VE TANRI KADINI YARATTI…

Dün; Dünya Emekçi Kadınlar Günüydü…

Kadınların günüydü yani.

Her kamuoyu oluşturan unsur kendince bir açıklama yaptı, kadınları kutladı…

Biz de buradan8 kutluyoruz ve bu günün anlamına ve önemine bir başka açıdan yaklaşmak istiyoruz…

Şöyle;

Kadın ile ilgili dünyanın en ünlü yapımı olan bir film:

Ve Tanrı Kadını Yarattı!..

Orijinal ismi; “Et Dieu... Créa la femme…”

Brigitte Bardot'nun başrolünü oynadığı, Curd Jürgens ile Jean-Louis Trintignant diğer önemli rolleri paylaştığı, Roger Vadim'in yönettiği 1956 Fransa-İtalya ortak yapımı filmdir.

Yapımından hemen sonra, Türkiye’de de vizyona girdi ve aylarca yılarca Türk erkeklerinin geceler boyu hayallerini süsledi.

Çünkü asırlardır Türk erkeklerinin bağnazlık baskısı altında bulunması, yobazlar tarafından da kadının bir üreme aracı olarak görülmesi, kadına hizmetkar gözüyle bakılması, insanımızın kentli kesiminin cahil cühela olarak yetişmesinin nedeni olmuştu.

Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önderimiz Atatürk bunu bir noktaya kadar önledi ama kendisinden sonra gelenler ne yazık ki oy kaygısıyla ve kendi politik geleceklerini garanti altına almak için bir ülkenin geleceğini çok ucuza sattılar!

Köylü kesim, atalarından aldığı genlerin koruyucu özelliği sayesinde kadına daha saygılıydı…

Her neyse;

Bu satış hala devam ediyor, hala ülkemizde cahillerin ve yobazların iflah olmaz dangalaklıkları sonucu yaşamımızda yer almaya devam eden ve sayıları her geçen gün artan tarikatlar ve dinci sahtekâr örgütler, her yerde kadını ezmeye, üçüncü sınıf insan olarak görmeye devam ediyorlar.

Anlaşılmaz nedenlerle buna da yetkililer göz yumuyorlar…

Örneğin;

Uydudan yayın yapan yüzlerce kanal var, bunların bir kısmı tarikat kanalları, yobaz kanallar, şeriatçı kanallar… Kadını alet olarak kullanıyorlar… Sabahtan akşama kadar yalan yanlış yayın yapıyorlar, kadına erkeğe akılları sıra ders veriyorlar, dini kullanıp kendilerine de ucuz çıkarlar sağlıyorlar.

Bunların arasında erkekler için kuvvet macunu satanlar başta geliyor, sunucular ise sarıklı sakallı şarlatanlar; bazen de kendilerine ilahiyatçı diyen profesör ünvanlı paragöz din simsarları.

Neymiş efendim viegra özelliği olan hapmış, kadınları azdırıcı damlaymış, kadınları azdırıyormuş, iki damla suyuna koyunca kadın yerinde duramıyormuş ve erkeğin kucağına hooop diye atlıyormuş… Ve bir de uyarıda bulunuyorlar; “aman dikkat edin sesten komşular rahatsız olabilir…”

Bunlar konuşmaların bir kısmı, ben dinlerken sıkılıyorum, birisi varsa zaplıyorum ama çocuklar, genç kızlar, kadınlar?

Ayıptır beyler!

Eyyyy RTÜK, her boku görüyorsun da bunları görmüyor musun?

Hangi kanalmış diye sormayın, gezin uydudan yayın yapan kanalları, onlarca… Kadını kızı rencide ediyorlar ve resmen seks objesi olarak lanse ediyorlar…

Ve yine kanalın birinde Mücahit Han diye bir şarlatan, daha yaşı da genç, pis bir sakalı var yoluk yoluk, kafada sarık, ayakta şalvar, bunlara uygun bir tuhaf da takke… Sabahtan akşama verdiği telefon numaralarına kanan kadını kızı küçük düşüren yayın yapıyor. Kısmet açıyor, büyü bozuyor, fala bakıyor, bunları yaparken de bol bol “maşallah, illallah, fesuphanallah…” Bu şarlatana kanıp her akıl danışan salağa da “sabahları şu ayeti 40 defa, akşamları bu ayeti yüz defa okuyun, derdinizden kurutulun” gibilerden tembihte bulunup yüce dinimizi de alet ediyor kirli emellerine…

Kadınları dertlerinden kurtarıyor güya…

Diyanet işlerine de soruyoruz;

Eyyy Diyanet, ne var ne yok, n’aber, iyi misin?

İşte ben bunları yazarken odamdaki tv’nin kanallarına da ara sıra bakıyorum ne var ne yok diye ve ATV’de de bir kadın programında babasına kayınvalidesini kaçıran kadının canlı yayındaki sözleri karşıma çıkıyor; “Birbirlerini sevmişler, ne yapayım?”

Aynı anda Star televizyonunda da yasak aşkı ile birlikte ekrana çıkan İnci’nin kocası ve kayınpederi ile yüzleşmesi…

Diğer ulusal kanallarda da kadın programları kuşağında benzer havalar, yemek yapanlar, yemeği beğenmeyen kaynanalar, bilezik hesabı soranlar, birbirlerine kalayı basanlar, şıkır şıkır oynayan kocakarılar, göbek atan ve ekranda bir küfür etmedikleri kalan sözde kadınlar… Şöyle bir bakarsanız elle tutulur bir tane yok, akıllı bir katılımcı göremiyorsunuz…

Ve buradan kadınlarımıza da soruyoruz, bunları izliyor musunuz?

İzliyorsanız diyecek bir şey yok da, eğer izlemiyorsanız sizi bir cins olarak hafife alan bu kanallar için ne düşünüyorsunuz?

Demek istediğimiz;

Kadınlarımızı kızlarımızı aydınlatalım, yarınlara hazırlayalım, gelecek onlarındır bilgilendirelim diye düşünürken böyle programlar bunlara ne gibi bir katkı sağlıyor?

İğne çuvaldız hesabı gibi yazdık ama ne yapalım? Doğruya doğru. Dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kadınlar günü nedeniyle grup toplantısındaki konuşmasını izledik; onun bahsettiği ve arzuladığı Türk kadınının böyle olmadığını anladık o konuşmalardan. Akşener kadınlar için bir kurtarıcı gibi ama anlayana…

Bu arada şunu da ilave edelim; MHP’nin de genel başkanının konuşmasını verdi yandaş kanallar, bu konuşmayı da bir iki dakika izledik, hep aynı nakarat; “mıy… mıy… mıy…”.  Ara sıra da tabii ki Kılıçdaroğlu…

Evet;

Ve Tanrı Kadını Yarattı!

Kimi diyor “erkeklere ceza olsun diye yarattı”, kimi de “erkeğe mükâfat olsun diye…”

Bence Tanrı, kadını ve erkeği birbirleri için yarattı!

Ne kadar yazsak, ne kadar çalışsak çabalasak, ne kadar önlerinde secde edip tapsak adeta onlara;

Haklarını ödeyemeyiz…

O kadınlar bizim kadınlarımız ama;

Bizler de onların erkekleriyiz!..

Birlikteyiz,

Beraberiz!..