Bugünlerde kafamı tuvalet işine taktım. Belki kızacaksınız, ama yazmadan duramayacağım.

     Geçenlerde bir sahilimizde sabahın erken saatlerinde denize girmeye başladık. Önce dupduruydu su. Sapsarı kumla güneş ışınları buluşuyordu. Hava da mis gibiydi. Cennet yurdumun doyumsuz güzelliğiyle mest oluyorduk.

      Günün ilerleyen saatlerinde sahil tıklım tıklımdı. Suyun renginin ve kokusunun değiştiğini fark edebiliyorduk. Buharlaşan su havamızı bile değiştirmişti.

     Sürekli su tüketen insanların tuvaleti de fazla kullanmadıklarını gözledim. Bunun en önemli bahanesi tuvaletlerin ücretleriydi. Aslında etik, estetik, eğitimsel, sağlıkla ilgili bozulma söz konusuydu aynı zamanda.

      Neden ne olursa olsun. Bir kokuşma söz konusuydu. Bu durum konuşmalarla da doğallaşmıştı.

     "Anne! Çişim geldi!"

     "Denize yap oğlum!"

     Gençler arasında:

     "Sen bugün hiç tuvalete gittin mi?"

     "Lan oğlum, bir de tuvalet parası mı vereceğim! Ben senin gibi enayi miyim?"

      Gerçi tuvaletin suyu nereye akıyordu, bilmiyorduk.

                       **********

      Bir kentin bir mahallesinin pazar yerinde, satıcıların konuşmalarına kulak verdim.

     "Bugün caminin tuvaletinde kuyruk vardı. On dakika beklemek zorunda kaldım."

      "Parasız olunca millet doluşmuş."

      Dayanamadım.

      "Bugün niye böyle?"

      Adam memnun:

      "Görevli hastalanmış, gelememiş."

     Pazarın içinde, tuvalet düşünerek taşıyıcılık yapıyordum. Tuvalet parasından kaçanlar ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlar ki? Aklıma, çevredeki ağaçlıklar,  Prostat, yeterince yıkanamayan eller, yol kenarlarında duvara dönüp hacet giderenler geldi.

                           ******

       Konu kafama takıldı da yazdım. 

        Çözüm önerim: Deniz kıyılarında, mesire alanlarında, pazar yerlerinde, kent merkezlerinde, diğer toplu yaşanan yerlerde tuvaletler temiz ve parasız olursa daha güzel, sağlıklı ortamlara kavuşuruz.

        Yerel yönetimler ve hepimiz bu konuda seferber olmalıyız.

        Saygı ve sevgilerimle...