Zonguldak’tan neden ‘’ ünlü ‘’ yetişmiyor? Sahi, hiç düşündünüz veya sorguladınız mı? Ya da yetişiyor da ben mi bilmiyorum?

Ünlü ’den kastımız ne? Kimlere ünlü denir? Önce bunu belirleyelim: Ünlü, ülke çapında ve dahası dünya çapında tanınmış ve fenomen olmuş kişilere denir. Bu insanlardan uluslararası literatürde VIP ( Veryimportanperson – çok önemli kişi )olarak bahsedilir.

Bu tarife göre, Zonguldak’ta yetişmiş ünlü var mı? Varsa kaç kişi var? Örneğin, bırakın dünya çapını; Türkiye çapında tanınmış filozofumuz, bilim adamımız, iş adamımız veya hariciyecimiz var mı? Ya da bir yazarımız, şairimiz, sanatçımız veya sporcumuz var mı?

 Tabiiki belki dünya çapında değilse bile, Türkiye çapında birkaç örnek gösterebilirsiniz ama bana göre onlarda yukarıdaki tarife uymaz.

Hâlbuki Zonguldak kaliteli insan yönünden bereketli bir ildir. Zira, biliyorsunuz Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Zonguldak’ta zamanın en önemli sanayi hammaddesi olan taşkömürünün işletilmesi nedeniyle, genç Cumhuriyet elindeki avucundaki mevcut tüm kalifiye ve eğitimli insanları Zonguldak’ta toplamıştır. Ayrıca, Amerika, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi bir çok yabancı ülke insanları da, gerek kömür işletmelerinin tesislerinin yapımında, gerekse liman yapımı v.s. gibi işlerde çalışmaları nedeniyle uzunca sayılabilecek sürelerde Zonguldak’ta bulunduklarından, zamanın Zonguldak’ı endüstriyel açıdan olduğu gibi, sosyal ve kültürel yönden de ülkenin en zengin illerinden biri olmuştur.

Peki,  nasıl oluyor da kaliteli insan yönünden böylesine zengin bir ilden ünlü yetişmiyor? Burada bir çelişki yok mu? Var tabii. En iyisi bu çelişkinin nedenini bir fıkra ile anlatalım.

Fıkra bu ya, bir turist kafilesi öbür dünyaya gezmeye gitmiş. Tur rehberi bunları gezdirmek için önce cehenneme götürmüş. Cehennemde sıra sıra kazanlar kaynıyormuş. Bu kazanlardaki insanlar kazandan çıkıp kurtulmaya çalıştıkça, kazanın başındaki zebani kafalarına tokmakla vurarak bunları tekrar kazanın dibine gönderiyormuş. Bu arada tur rehberi de izahat veriyormuş: ‘’ Şu alfabetik sıraya göre dizilmiş kaynayan kazanları görüyor musunuz? Bunların her birinin içinde Türkiye’deki bir ilin insanları var. Örneğin, birinci kazandakiler Adanalı.’’

Böylece üzerinde ‘’ Zonguldak’’ yazan son kazanın önüne gelmişler. Fakat bu kazandan ne dışarı çıkmaya çalışanı görmüşler, ne de kazan başında zebani!

Merak edip rehbere sormuşlar: ‘’ Bu kazanda kimse yokmu? Varsa neden kurtulmaya çalışmıyorlar? Üstelik burada zebani de yok’’ demişler.

Rehber açıklamış. ‘’ Tabiiki bu kazanın içinde de insanlar var. Ama bunlar Zonguldaklı! Birileri kazandan çıkıp kurtulmaya çalışınca diğerleri onu ayaklarından aşağı çekiyor! Dolayısı ile bir zebaniye de gerek yok!’’ demiş.

Bilmiyorum, bu fıkra ile ne demek istediğimi anlatabildimmi?

Bir örnek de kendimden vereyim. TTK genel müdür yardımcılığı görevinden alındığım ve kızakta bulunduğum sıralarda, sanıyorum 1995 yılı sonlarına doğru, Tansu Çiller Hükümeti’nde değişiklikler olmuş ve Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na Şinasi Altıner getirilmişti. Şinasi Altıner’in baş müşaviri olan bir arkadaşım beni arayarak; ‘’ Seni Maden İşleri Genel Müdürü olarak atamak istiyoruz, ne dersin?’’ dedi. Ben de, iyi olacağını söyledim.

Ertesi gün arkadaşım beni tekrar arayarak kararnamemin yazılıp Bakan tarafından imzalandığını ve Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın imzalaması için gönderildiğini söyledi. Bende ümitle beklemeye başladım.

Epey bekledim ama benim kararname bir türlü çıkmadı. Bu arada erken seçim kararı alındı. Dolayısı ile hükümet ve Bakan’da değişti. Tabiiki bizim atama işi de yattı.

Aradan birkaç yıl geçtikten sonra gerçeği öğrendim: Şinasi Altıner meclis koridorlarında bizim Zonguldaklı bir milletvekiline rastlıyor. Zonguldak’tan birini genel müdür yapacağı için milletvekilinin sevineceği düşüncesi ile, ‘’ Şerafettin Üstünkol’u genel müdür yapacağım. Kararnamesini imzalayıp Başbakan’a yolladım’’ diyor.

Fakat sevineceğini sandığı milletvekili tam tersi bir tepki veriyor. ‘’ Aman, sakın yapma! O solcudur, kararnameyi geri çek!’’ diyor. Bakan, yöre milletvekili istemeyince ne yapsın? ‘’ Madem istemiyorsunuz; o zaman kararnameyi geri çekiyorum’’ diyor.

İşte böyle! Bizim milletvekilleri hem suyun başı sayılan Ankara bürokrasisine adam yerleştiremiyor, veya yerleştirmiyor; hem de yerleştirene engel oluyor!

İşte size canlı bir örnek; ve bana göre Zonguldak’a tam bir ihanet! Zira, Zonguldak’ın Ankara’daki bir genel müdürlüğü alması demek, Ankara’ya bir milletvekili daha göndermekle eş değerdir.

Hâlbuki birbirimize köstek olacağımıza destek versek Zonguldak’ta ünlü olabilecek çok değerli insanlar var. Onların yetişmesinin Zonguldak’a zenginlik katacağına ve Zonguldaklıların gurur kaynağı olacağına şüphe yoktur. Bu işi başarmak o kadar da zor değildir.

Bunun için, önce cadı kazanının kaynatıldığı, Gazi Paşa Caddesi dedikodu koridorunda ‘’ köstek ‘’ yerine ‘’destek’’ sözlerini söylemeye başlamak yeterlidir. Gerisi kendiliğinden gelecektir.