“Tosun Paşa” filmini bilirsiniz.

İki aile, İskenderiye'de çölün ortasında yeşil vadi için kapışırlar. Bu yeşil vadi, Mısır‘ın tek yeşillik alanı olan , Nil Nehri kıyısında denize dökülen noktadadır.

Bizim Batı Karadeniz‘in de tek yeşil vadisi, Filyos ile Bartın ırmakları kıyılarıdır.

Filyos, Saltukova, Çaycuma, Devrek, Gökçebey, Kozcağız, Bartın sınırları içinde yer alan, Zonguldaklıların gerçek ata toprağıdır. Atalarımızın bu bölgede ilk yerleştikleri yer , bu yeşil vadi çevresinde olmuştur. Kömürün bulunuşuna kadar en fazla yerleşke burasıdır.

Bugün Zonguldak merkezden, Alaplı, Ereğli merkezlerine kadar bu bölgeden yayılma kesim çoğunluktadır.

Alaplı, Ereğli yöresel halk da vardır tabi. Fakat iç göç Batı’ya doğru olduğundan, daha çok bu yeşil vadiden Zonguldak'ın sahil kenarına doğru yayılma söz konusudur.

Bugün Zonguldak ismi ile il statüsünde olan yerleşke o zamanlar yoktu., “12 Divan” dedikleri bu yeşil vadi vardı. Biz Türkmenlerin tarım arazisi üzerine yerleşmesi ile başlayan, 650 yıllık bir sürece tekabül ediyor.

Bizden önce yerleşen çeşitli ırk, millet, kavimler genelde deniz kıyılarına yerleştiğinden, bu toprakları gerçek anlamda süren biz olmuşuz.

Zonguldak'ın bu vadisi genelde ormanlık alan değildir. İlit'tir.

Bizim bölgede İlit'in anlamı , "ormanlık alandan, tarım için uygun hale getirilmiş toprak" anlamına gelmektedir.

Benim atalarım , Gökçebey Veyisoğlu Köyü’nde “İlit” adını verdikleri yerden gelir. Küçükken aklıma açıkçası hiç takılmamıştı .”İlit” ne demek diye.

Sonradan öğrendim ki ; “ağaçlık alanın, tarım yapılmak için açılması” anlamına geliyormuş.

Aslında Filyos Irmağını çevreleyen bu yeşil vadinin tamamı bu şekildedir. Devrek'ten , Bartın'a kadar “Hamidiye Duvarı” vardır. Yani yeşil vadiyi çevreleyen mutlak dağlık alan. Bu bir duvar gibi uzanır. Bu tepeler sık ormandır. Yenice ormanlarının başlangıcıdır. Bölgemiz ormanlık alanlarının en sık olduğu yer olmasına rağmen, Filyos Vadisi’nde meyve ağaçlarından başka ağaçlık alan pek yoktur.

Çünkü bu vadi tarım için açılmış alanlardan ibarettir. Yukarıdan baktığında ; Perşembe, Kozcağız ,Bartın ufak tefek tepelikleri olan ama tarım için uygun alanlardır. Irmağın getirdiği nem ,buralarda toprağı beslemiş ve bereketli topraklar meydana getirmiştir.

Selçuklu Devleti itibari ile Türklerin yerleşkesi olan bu yeşil vadide atalarımız, 650 yıldır geçimini topraktan sağlamıştır.

Bu yeşil vadi bugün aynı “Tosun Paşa” filminde olduğu gibi Batı Karadeniz’de de paylaşılamıyor. Zonguldak'ı dışarıdan gelip yönetenler, bu yeşil vadinin bu bölge için ne anlama geldiğini bilmiyor.

Toprağı tanımıyor. Tanıyanlar bunu pek kayda almıyor.

Tıpkı 150 yıl önce başlayan kömür esareti gibi ...! Bugün ağır sanayi projeleri ile tekrar esaret altına alınmak isteniyor.

O filmde Daver Bey vardı, biz de de zamanında Dilaver Paşa dahil oldu. Zorla insanları yeşil vadiden çıkarıp ocaklara tıktılar. Çiftçiden madenci yapmak istediler. Zamanla bu kanıksandı.

Aslında ezelden çiftçi olan bu halka , hiç bir zaman rahat rahat tarım yaptırmadılar.

Osmanlı Dönemi’nde de “Tımarlı Sistem” ile köylünün işlettiği topraklardan büyük vergi alınıp, köylülerin bir işçi gibi çalıştırılmasından ibaretti. Çünkü toprak köylünün değildi. Üstelik başka bir yere gitmesi de yasaklanmıştı. Ta ki II. Mahmut dönemine kadar.

Devletin iktisadi ve ekonomik yapısı büyük ölçüde değiştiği için, tımarlı sistemin de kalkması ile kısa dönemde bir derin nefes alabilmişti köylüler. Fakat bunun hemen ardından maden ocakları açılmaya başlandı...Bu sefer de çiftçilikten başka hiçbir şeyden anlamayan atalarımız, madenci olup çıkıverdi.

Bugünlerde ikinci bir esaret daha yaşanıyor.

“Tosun Paşa” filminde o bölge, İskenderiye idi. Bizim bu toprakların adı da İsfendiyar'dır.

O filmde Tosun Paşa, biz de de Tosyalı Paşa beliriverdi.

Bugünlerde yine bir sanayi fabrikası gündemde.

Gübre Fabrikası.

Hadi! Hazır Kemal Sunal filminden bahsetmişken ,onun ağzından yazayım.

Gübre fabrikası; tavuk boku, kuş boku, büyük baş hayvan boku ile çeşitli kimyasalların karışımı ile elde edilecek, gübre üretecek. Solucan gibi hayvanlardan elde edilecek gübrelerde var tabi. Çok az işçi çalışacak elbet ama ; Zonguldak’taki İşsizliğe çözüm olarak, dağda taşta solucan, sülük aramaya başlaya bileceksiniz..

Anlayacağınız , Filyos’tan Çaycuma’ya kadar bölge “osuruk” gibi kokacak...

(Kusura bakmayın; öyle “kötü kokular” deyince anlaşılmıyor.)

Deniz manzaralı evlerinizde balkona bile çıkamayacaksınız .

Diğer etkenlere girmiyorum bile !

Ya arkadaş, sen fabrikalara karşı mısın ? Diye soranlarınız olabilir.

Hayır değilim.

Bula bula en verimli topraklarımız, ata toprağımız, kutsal topraklara yapılmasına karşıyım. Tarım için üretilecek gübre tarı arazilerini yok edilerek üretilmek isteniliyor. Şaka gibi.

Bu soruyu bana sormadan önce şunun cevabını verin !

Tuvalet insanların temel ihtiyacı . Fakat;

Mutfağınızın ortasına tuvalet klozeti koymak isteyenlere ne dersiniz ?

Zonguldak’ın Tellioğuları cinliğine karşı , gerçekten” Hakiki Tosun Paşa Benim” diyecek birilerine ihtiyaç var.

KAYNAK: Hayati Yılmaz ile Zonguldak Tarih.