Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hürriyet Gazetesindeki bugünkü yazısında Çaycuma mozaiklerini yazdı.

İşte o yazı:

Zeugma'nın rakibi Çaycuma mozaikleri

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde, Roma villası ve mozaikler bulundu. Nihayet Zeugma mozaikleriyle yarışacak bir mozaik bahçesi daha bulunmuş. Konular hep aynı; mitoloji. Bütün bunların bir an evvel envanterinin tespiti, korunması ve kaçakçıların tahripkâr kazılarından evvel ilmi kazıların başlaması lazım.

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesi, Kadıoğlu köyünde bulunan Roma villası ve mozaikler söz konusu. Çaycuma, Filyos Çayı’nın ağzında art ülkeyle Karadeniz üzerinden bağlantı kuran bir bölge. Bu çayın etrafında bir yandan Bartın ve Amasra, bir yandan Çaycuma, 19. asırda bile Rusya ile ticaret yapılan yerlerdi. Roma eski çağda sulhun yaygınlaştığı, hatta şehirlerin etrafındaki surların anlamını yitirdiği bir imparatorluk, hatta hakkıyla Pax Roman (Roma Barışı) adını kazanan bir düzene sahipti.

TÜKETİMİN FIŞKIRDIĞI YER

Küçük Asya kıtası her bir yanıyla hem kazanan tüccarların hem bereketli toprağın ürününü devşiren lordların, büyük orduların ve idarenin başında oturan yöneticilerin haklı veya haksız elde ettikleri kazançlarla, bütün imparatorluk çapında tüketimin fışkırdığı bir yerdi. Zeugma’nın tüccarları, eski ordu generalleri ne kadar zenginlik elde edip villalarının mozaiklerini, mezarlarındaki lahitleri Roma’daki sanatçılara ısmarlıyorlarsa, bu bir ölçekte Karadeniz’in Paflagonya, yani eski Kastamonu eyaletinde de söz konusudur. Paflagonya eyaletinin insanları zenginiyle, fakiriyle edebiyat konusuydu. Bugünkü Taşköprülüler ve Kastamonuluların fakir köylü ve zanaatkârlarından sarımsak kokulu Paflagonlar diye bahsediyorlar. Ama Roma kültürünün Karadeniz uzantısıydı aynı zamanda...

ZEUGMA’YLA YARIŞACAK DÜZEYDE

Sinop’tan ve Amasya’dan da coğrafyacılar ve tarihçiler bile çıkıyor. Hekimlerin yurduydu. Nihayet Zeugma mozaikleriyle yarışacak bir mozaik bahçesi daha bulunmuş. Konular hep aynı; mitoloji. Mitolojinin içinde Akhilleus, Troyalı Hector, Tanrıça Kibele ve Tetis. Zeugma’dan Ephesos’a, Ephesos’tan Çaycuma’nın yeni buluntularına kadar benzer şeylere rastlanıyor. Bunlar üzerinde kazılar acaba yavaş mı gidiyor yoksa ilgilenilmiyor mu? Arazi sahipleri devlete yakınmaktan çekiniyor. 2018’de hazırlanan koruma çatısı projesi halen yapılmadığı için, üzeri basit bir örtüyle kapatılarak korunmaya çalışılan eserler kaybolma ve çalınma tehdidi altında.

Paralel bir haber; Birleşik Krallık’ta Kasım 2021’de Rutland’taki çiftçiler Brian Naylor, Jim Ervin, Leicester’ın belediye idaresini ve bölgedeki üniversiteleri bahçesinden haberdar ediyor. Bulunan mozaiğe eşsiz diyorlar. Ve malum abartmalar, ana rapor çıkmadan bütün bu bölgelerde nadir rastlanacak konular ve teknik ibaresi var. Mühim olan galiba objenin kendinde değil, bulan insanda. Eski eser ve eski eseri koruma bilinci yüksek insanlar; Roma devrinden beri zengin, işlenmiş bir bölgede yaşamaktan iftihar ediyorlar ve buluntuları koruyorlar. İsrail’dekiler kendi dedelerinin vatanındaki tarihi, kültürel izleri arayıp bulmakla iftihar ediyorlar. Adeta bir kültür askerinin uyanıklığıyla işin korunmasına bakıyorlar. Bu bilinç memleketimizde yok. Daha doğrusu acaba bundan ne vururuz zihniyeti, derhal iyi niyetleri ve merakı da yok edecek kadar vahşi.

BİR AN EVVEL KORUNMALI

Demek ki Batı Karadeniz bölgesinde böyle bir zenginlik var. Zonguldak dediğimiz yer, antik Paflagonya (sonra Osmanlı Kastamonu’su) eyaletindedir. Şu anda bile Amasra (bugünkü Bartın, Amasra) bu bölgededir. Tarihi katmanlar Atina’nın koloni çağından Roma’ya, Roma’dan Selçuklu ve Osmanlı’ya kadar uzanıyor. Milli sanat eserleri kadar Karadeniz kolonilerine hükmeden Cenevizlilerin de, yani İtalya’nın en parlak evlatlarının da kalıntıları var. Bütün bunların bir an evvel envanterinin tespiti, korunması ve kaçakçıların tahripkâr kazılarından evvel ilmi kazıların başlaması lazım. Buna gerekli fonları yaratmak hiç güç değil. Bu kadar arkeoloji bölümü açılmış, her birinden birkaç talebe, dayanıklı uzmanın da süresiz kazıları yürütmesi mümkün.