’nde yatarken şiirlerini anlatamayan, yoksulluktan ötürü kitabını bastıramayan, sigorta primleri dolmadığı için Heybeliada’ya tedaviye gidemeyen Rüştü Onur’a benzetiyorum… 
Mustafa ÖZDEMİR: Peki siz bu ilgisizliği neye bağlıyorsunuz? 
Levent ÖZGER: Biz Kömür Karası grubu olarak yalnızca bu proje değil, emekten, doğadan, adaletten yana şarkılar yapıyoruz. Ancak bu değerleri savunduğu iddia eden kurum ve kuruluşları yanımızda görmemekten yakınıyoruz. 1 Mayıs’larda gönüllü olarak hiçbir ekonomik talepte bulunmamıza rağmen davet edilmemiz de içimizde bir uhdedir. Ve bunu anlamakta zorlanıyoruz.  
Mustafa ÖZDEMİR: Peki yan zamanımızın yerel şairlerinin mısralarını da dizelere görebilcek miyiz?

Fahri BOZBAŞ: Covid19 kapanma sürecinde şiirlerini bestelediğiz çok kıymetli şairlerimiz Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu ve Hamit Kalyocu’yu kaybettik. Onların şiirlerindeki akıcılığın yeni şarkılarımızı yaratmamız için zengin imgeler oluşturduğunu biliyoruz. Ayrıca ‘Görenkalp’ Ziya Mısırlı’nın şiirleri de büyük zenginlik taşıyor. Bu güçlü şairlerin ve belki yeni ulaşacağımız şairlerin  dizeleriyle buluşmak da bizleri mutlu kılacaktır.    
Mustafa ÖZDEMİR: Ben ikinize de kent adına, sanat adına yaptığınız bu özel çalışmadan ötürü teşekkür ve tebrik ediyorum. Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Levent Özger: Bu röportajı okuyan okuyuculara özellikle belirtmek istediğim bir konu var. Sanat ve umut insanları hayata bağlayan en çarpıcı kavramlardır. Ne sanattan ne de umuttan uzak durmamalarını öneriyorum. Zira sanat ve umut bizleri ayakta tutan en önemli iki kavramdır. Sanat ve umutla kalın’  
Mustafa ÖZDEMİR: Siz neler söyleyeceksiniz Fahri hocam…
Fahri BOZBAŞ: Rüştü Onur ve arkadaşlarının dizelerinden oluşan şarkılarımızın Zonguldak’ta kalmayacağını düşünüyoruz. Belki ileriki tarihlerde bir Amasra konserimiz olacak. Barış Akarsu’yu da böylece anmış oluruz. Provalarımızda bizi dinleyenler çok hoşnut. Rüştü, ‘Verin ellerinizi dostlar verin… Uzak limanlara gidiyor gemim!’ diyor. Biz dinleyenlerin bu sözler okunurken ellerini birbirlerine kavuşturduklarını görür gibiyiz.