2 Nisan Pazar günü evde vakit geçiriyorum. Bu gün ayrıca ünlü, demokrat, ilerici yazarımız Sabahattin Ali’nin de ölüm yıldönümü. Bu gün bedeniyle aramızda olmayan ama düşünce ve görüşleri günümüze de ışık tutan bir yazarımız Sabahattin Ali.. Kdz.Ereğli’de kültür-sanat topluluğu “Gülce” grubundan başlayarak  bir çok  kentte anma törenleri yapıldı yazarımız için..
Bilgisayar başında bitirme aşamasına geldiğim Muzaffer Tayyip kitabı ile ilgili metin okuması yaparken yeğenim Kılvılcım Kalyoncu telefonda, Gazeteci Hasan Ataman’ın Kuşadası’ndaki evinde bir kalp kriz ile yaşamını yitirdiği haberini veriverdi. “Yapma Be Hasan!..” diye bağırdım yüksek sesle. Şaşırdım. Olur muydu böyle bir şey? Bu kadarı da erken yaşta.. Demokrat Çaycuma Gazetesi’nden Barış Dinç’i aradım. Ağlıyarak haberin doğruluğunu bildirdi. Sonra Face’de Belediye Başkanımız Bülent Kantarcı’nın hüzünlü duyurusunu okudum. İçimde bir şeylerin kırıldığını, dağıldığını hissettim o an..
Gerçekten şairin dediği gibi olsun; Ölüm adın kalleş olsun!..
*****
Birkaç gün önce aramıştım kendisini. Telefona yansıyan takırtılardan evde tamirat olduğu   belli oluyordu. Hasan ile telefon görüşmelerimiz 30-40 dakikadan  aşağı düşmemiştir hiç. Çaycuma ve gelecekle ilgili pek çok ortak noktamız vardı. Her konuşmamızda da konular bitmez, Çaycuma’da buluşmaya, konuşmanın devamına karar verirdik. Bu defa da öyle olmuştu. Çaycuma’ya geldiğinde haber verecek, buluşup, konuşacaktık. Daha ziyade saptadığımız konuları açarak, geliştirecek, gerektiğinde yazılarımızda işliyecektik. Ama olmadı işte..
Hasan Ataman, bu kentin ve ülkenin bedel ödeyenlerindendi. Laik, demokrat, aydınlık bir Türkiye ideali için hayatının bir bölümü çalınan insanlarındandı. Ama o yılmadı, “içeri”den çıktıktan sonra en iyi bildiği ve kendisine en çok yakışan işi yapmağa başladı Demokrat Çaycuma Gazetesi ile. Önemli konulardaki yazıları hep yön gösterici, ufuk açıcı oldu. Çaycuma yaşamına ve kültürüne önemli katkılar verdi.
*****
Benim için “sağlam arkadaş”lardan biriydi. Düşünce ve görüşlerine önem verdiğim bir kişiydi. Genel konularla birlikte, özellikle Filyos Vadisi konusunda “uzman” düzeyinde bilgi ve donanıma sahip olduğunu söyleyebilirim. Okuyan, araştıran, kendini geliştiren bir insandı.
Uzun zamandan beri bir kitap çalışması içinde olduğunu biliyordum. Kimi zaman “Hasan bitir şu kitabı, mezarıma getirmek zorunda kalacaksın bu gidişle!” diye de takıldığım olurdu. O da kitabının genel çerçevesi üzerinden anlatmağa başlardı.
Daha önceden “Çaycuma” adlı bir kitap yayınlamıştı. Çaycuma tarihi, kültürü, genel durumu üzerine iyi bir kaynaktı. Kitabı ile ilgili eleştirilerimi yazmaktan çok, çay sohbetlerinde anlatırdım kendisine. O da yeni kitabında bütün eksikliklerin tamamlanacağını, “önemli bir kaynak” olacağını söylerdi. İlk kitaplar bana göre hep “Acemi kitap”lardır. Benim 1994’de yayınlanan “Sesim Kömür Karası” da öyle. O şiirleri konularına göre yeniden düzenlemeğe çalışıyorum.  Bu şekilde iki ayrı kitap oluşmuş durumda..
*****
Şimdi ben ne yapacağım? Bir süre önce bir Çaycuma’ya gidişimde gazeteye uğramış,  Barış Dinç’le bir-iki laf ettikten sonra, Ataman ile sohbete dalmıştık. Bir-iki saat sonra bana “Yahu Ağabey, senin şu Üniversite Bitirme Tezini bir gözden geçir. Çünkü bu tez için yaptığın derlemelerde  o yılların Çaycuma ve köylerindeki yaşam ve kültürü de yansıtılmış. Bulunmaz bir kaynak durumunda. Sen geniş bir “giriş” yazıver, seçtiğin metinleri de arkasına ekleyiver. Ondan sonra da bastırma safhası gelsin.” demişti.
Ben de Devrek’e döndüğümde gerçekten bu çalışmaya başlamıştım. Ama öncelik sırasında Muzaffer Tayyip kitabı öne geçmişti. Bu bittikten sonra kaldığım yerden o çalışmaya devam edeceğim. Çünkü, Tezimde kullandığım fotoğraflar bende yoktu. Onları da Türk Dil Kurumu’ndaki bir uzman arkadaş yoluyla temin etmiş, flaş-belleğe yüklemiş,  Ataman’a gösterecektim. Ama kısmet olmadı.. Allah sağlık verirse bu kitabı bitireceğim.  
*****
Kentlerde kasabalarda bazı insanlar vardır. Bir şey sorulduğunda “falancaya sor” denilir. Hasan Ataman da Çaycuma’nın bilgi ve kültür konusunda bilgi sorulacak kişilerindendi. Ben bile telefonla bölge hakkında bilgi arayanlara  numarasını verir, gidip kendisi ile görüşmelerini önerirdim. O da bizim arkadaşlar gibi özellikle Zonguldak tarih, kültür ve edebiyatı konusunda kendisine gelen başvuruları bana yönlendirirdi. Bu durum  beş-altı yıldan beri böyle devam ediyordu.
Sevgili dostum Hasan Ataman, yokluğun hep duyumsanacaktır. Dostluğunu, sohbetlerini, tartışmalarımızı hep özleyeceğim. Gazeteni, Çaycuma adlı kitabını ve yeni yaptığın çalışmalarını,  aileni, dostlarını bıraktırdı sana felek. Yokluğunla Çaycuma’nın sesi eksilecektir. Senin yazdıklarının yanında daha yazacak çok şeylerin olduğunu biliyorum. Ama hayat dediğimiz süreç, bazan böyle ansızın kesiliveriyor. Tekrar ailene, gazetene, yakınlarına, dostlarına, güzel Çaycuma’mıza başsağlığı ve sabırlar dilerken, ışıklar içinde uyumanı diliyorum..