Belgrat Ormanı ve Bülbüller Orkestrası;
1960’lı yıllarda Milliyet gazetesi alırdım. Dönemin önemli gazetecilerinden olan ve Hazreti Mevlana’nın ahfadından olduğu söylenen Refi Cevat Ulunay, İkinci sayfadaki “Takvimden Bir Yaprak” adlı köşesinde tarihi olayları, kuvvetli kalemiyle tatlı bir sohbet havasında ve genellikle abartarak yazardı.
Bir hafta sonu yazısında; büyük tambur ustası Tamburi Cemil Beyin arkadaşlarıyla birlikte gittiği Üsküdar’da çayırda tambur çalmaya başladığında, etrafındaki ağaçlarda öten bülbüllerin, alçak dallara indiğini ve Tamburi Cemil Beye eşlik ettiklerini anlatmıştı.
Üstat Ulunay’ın olayları abartarak yazması hoşuma giderdi ve yazılarını severek okurdum. Ancak bu defa ağaçlarda öten bülbüllerin, Tamburi Cemil Bey’in çevresindeki ağaçların alçak dallarına konarak onu dinlediklerini okuyunca gülümseyip;
“ (…) bu defa biraz fazla atmış
 diye düşünmüştüm.
Bu yazıyı okuduktan 40 - 45 yıl sonra Sarıyer’deki Belgrat Ormanlarında yaşadığım benzeri bir olay beni çok şaşırtmıştı.
Otomobil sahibi olduğum 1993’ten sonraki yıllarda, ayda en az iki üç defa eşim ve kızımla, Kadıköy/Feneryolu’ndaki evimizden 45 kilometre uzaklıktaki Belgrat Ormanlarına giderdik. Ormanda Vakko firması tarafından yaptırılan inişli yokuşlu 6,3 Km ‘lik çok güzel bir sağlıklı koşu ve yürüyüş parkuru vardı.
 
 
Belgrat ormanlarına, Müfettiş Muavini olarak 1972 yılında Akbank’a birlikte girdiğimiz, bankamızda ve Pamukbank - Osmanlı Bankasında Krediler Müdürlüğü yapan, devre arkadaşım ve aile dostumuz olan Sevgili Gürol Saka ve eşi ile birlikte giderdik. Sonraları;
Çocukluk arkadaşım olan Zonguldak ve Eskişehirspor’un efsanevi futbolcusu Riva Halil Güngördü,
Ve 1970 yılında Mamak Muhabere Okulundan askerlik arkadaşım olan;
 
Günaydın Gazetesi tarafından 1979’da son kez düzenlenen Altın Mikrofon Yarışması’nda “en iyi şarkıcı”,
 
1984 yılında, Polonya’da yapılan Sopot Uluslararası Şarkı Yarışması'nda  Türkiye'ye dördüncülük
 
 ödülünü kazanan Popüler Müzik Sanatçısı Coşkun Demir’le de,
 gitmeye başladık.
Sabahları giderken yanımıza, termoslarla çay, kek, börek, zeytin, peynir, salam vs gibi kahvaltılık hazırlar ve fırından yeni çıkmış sıcacık ekmekler alırdık. Hanımlar parkurda yürürken biz erkekler koşardık. Parkuru önceleri, 40 dakika civarında tamamlarken, sonraları bu süreyi 33,10 dakikaya kadar indirdiğimi hatırlıyorum.
Hanımların yürüyüşü ve bizim koşumuz bittikten sonra ağaçlar altındaki masalarda kahvaltı yapardık. Kuş sesleri ve sanki büyük bir koro halinde senfoni orkestrası gibi öten yoğun böcek sesleri arasında yaptığımız ormandaki bu kahvaltılar çok keyifli olurdu.
 
       
(Soldan sağa; Gürol Saka – Riva Halil Güngördü – Coşkun Demir
Yine bir tatil günü Belgrat Ormanlarına gittik. Ormanın Bentler mevkiinde ağaçların altındaki masalara yerleştik. Yanımızdan geçen kanaletin içinden su akıyordu. Hemen 10-15 metre uzağımızda ise bir kır çeşmesi vardı. Ve çevredeki piknik yapanlar oraya gelip şişelerini veya çaydanlıklarını dolduruyorlardı.
Sabah 09.00 - 09.30 civarında kahvaltımızı yaptıktan sonra, yanımızda getirdiğim gitarımı arabadan alıp Coşkun Demir’e verdim. Etrafımızdaki ağaçlardan tek tük bülbül sesleri geliyordu.  Coşkun bir yandan gitar çalarken bir yandan da yavaş sesle ; “Sevgi Kuşun Kanadında, Kim O, Koca Çınar, vs”  gibi sevilen şarkılarını söyleye başladı.
Coşkun gitarını çalıp yavaş sesle şarkı söylemeye başlayınca, çevredeki bülbüller bizim etrafımızdaki ağaçlarda toplandılar ve koro halinde ötmeye başladılar. İnanılır gibi değildi, ama gerçekti. Şaşırdık. Bu arada, çeşmeye kaplarına su doldurmak için gelen kızlı- erkekli yaşlı - genç piknikçiler, çeşme başında bekleyip Coşkun’un bülbül sesleri eşliğindeki konserini dinlemeye başladılar.
 
 

Çok güzel bir atmosferdi ve inanılması güç bir olaydı. O zaman, uzun yıllar önceki rahmetli üstat Refi Cevat Ulunay’ın, Tamburi Cemil Bey ve Bülbüller hakkında yazdığı yazıyı hatırladım ve Ulunay’ın olayı abartmadığını ve gerçekten bu olayın yaşanmış olabileceği kanaatine vardım ve Ulunay’a haksızlık ettiğimi düşündüm.

 SAMİ GÖKMEN