Memur-Sen İl Temsilci Kamuran Aşkar, geçtiğimiz günlerde, bizin gazeteyi ziyaret etmiş… Merakla okudum haberi. Öyle ya bayram değil, seyran değildi, bu ziyaret de nereden çıkmıştı şimdi? Esbab-ı mucibesini ancak haberi okuyunca anladım. Aşkar, bir gazetede çıkan eleştirilere kestirmeden yanıt vermek amacıyla gelmiş gazeteye. Basın toplantısı yapıp iddialara yanıt vermek yerine, mesajını bu şekilde vermeyi tercih etmiş. İşin garip tarafı da bizim gazete hiç yorum yapmadan yayımlamış sözlerini. Mustafa Özdemir’in Memur-Sen hakkındaki görüşlerini bilmesem, işin içinde bit yeniği arayacağım. Habercilik anlayışını hiç beğenmediğim bir gazetenin, hırs küpü sahibine yönelik de olsa, Halkın Sesi’nin bu amaçla kullanılmış olmasından çok rahatsız oldum…
 
Gazete sahibinin hızla verdiği refleksle Aşkar’ın öfke dolu sözlerinden anlaşılıyor ki, cicim aylarında, epey bir alıveriş olmuş aralarında. İdeolojik olarak birbirine yakın, hayata bakışları neredeyse birbirinin aynı iki kurumun böyle bir ilişki içinde olması çok doğal… Bana sorarsanız, bir müddet sonra, bir şekilde sulhu sağlarlar birbirleriyle; kimin takkesini, kim külah diye kafasına geçirmiş orası beni ilgilendirmiyor bu yüzden… Daha çok ilgilendiğim, bizim gazetenin bu kavgada sanki bir tarafı destekliyormuş gibi görüntü vermesi… “Düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesizliği Halkın Sesi’ne yakışmaz çünkü… Gerçi arkadaşlarımın böyle bir niyeti olmadığından adım gibi eminim ama yine de ortaya çıkan görüntü üzüntü veriyor…
 
KÜLAHIMA ANLATSIN BU MARTAVALLARI
Aşkar’ın dile getirdiği görüşlerin neredeyse tamamı gerçek dışı ayrıca…“Biz kimseden usulsüz, hak etmediğimiz makam, mevki almadık. Varsa eğer bir usulsüzlük veya başarısızlık bu ülkede hukuki ve siyasi irade mevcuttur gereğini yapar. Bizim veremeyeceğimiz hesabımız yoktur” buyurmuş o görüşmede. Pöh! Külahıma anlatsın bu martavalları… Başta, “Kamudaki yetkili memur sendikası” olmak üzere hangi payeyi hakkıyla aldı ki bu zevat? Üye sayıları, AKP öncesinde parmakla sayılıyorken, sonrasında, ışık hızıyla arttı birden. Kamuda bir yere atanabilmenin veya tayin olmanın neredeyse tek ölçütü, “Memur-Sen üyeliği” haline geline getirildi çünkü… Hedefleri için her şeyi mubah sayan memura Memur-Sen üyeliğinden başka seçenek kalmadı…
 
Bununla da kalmadı… Diğer sendika üyeleriyle eşit koşullarda yarışan Memur-Senlileri her zaman atayamayan AKP, “mülakat” denen, her türlü desiseye açık yöntemi hortlattı. Yazılı sınavlarda yüksek puan alan diğer sendika üyelerine, mülakatta verilen düşük puanla elemek sıradan bir iş haline geldi böylece... Memur-Senlilerin yazılı sınavdaki notuna bakılmaksızın, mülakatlarda en yüksek puanları aldığına dair binlerce örnek var ortada… Hal böyleyken kurduğu bu cümleler Aziz Nesin’e rahmet okutacak bir komedi örneği bence… Şimdi düşman oldukları cemaatle yapılan vicdansız işlerden söz etmeye gerek bile duymuyorum… Bu hesap ulu divana kalmaz ama “Bunlar Müslüman mı?” dedirten o kadar çok haksızlık yaptılar ki, inanın mahşerde hesap veremeyecekler… Yedikleri kul hakkı çok büyük çünkü...
 
ŞECAAT ARZ EDİYOR DA HABERİ YOK
Hızını alamamış, KESK’e ve Kamu-Sen’e bindirmiş: “Türkiye’mizin her tarafında uyguladığımız kardeşlik politikalarından rahatsız olanlar, sendikacılık yerine PKK’ya taşeronluk yapanlar, mevzilerini kaybettikçe çılgına dönüyor. Yine bu ülkenin tatlı sularında sendikacılık yapıp, bu milletin bütün etnik yapılarıyla birlik ve beraberliğini, kardeşliğini savunamayanlar, yıllardır yaptıkları gibi bir şeylerin arkasına saklanarak Memur-Sen’e saldırmayı sendikacılık zannediyor.” Kurnaz ya, AKP’nin dümen suyuna göre şerbet veriyor… Devran öyleyken genel başkanını KESK genel başkanıyla birlikte akil adam yapıp barış elçisi ilan eden de kendileri; devran böyle olunca Kamu-Sen genel başkanıyla ağız birliği yapıp, ülkede barış isteyenleri, “terörist” ilan edenler de… Hepimiz salağız ya, yiyoruz biz de…
 
Gazeteye yanıt vereceğim derken şecaat arz ediyor da haberi yok hazretin… Üniversite sınavlarındaki ilin başarı durumunu eleştiren gazeteciye sanki Milli Eğitim Müdürü’ymüş gibi yanıt veriyor… “Biz üyelerimizin ekonomik, demokratik haklarını korumak, özlük haklarını geliştirmekle görevli bir sendikayız. Eğitim politikasını da hükümet şekillendiriyor. Muhatabı biz değiliz, gidin onlara sorun” diyeceği yerde, savunmaya geçiyor hemen. AKP’ye göbeğinden bağlı çünkü… İktidar değiştiğinde, kamudaki atamaları belirleme başta olmak üzere tüm gücün ellerinden gideceğini iyi biliyor. Hükümete bir iğne batırılınca, kendine çuvaldız batmış gibi feveran etmesi bu yüzden zaten… Bir hükümetle sözcüğün tam anlamıyla organik ilişki içinde olan, adeta bir devlet dairesi gibi çalışan örgüte sendika denmez… İktidarın maşalığını yapıp taşeronluğunu üstlenenler emekçinin hakkını arayamaz… Arayamadıkları da ortada nitekim…