Yerelden ülke gündemine kadar, yazılı ve görsel basını şöyle üstün körü bir taradım.

O kadar çok acı var ki sayfalarda, satırlarda, çaresizlik ruhu daha çok kanatır oldu.

İnanın hem umutsuzluğum katbekat arttı, hem de olduğumuz yerde dönüp durduğumuzu, çaba sarf etmenin yavan kaldığını, aksine gündemi değiştirebilecek hiçbir gücümüzün olmadığını gördüm ne yazık ki bir kez daha.

Çünkü kuralları başkalarının koyduğu bir sistemde, sadece kobay olduğumuz konusunda yüzleştiğim gerçek, sözü bitiriyor kendiliğinden.Tutunacak bir dal arıyorsunuz elbette çok olmak konusundaki esas, kuvvete denk geliyor zira birçok durumda.
Durum tespiti yapan kalem ustalarının değişkenyorumlarında şöyle bir kanıya varıyorsunuz zaman zaman, rüzgâr her yönden esiyor bu camiada!Onları kurtarıcı olarak bellemek belki de yanlışın ta kendisi. Dolayısıyla bir duruşu, bir bakış açısıda olmuyor, olamıyor insanın, arkasında dirayetle durabileceği.

Bir göz atalım mı birlikte gündemin özet haline:

Gündemin en sıcak ve acı olaylarından biri Giresun’da yaşanan o acı sel felaketi. Bunun için kimi suçlarsak suçlayalım, sistem bir aylık yağışı oraya boşaltmışsa şayet, her ne önlem alınırsa alınsın sonuç acı olacaktı. Bu hale gelmesinde, iklim değişikliklerinin oluşmasında, sebepler etkenler tartışılır bunu da es geçmeyelim.

Elbette dere yataklarına yerleşim yeri kurmak, doğanın kalbini oyup, onu saf dışı etmek bir bedel ödetecekti, ancak Sezai Karakoç’un şiirinde söylediği gibi “ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” ifadesi tamda göklerden gelen felaketi gözümüzün içine içine soktu kabul edelim.

Neticede can kaybı, mal kaybı, emek ve yitip giden yaşama sevinçleri. O acıyı uzaktan anlayabilmek elbette imkânsızdı, ateş düştüğü yeri yaktı her zamanki gibi.

Bu konuda sistemin kendine çeki düzen vermesi gerekmiyor mu sizce de, en aza indirgemenin yolunu bulmak zorundayız kabul ediyorum, ama yine de göklerden gelen kararlara aciziz her birimiz.
Umarım tez geçer acınız, acımız, zira görünen kısmında durum cidden çok vahim, bir kez daha geçmiş olsun Giresun.

HASTALIK

Bir diğer konuda her ne kadar kanıtsamış gibi görünsek de korona illeti. Dünyanın başına bela olan bu illetten kurtulabilmek uzun zaman alacak belli ki.

Bir kaç gün önce yüksek ateşle felaket diyebileceğim bir gece geçirdim. Sadece bir gece, halsizlik, mide bulantısı, karın ağrısı iştahsızlık belirtileriydi, eyvah dedim yoksa koronamı oldum, inanın ölüyorum zannettim.
Sonra aldığım duyumlarla döküntü diye isimlendirilen yüksek ateş ile başlayan yeni bir hastalık çıkmış ortaya onu öğrendim. Hastaneler, Sağlık çalışanları, hastalar gözümün önünden gitmedi. Her ne olursa olsun, sağlık dünyadaki en önemli meselemizmiş kıymetini bilmediğimiz.

Bu konuda herkesin daha ciddi sorumluluk alması gerekiyor, kendimizi ne kadar izole edersek edelim sorumluyuz bir birimizden. Maske mesafe ve elbette duyarlılık ödevimiz, bu konuda sistemin ilerleyen günlerde nasıl bir vicdan temizliğine gideceğini de merak etmiyor değilim tabi ki sistemin vicdanı var ise şayet.

GAZ

Sanırım kendinden çok söz ettiren bir diğer haberde Doğalgaz haberiydi.

Özellikle bizim coğrafyamıza olan yakınlığı daha bir dikkat kesilmemize vesile oldu, sonu hüsran olsa da. En yetkili ağızdan da yapılmış olsa açıklamalar, her nedense güven problemi çıkartıyordu ortaya. İktidar ve muhalefet arasındaki söz düellolarına, sade vatandaşın bile kafasını karıştıran detaylara hayret etmemek mümkün değildi.
Her kafadan başka bir ses çıkıyordu, taraf olanlar ve olmayanlar arasında heyecansız bir gündem takibinden öteye gidemeyen, yavan gündemlerden birini daha arşive bıraktık. Elle tutulur gözle görünür olmayan hiçbir şeyin, yenidünya düzeninde hükmü yoktu, olmamalıydı.

Zira hemen hemen hiç kimse birbirine güvenmiyor artık, hiç kimse yüreğini sıkıştıran bunca karamsarlığın yaşandığı gündemde, ister mucize olarak geçilsin, isterse kurtarıcı olarak isimlendirilsin, inançsızca,heyecansızca, dinlemekten öteye gitmiyor gidemiyorvadedilen suni gündemleri.

Elbette gözü kapalı teslim olanlar var, adı üstünde gözü kapalı teslimiyet.

Akıl oyunlarının girdabında boğulan insanlığın, sistemin oyuncağı olduğunu kendine hatırlatması ve her ne olursa olsun, kuralları başkalarının koyuyor olması, bir fikrin, bir düşüncen olsa bile hiçbir kıymetinin olmaması,kısaca, günün, gündemin özeti.
İster yaşama sevincin ölsün, istersen biz ati kendin öl, inanın hiçbir kıymeti yok sistemin nazarında. Aradaki boşlukta yaşamaya çalışıyoruz ötekileştirilerek ve yok sayılarak.

Bir de sistemin hiç kimseye de eyvallahı yok hani, gelip geçici her şey ve herkes.