TDK YA göre Sevgide bağlılık. Toplumsal hayatta  geçmişimizde yaşamımıza  maddi veya manevi konularda  katkı sağlayan  kişilere  duyduğumuz minnettarlık hissi  diyebiliriz.  Neden böyle bir konuyu gündeme getirdiğimi izah etmemin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü vefa ile ilgili söylenen sözler ortada; mesela   “Vefa sadece eski bir semt adı”, ya da  “eskiden insanlar daha vefalıydı” gibi..

Prof Dr Teoman DURALI’nın  babası Sabih bey   1927 yılında yeni kurulan Fakir Türkiye Cumhuriyetinin      devlet bursuyla mühendislik eğitimi almak üzere Almanya’nın Chemnitz şehrine gönderiliyor. Teoman DURALI ‘nın babası,  Hilda hanımla bu şehirde tanışıyor. 1930 yılında evleniyorlar.   Almanya da Yüksek Mühendis olarak dönen   babası  Sabih bey   Zonguldak  Kozlu’ya tayin edilmiştir. 7 Şubat 1947 yılında   Pof dr Şaban Teoman DURALI  dünyaya gelir.  İbn Haldun “Coğrafya kaderdir” der. Duralı’ nın babası yeni kurulan Cumhuriyetin başında olan büyük Atatürk ün engin vizyonu sayesinde yurt dışına eğitime gönderilmiştir. Duralı çok büyük çoğunluğumuzum sahip olmadığı entelektüel  bir aile ortamı içine doğmuştur.  Duralı nın okuduğu TED KOLEJİ 31 Ocak 1928 tarihinde yine yeni Cumhuriyetin kurduğu bir kurumdur!!.  1933 Üniversite Reformu ile Türkiye'nin ilk felsefe bölümü İstanbul Üniversitesinde oluşturulmuştur.  Teoman DURALI  bu bölümden mezun olmuştur.  Şaban Teoman Duralı’nın  harf inkılabına karşı geliştirdiği iddiası bile ; ona Cumhuriyetin sunduğu imkanların sonucunda oluşmuştur.

Duralının teorisi yanlıştır, doğrudur diyecek entelektüel birikime sahip olmayabilirim. Yine de bir takım çıkarımlar yapabilirim. Mesela Matbaa 1450 yılında Avrupa’da bulunmuştur. 300 yıllık bir aradan sonra MACAR ASILLI İbrahim Müteferrika tarafından Osmanlıya getirilmiştir. Ancak müteferrika da  topu topu 500 eser basabilmiştir. Çünkü toplumda okuma ve yazma arz ve talebi oluşmamıştır. Kısacası matbaanın Osmanlıya gelişinin; din adamları tarafından ya da hattatlar tarafından engellendiğine dair bir kanıta rastlanmamakla birlikle, toplumda da okuma yazma olayı sadece medreselerde oda çok küçük gruplarda. görülmekteydi. Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Fakir BAYKURT’ Matbaanın çok geç gelmesinde kaybedilen 300 yılın çok önemli olduğunu vurguluyor. Kısaca diyor ki 0 300 yıl bilimde, teknolojide, sanatta, edebiyatta Avrupa ile aramızda büyük fark oluşturdu

Bu farkı ölçmek oldukça güç; belki şu soruların yanıtları gelecek kuşakların ilgisi çekebilir..

1727 yılından  dan 1923 e kadar  Osmanlıda yazılmış kitap sayısı nedir?

1727 yılından  dan 1923 e kadar   basılmış kitap sayısı nedir?

1923 yılında toplumda okur yazar sayısı nedir?

1923 yılında en büyük kütüphanemiz neredeydi?

Toplam kitap sayımız ne kadar dı???

Şaban TEOMAN DURALI’NIN TRT2 de yayımlanan derslerini takip ettim. Ondan eşsiz bilgiler öğrendim. Bir insanı tek bir düşüncesi ve teorisi tarafından yüzde yüz olumludur;  ya da yüzde yüz olumsuzdur olarak tanımlamak akıl karı değildir. Harf devrimi konusundaki görüşlerine katılmıyorum. Çünkü ortada  kaybettiğimiz ve soykırım diyecek kadar büyük bir literatürün olmadığı kanaatindeyim. Zaten öyle bir literatürde olsaydı ilkesi rasyonalizm olan Atatürk tarafından bu durum değerlendirilirdi.  Harf devrimi bu kadar kolayca gerçekleşmezdi!!  Türklerin Hititlerle, Sümerlerle  bağlantısının araştırılmasını isteyen  Atatürk’ün bu konuyu ihmal edeceğini  düşünemiyorum.

“Düşünceye düşünce ile karşılık verilir. Yüksek perdeden görüş dillendirmek o görüşün doğruya yakın olduğunu kanıtlamaz.”

Bu da benim sözüm olarak kayıtlara geçsin…