Alıştıramayacaksınız
 
Vukuat-ı adiyeden oldu artık, kan içici canilerce aldatılan garibanlar, aralarında kimin olduğunu bilmediği kalabalıklar içinde patlatıyor bedenlerini… Ortaya çıkan alev topu, önüne geleni yıkan fırtına, kulakları sağır eden gürültü olarak yayılırken, parçalanmış bedenler havalarda uçuşuyor… Çığlık seslerine ambulans sirenleri, telsiz anonsları karışıyor daha sonra… Büyük bir panikle, alevlerin içindeki cansız bedenler, beden parçaları toplanıyor yerlerden… Kendi yarasını unutan insanlar, diğerinin yarasını sarmaya çalışırken, ekranlarda altyazılar kaymaya başlıyor…  Hastane morglarının, adli tıbbın önünde kederle bekleşen insanlar, sessizce alıyor cenazelerini… Parçalanmış bedenleri herkes kendi meşrebine göre toprağa verse de, ağıtlar hep aynı acı yüküyle göğe ağıyor…
 
Sıradan bir uygulama haline geldi şu günlerde... Sokaklarına hendekler kazılmış şehirlerde önce bir genelge yayınlanarak, okullar boşaltıyor… Mesajı alıp da canını seven, birkaç parça eşyasını da alarak bir yerlere kaçıyor… Sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor daha sonra… Gidecek yeri olmayan garibanlar, kaçamayan yaşlılar, kadınlar, çocuklar evlerinin bir köşesine sinip, başına gelecekleri bekliyor çaresizlikle… Kar maskeli güçler ablukaya aldıkları şehre fetih marşlarıyla giriyor… Belirlenen hedefler top atışına tutulup, her yan tarumar ediliyor daha sonra… Sosyal medyada yayımlanan fotoğraflar doğruysa, tanklarla geçiyor kimi sadistler ölülerin üzerinden… Sapkın ruhlular, cansız bedenleri panzerlerin arkasında sürükleyip ölü ele geçirdiği kimi kadınların çıplak bedenlerini sergiliyor sokaklarda…
 
CILKI ÇIKAN SİNSİ PLAN EZBERİMİZDE
İnsanın bakmaya utandığı görüntüler, anlatırken dili tutulan öyküler yazıla, okuna önemini yitiriyor… Operasyon bölgesinde mahalleler, ibadethaneler, insanlığın ortak mirası tarihi yapılar yerle bir edilirken, kapıları fünyeyle patlatılan evlere giren bazı izansızlar, aşağılayıcı yazılar yazıyor duvarlara… Anlatılana bakılırsa, kadın çamaşırları savruluyor dört bir yana; kimi evlere yapılan baskınlar ahlaksız fantezilere dönüşüyor… Savaş şartlarında bile görülmesi zor ama gömemediği ölüleriyle yaşamak zorunda kalıyor insanlar… Ölü çocuklarını buzlukta bekleten acılı annelerin kâbus dolu hikâyeleri kulaktan kulağa yayılıyor… Bundan haz duyan, olumlayan, o coğrafyada yaşayanlara her şeyi reva göre gören, insan yanı azalmış kalabalıklar çıkıyor ortaya… Acımasızlık, nefret duygusu, empati yoksunluğu ve kontrolsüz öfke insanların elinden şuurunu alıyor… Başarmanın mutluluğunu yaşayan terör örgütleri sevinçle avuçlarını okşuyor…
 
Cılkı çıkan sinsi plan ezberimizde artık… Kürt halkının özgürlük mücadelesini verdiğini iddia eden caniler, dağ başlarından şehirlere taşıyor ölüm kusan silahlarını… Demokratik siyaseti devre dışı bırakıp şiddeti ülkeye hâkim kılmak için sokak aralarına kurulan barikatlar, hiç tartışmasız, en çok “barış” düşüne darbe vuruyor… Hendekler, Kürt halkının daha iyi yaşam düşünün mezarı olarak kazılıyor… PKK elebaşları devam ediyor yine de kazdırmaya, herkesi birbirine düşman edip, ülkeyi Suriyeleştirmek gibi bir hedefler var çünkü… Bunun için nefretin en onulmazını hakim kılmak istiyorlar ülkeye… Gencecik bedenlerin yollara kurulan pusularda katledilmesi de, uyku mahmuru insanların yatağında infaz edilmesi de, masum insanların topluca katledilmesi de aynı uğuruz stratejinin, acımasız bir adımı olarak hayata geçiyor…
 
KARANFİL BIRAKILARAK RİTÜEL TAMAMLANIYOR
Bombalar patlayıp, insanlar ölür, evler yıkılırken aynı basmakalıp sözleri işitiyoruz televizyonlardan; gazeteler her defasında aynı adamların, aynı kelimelerini manşete çekiyor… Değişmeyen seremoni olarak ışık hızıyla yayın yasağı konuluyor önce… Bolca rakamlar ifade ediliyor; kimliksiz ölüler, sayısal bir veriden ibaret görülüyor çünkü… Daha sonra da, ekrana çıkılıp, “Önemli ipuçları bulduk, bağlantıları tespit ettik, örgütü ortaya çıkarmamız an meselesi” deniliyor… Devletin en kısa zamanda terörü bitireceği dillere persenk olacak şekilde tekrarlanıyor art arda… Yalan, yanlış isimler açıklanıp, birileri gözaltına alınıyor… Bir iki gün içinde de katliamın olduğu yere karanfiller bırakılıyor ve ritüel tamamlanıyor… Sonrasında da “Terörle yaşamaya alışmalıyız” mesajları yayılıyor ekranlardan…
 
Bizi bunlara alıştırmak, ölümleri katliamları, insanlık dışı davranışları kanıtsatmak istiyorlar… Hayır! Alışmayacağız… Terör örgütlerine de, devletin şiddetine de aynı kararlılıkla karşı çıkacağız…  İçimizin en yaralı yanının acısıyla inliyoruz ki, bir katliamlar ülkesi olmasına izin vermeyeceğiz Türkiye’nin… Yok, hayır kimse kanıksatamayacak ecelsiz ölümleri… Bizi haksız bir cephenin askeri olarak yazamayacaklar defterlerine. “Ya bizdensin, ya onlardan” dolduruşuna gelmeyeceğiz hiç kimsenin… Amasız, fakatsız barışın yanında olacağız… Hiç ikirciklemeden yaşamın yanında alacağız yerimizi… Dağlardan gelen savaş çığlıklarına da, saraydan gelen hapis tehditlerine de pabuç bırakmadan, insan olma mücadelemimiz sürecek… Şiddetin gücüne de, gücün şiddetine de karşı duracağız hep birlikte… Mevsim bahardır… Şimdi yeniden tomurcuklanma zamanıdır hayata…