Yazıyı kaleme almadan önce, başlığı düşünürken epey bekledim ekran önünde; sözcükleri epey evirip çevirdim… Hangi sözcüğü yan yana getirsem derdini anlatmaktan aciz kaldı, sonunda, bulabildiğim en iyi tümceyse bu oldu… Malum, 15 Temmuz’u Allah’ın lütfu sayan AKP, toplumsal muhalefete karşı, hukuku, tam bir intikam aracı olarak kullanıyor… Reis akşam biri kişi ya da kurumu hedef gösteriyor, savcılar, sabahı bile beklemeden harekete geçiyor… Hedefteki kişiler sudan gerekçelerle tutuklanırken, kurumlara el konulup yöneticilerine hayatı zindan ediliyor…
 
Şu hesaba bakın, OHAL kararnameleriyle 100 bini aşkın kamu görevlisi, terör örgütü ile iltisaklı ya da irtibatlı olduğu gerekçesiyle işinden atıldı… Bunlardan birkaç bini hakkında adli süreçler işletilirken diğerleri hakkında, “açlığa mahkûm etme” dışında hiçbir işlem yapılmadı… Bu ne mene iştir, yargılanıp cezaevine atılmalarından vaz geçtim karakola çağrılıp ifadeleri bile alınmayan yüz binlerce “terör suçlusu” elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor aramızda… Kendi ayağıyla yurtdışından gelip teslim olmuş onlarca kişi, “kaçma şüphesi var” denilerek aylarca hapiste tutuluyor…
 
HER ŞEY REİSGİLLERİN İNSAFINA TERK EDİLDİ
Yeni Türkiye’nin düzeni belli: OHAL, olağan hale getirilip, zaten yetkileri budanan TBMM, tümden devre dışı kalacak… Devletin tüm kurumları sitemden çıkarılıp her şey reisgillerin insafına terk edilecek… “Yeni Türkiye”ninkarşıtlarını itibarsızlaştırıp, cezalandırmaksa, çocuk eğlencesi olacak… Önce bin türlü tezvirat yayılıp, deli saçması iddialar ortaya atılacak; sonra da iddiaları ciddi bulan bir sulh ceza hakimi tutuklayıp hapse tıkacak… Devamı hepsinden kolay… İddianame yazılıp, ilk mahkemeye çıkıncaya dek sekiz, on ay hapiste tutulan kişiye dünyanın kaç bucak olduğu öğretilecek…
 
Kimi Reis muhiplerinin “Amma da abarttın” dediğini duyar gibiyim… Öyle mi acaba? Alın size İsmet Akyol örneği… 15 Temmuz darbesini ganimet bilen reisgiller, bir OHAL kararnamesiyle, kamudaki işinden attı Akyol’u… Muhalif bir sendika önderi olarak, tekerlerine çomak sokuyordu çünkü… Kararnamesi yazılırken, savcılığın, terörle mücadele birimi ve devletin diğer istihbarat örgütlerinden gelen bilgilere dayanarak yazdığı, “Herhangi bir terör örgütü üyesi olduğu yönünde iddia düzeyinde dahi makul şüphe oluşturabilecek delil elde edilememiştir” kararı önlerinde duruyordu oysa…
 
Soruyorum: MİT, Terörle Mücadele, MASAK hiçbir terör örgütü ile iddia düzeyinde bile şüphe oluşturacak delil bulamamışken, kim, hangi yetki ve bulguya dayanarak, Akyol’u ihraç listesine yazdı? Buna nasıl cesaret etti?  On binlerce kişinin aynı durumda olduğunu, bunun tekil olmadığını dünya alem bilirken, devlet, neden AKP milletvekilinin kızından başka mağdur yokmuş gibi davranıyor… Çağdaş hukuk devleti gibi değil de, kabile devleti gibi davranıyor da ondan… Başlığa döneyim öyleyse: Ancak bir kabile devleti, hukuku, adaletin tesisi için değil, intikam için kullanır... İşte “Yeni Türkiye…”
 
KAVGAN BİZE EMANET
Ali Deliak… 1990’lu yılların ikinci yarısından beri yakından tanıdığım arkadaşımdı… ÖDP içinde, uzun yıllar mücadele ettik birlikte… Bir insanda aradığım pek çok özelliği taşıyordu… Solculuğunun yanı sıra sanatsal hazları olan bir aydındı en başta, aktif olarak tiyatro yapıyordu…  Dahası bir hayvan sever ve doğa savunucusuydu… Zaman zaman fikir ayrılıklarına düşsek de dostça olmayan en küçük bir olay geçmedi aramızda…  Pençesine düştüğü kanser illeti, 62 gibi çok genç bir yaşta onu bizden aldı… Ali, tam da safları en çok sıklaştırmamız gereken zamanda, omuz başımızda kocaman bir boşluk bırakarak sonsuzluğa yürüdü… Onu çok özleyeceğim… Huzur içinde uyu arkadaşım… Taşıyabilecek miyiz bilmiyorum ama kavgan bize emanet bundan sonra…