Acılı baba: Bütün imkânlarımı seferber ettim...

Şeker komasına girmesi sonucu yaşamını yitiren 17 Yaşındaki Dilara’nın babası Yıldıray Kilcioğlu, kızının tedavisi için bütün imkânlarını seferber ettiğini söyledi. Dilara'nın doktorunun yaptığı paylaşımlar kafa karışıklığına neden olurken; genç kızın parasızlıktan değil, sıvı kaybından vefat ettiği ortaya çıktı. 

Zonguldak'ta geçen Cumartesi gecesi şeker komasından ölen Dilara Kilcioğlu'nun babası Yıldıray Kilcioğlu, kızının tedavisini gerçekleştiren İlknur Arslanoğlu'nun sosyal medyadaki paylaşımlarının yanlış anlaşılmalara sebep olduğunu kaydetti. Kikcioğlu, "Doktorum bize hep destek çıkıyordu ama doktorumun söylediklerini yanlış anladılar. Konu parasızlık değil, imkânlarımı seferber edip özel taksi tutarak Düzce'ye gidiyordum." dedi.

Devrek ilçesine bağlı Eğerci köyünde ailesiyle birlikte yaşayan 17 yaşındaki Dilara Kilcioğlu, geçen Cumartesi gecesi fenalaştı. Ailesi tarafından Devrek Devlet Hastanesi'ne götürülen lise öğrencisi kız, şeker komasına girdiği belirlenince önce özel bir hastaneye, buradaki tedavisinin ardından da BEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Genç kız, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Kilcioğlu, "Çocuğum parasızlıktan ölmedi. Ben dişimden tırnağımdan artırdım, çocuklarımın hiçbir tedavisini aksatmadım. Ulaşımım zor olduğu müddetçe özel araba tuttum, Düzce'ye yetiştim. Bu şartlar bana uzak geldikçe en son çare olarak buradan özel taksi tutarak Düzce'ye gidiyordum. Parasızlık falan değil. Ben gidemediysem 1 yıl gidemedim. O süreç içinde çocuklarımın kontrollerini aksatmadım. Hiçbir sıkıntı çıkmadı. Çocuğum bu süreç içerisinde rahatsızlıkları oluyordu her seferinde özel araçla götürüyordum" diye konuştu.

"Kalbi durdu, müdahaleyle geri geldi"

Baba Kilcioğlu, olay günü yaşananları şöyle anlattı:

"Son yaşanan olayda çocuğum Cumartesi akşamı rahatsızlandı. Kullandığı hapı yanlışlıkla üç defa almış. Doktorlar ilaçlardan dolayı zehirlenmediğini açıkladılar. Tetkikleri yapıldı, midesi temizlendi. Doktor sevk yapacaklarını söyledi. Bizi özel hastaneye sevk ettiler. Yoğun bakıma girdim, çocuğumun hiçbir şeyi yoktu. Sabaha kadar müşahede altında tutmak zorunda olacaklarını söylediler. Bana çocuğumun yediği şeylerden almamı söylediler. Çocuğuma sıvı takviyesi yapılmadı. Sadece idrar tahlili yapıldı. Ertesi gün öğlen taburcu oldu. Akşama eve geldik. Çocuğum gece yine rahatsızlandı, beş dakikası beş dakikasını tutmuyordu. Şekeri kontrol altındaydı, tansiyonuna bakıyordum. Sabaha yakın daha da fenalaşmaya başladı. Sabah erken saatlerde buradan hareket ettik. Devrek Devlet Hastanesi'nde tedavileri kontrolleri yapıldı. Çocuğumun sıvı kaybı olduğu ortaya çıktı. Sıvı takviyesi verilmediğinden olmuş, doktorları da öyle söyledi. Bir gün de çocuğum sabahtan akşama keton değerleri hep yükseldi. Şeker komasına girdi ve kalbi durdu. Kalbi durmasıyla müdahaleyle geri getirdiler. Bizi üniversite hastanesine sevk ettiler. Yoğun bakıma çıkarken asansörün kapısında çocuğumun kalbi yine durdu. Müdahaleyle yeniden geri geldi. Yoğun bakıma çıkardık. 10 dakika sonra doktor bilgi vermeye geldi. Çocuğum içeriye girdiğinde kalbi tekrar durmuş, müdahale etmişler. Böbrek yetmezliği çıktığını, her şeye hazırlıklı olmamız gerektiğini söyledi. Bir saat sonra haberini aldık."

"Parasızlık diyorlar, alakası yok"

Doktor İlknur Arslanoğlu'nun evlerine gelerek kendilerine destek olduğunu açıklayan Kilcioğlu, "Doktorumuz Düzce'den kalktı buraya geldi. Benim çocuğuma her imkânları gösterdi. Parasızlık diyorlar alakası yok. Param olmadığı zaman doktorum 'atla gel' dedi. Her zaman yanımızdaydı. Doktorum bana pompa imkanı sağladı. Benim doktoruma bir tepkim yok. Doktorumun her zaman yanındayım. Doktorum ayağıma kadar geldi. Hastalık sürecinde her şey akışında normaldi. Doktorum bize hep destek çıkıyordu ama hep doktorumu yanlış anladılar. Ben kaç kilometreden çocuğumu Düzce'ye götürüyordum" ifadesini kullandı.

Doktor ne demişti?

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu, ölüm haberini alması üzerine yaptığı paylaşımda, genç kızın maddi imkansızlık nedeniyle kontrollerine gelemediğini belirtmiş ve şunları dile getirmişti:

"İçim acıyarak paylaşıyorum. Evet, bizim hastamızdı. Ama evet, bir yıldan fazladır görmüyorduk. Ama altın kalpli bir babacığı vardı ve anneciği. İster miydi onlar kontrolleri aksatmayı. Ama kolay mıydı iki kızı (ikisi de diyabet) okutmak, büyütmek, evermek, üretken bir vatandaş yapmak. O babanın ve annenin çocuk gözleri, çökmüş omuzları. Ablanın gölge düşen gelinlik hayalleri. İnanamıyorum, inanmak zorundayım. Türkiye'nin gerçeği. İsveç'te yüzde 95 sensör kullanırken, bizde yüzde kaç yol parasından kontrole gidemiyor? Ben yazdım, yazdım, yazdım. Daha öğreneli 15 dakika oldu. Bilmiyorum iyi mi ettim? Doğru mu dedim? Şimdi gidip ağlamak istiyorum."

Arslanoğlu’nun bu paylaşımı üzerine bir çok yerel ve ulusal basında, ailenin maddi imkânsızlığına vurgu yapılmıştı.