CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk TBMM’ye Başbakan tarafından cevaplandırılması istemiyle bir önerge verdi.

Köktürk önergesinde şu gerekçelerini dile getirdi:

Tarihsel sürece baktığımızda; “II. Abdülhamit'in 33 yıllık iktidarı döneminde ise, Osmanlı en büyük toprak kaybına uğramıştır. Kıbrıs, Mısır, Tunus, Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bosna ve Girit onun döneminde kaybedilmiş, Bulgaristan onun yönetiminde özerklik kazanmış, Ardahan, Kars ve Batum onun zamanında Osmanlı toprağı olmaktan çıkmıştır.

Yine II. Abdulhamit döneminde; büyük dış borç alımları gerçekleşmiştir. Abdülmecit’in, 1856 Kırım Harbi'ne kadar sürdürdüğü dış borç almama politikası, Kırım Harbi ile başlayan dış borçlanma serüveni ile Abdülhamit döneminde zirveye ulaşmıştır. Öyle ki, 1882'de Duyun-u Umumiye Yönetimi kurularak Avrupalılar Osmanlı maliyesine el koymuştur. Aynı dönemde birçok Avrupa ülkesine büyük mali imtiyazlar tanınmış, ekonomik çöküşü bu imtiyazlar hızlandırmış, bu dönemde Osmanlı bir ithalat cenneti haline gelmiştir. Osmanlı'nın sömürgeleştirilme süreci en ağır biçimde Abdülhamit zamanında yaşanmıştır.

Meclisi Mebusan Abdülhamit tarafından kapatılarak 1876 Anayasası'nın sınırlı da olsa kazanımları bir sene içinde yok edilmiştir.

Jurnalcilik onun döneminde yaygınlaşmış, jurnalci sistem aracılığıyla halka ve aydınlara büyük baskı uygulanmıştır.

Jön Türklerin önde gelen isimleri onun iktidarı yıllarında sürgün edilmişler, sefil bir yaşam sürmüşlerdir. Mısır'da sürgün edilen Jön Türk aydınlarının yoksulluk ve korku dolu yaşamlarını görebilmek için Bekir Fahri'nin "Jönler" isimli romanına bir göz atmak yeterlidir.

Onun zamanında basına büyük baskı uygulanmış, gazeteler boş sayfalarla çıkmış,  “Hürriyet” kelimesi dahi yasaklı hale getirilmiştir...

Ziraat Bankasını kuran Sadrazam Mithat Paşa gibi büyük bir devlet adamı bir entrikaya kurban edilmiş, Yıldız Sarayı'nın bahçesine kurulan mahkemede yargılanmış, Sonra Taif'e sürgüne gönderilerek, orada 1884 yılında boğdurularak öldürtülmüştür.

33 yıl süren padişahlığı döneminde halka olmadık baskılar yapan, adı yasaklarla hatırlanan II. Abdülhamit’e Kızıl Sultan da denilmektedir.”


TÜM BUNLARA KARŞIN;

 “Karabük Üniversitesi (KÜ) ilginç bir karara imza atarak Türkiye'nin ilk Raylı Sistemler Mühendisliği bölümünün kurulduğu üniversite, Hicaz Demiryolu çalışmaları nedeniyle Sultan II. Abdülhamit'e onursal doktora verme kararı almıştır.” Buna göre;

  1. Karabük bir Cumhuriyet kentidir ve her şeyini Cumhuriyete borçlu bir ilimizdir. Cumhuriyet kentinde, Türk tarihinde en çok toprak kaybeden, 1876 Anayasasını askıya alarak meşruti idareye son veren, basına ve aydınlara olmadık baskılar yapan ve bugün hayatta olmayan bir padişaha “Onursal doktora” verilmesi ne anlama gelmektedir?
  2. Karabük adı resmen ilk kez 1934 yılında T.C. Devlet Demir Yolları haritasında geçmeye başlamış ve kullanılmıştır. Keza, Karabük için “Kardemir” hayati öneme sahiptir. Karabük Demirçelik Fabrikasının temeli Atatürk’ün direktifleriyle İsmet İnönü tarafından atılmasına, Kardemir’in onun döneminde yapılmasına, demiryolu ağlarının gerçek anlamda Cumhuriyet döneminde örülmesine ve millileştirilmesine karşın, Üniversite Rektörünün bu tarihçeyi bilmesi ve bu konuda çalışmalar yapması gerekirken, “Karabük’ü Karabük yapan” Cumhuriyetimizin kurucularını unutup II. Abdülhamit’e onursal doktora vermesi konusunda sizin düşünceleriniz nedir? Siz de rektörle aynı düşüncede misiniz? Yoksa, Cumhuriyet Hükümetinin bir Başbakanı olarak, Rektöre bu konuda bilgi aktarımı yapmayı düşünüyor musunuz? 
  3. Tarihte, yasaklarıyla, jurnalcileriyle, bütün özgürlüklere savaş açmasıyla, dönemin yurtseverlerini zindanlara attırmasıyla yerini alan "Kızıl Sultan" lakaplı II. Abdülhamit'e, Karabük Üniversitesince onursal doktora unvanı verilmesiyle ilgili; sizin, kabinenizin, milletvekillerinizin veya yöneticilerinizin herhangi bir girişimi olmuş mudur? Yoksa, “Atatürk’ü, İnönü’yü ders kitaplarından çıkartın”, “T.C.’yi tabelalardan silin”, “Onuncu Yıl Marşıyla değil, mehteranla törenlerinizi açın” gibi talimatların “rektörce üstüne vazife kabul edilerek” iktidarınızın gözüne girme çabası mıdır?
  4. Daha da ötesi, verilen doktora, Cumhuriyeti geri döndürme, Cumhuriyetle hesaplaşma projesinin bir aşaması mıdır? Eğer öyleyse bu süreçte Akil İnsanların yanı sıra üniversite rektörlerine de mi görev verilmiştir?  
  5. 5.      Sanki şaka gibi algılanan, Türkiye'nin üniversite tarihinde bir ilk olan ve hayata bundan 95 sene önce veda eden bir hükümdara, Sultan İkinci Abdülhamid'e Karabük Üniversitesi tarafından "onursal doktora" unvanı verilmiş olması, başka hükümdarlara, sultanlara, hanlara, hakanlara, padişahlara da “Onursal Doktora” verileceği anlamına mı gelmektedir? Doktora verme sırasında şimdi hangi hükümdar vardır?
  6. Bilimsel araştırma yapmak için halkın vergileriyle toplanan bütçeden pay alan bu üniversitenin bilimsellikle ilgisi olmayan bu tür çalışmalar yapması konusunda düşünceniz nedir? Bu toplantı için, halkın cebinden ne kadar para harcanmıştır?
  7. Rektör ve üniversite senatosu bu tip etkinlikler için halkın ve devletin kesesinden değil, ceplerinden harcama yapsalar, yine de aynı toplantılar düzenlenebilir miydi?
  8. Verilen doktora ile ilgili olarak bir Cumhuriyet kenti olan Karabük halkının ve Karabük’teki sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri alınmış mıdır?