Zonguldak üzerine düşünürken, beni saran duygu, ne yazık ki, bir öfkeden diğerine savrulmak oluyor… Derin bir sevgiyle bağlı olduğum kentin üzerine yağan karanlık, sırtımdan buz gibi bir ter olarak boşalıyor bu vakitlerde… Bu kadar iş bilmez, bu denli öngörü yoksunu, bunca vizyonsuz, dünyadaki gelişmelerden bihaber bir insan topluluğu başımıza nasıl geldi, anlamakta güçlük çekiyorum… Son yirmi, otuz yıldır kör kuyuların en dibinden diğerine yaptığımız cehennemi yolculuk inanın çok yordu beni… Buna bir de ülkedeki akıldışılıklar eklenince hepten hayat yorgunu olup çıktım…
 
Başımı derde sokmamak için kelimeleri nasıl seçeceğim bilmiyorum… Klavyeye basarken bir değil, üç kez düşünüyorum bu yüzden… Malum, Kozlu’da yaşıyorum… Yaşamıyorum da yalnızca oturuyorum diyeyim,  yaşanacak yer olmaktan çoktan çıktı çünkü… Ali Bektaş’la birlikte başlayan kötünün de kötüsü imar uygulamalarıyla, ilçe, tam bir beton cehennemine döndü… İmar kirliliğinde Zonguldak’la uğursuz bir yarışa giren Kozlu, taşıdığı emek kenti hüviyeti kadar yeşil dokusunu, doğal güzelliklerini de kaybederek kimliksizleşti…
 
KOZLU’NUN ÜRETİM KÜLTÜRÜYLE YÜKSELDİĞİ DÖNEMİN ÜRÜNÜYDÜ
Yalnızca bunlar mı? Hayır… İlçe merkezinde, göğe doğru sipsivri yükselen binalarla birlikte, nüfus da, her geçen gün artıyor… Yaklaşık 40 bin nüfusuyla Zonguldak’ın 3. büyük belediyesi olan ilçede, hiçbir kültürel aktivite yapılmıyor... Bu yönüyle Kozlu, içinde yaşayanlara alışveriş dışında hiçbir cazibe sunmuyor… Akıl alır gibi değil ama bina sayılarıyla boyutlarındaki olağanüstü artışa karşın, kültürel aktivitelere tahsis edilecek tek bir mekân dahi bulunmuyor… Olmadığı gibi, olan da yıkılıyor…  Bir tarihsel birikimin yok edilmesi pahasına hem de…
 
Şehirler şayet bir kültürel birikimin üzerine inşa edilebilirse kimlik kazanır… Geleceğe umutla yürüyebilmenin yolu da, geçmişle ilişkinin doğru şekilde kurulmasından geçer... İnsanların bir araya gelip, hatıra biriktirdikleri mekânlar, meydanlar, sokaklar o beldenin belleğidir aynı zamanda… Kılıç Sineması, Kozlu’nun, üretim kültürüyle yükseldiği dönemin ürünü bir yapıydı… Binlerce filmin oynadığı sahnesi birçok kültürel etkinliğe de ev sahipliği yaptı… Birçok insan ilk kez sinemayla orada tanıştı, çocukluk, gençlik döneminin en değerli hatıralarını biriktirdi çatısı altında…
 
BAY KERİM YILMAZ, BUNU BİR KENARA NOT EDİN
Üreten Kozlu’nun simgesi olan sinema, yakın zamana kadar, bir sosyal merkez olarak da görev yapıyordu… Tüm değerlerinden arındırılıp, göğe doğru sipsivri yükselen kazulet yapılarla nevzuhur bir yerleşke haline getirilen Kozlu’nun son sineması, ayakta kalmış tek kültür mekânıydı… Kültürün “k”sinden bihaber, estetik duygusunun “e”sinden nasip almayan bir anlayış, dozerlerle geçti üzerinden… Tarihi sinema ciddi hiçbir hasar olmadığı halde, belediyece, apar topar yıkıldı… Yıkılan bir bina değil, Kozlu’nun üreten yüzü, eski zamanlarının en yakın tanığıydı… Bir moloz yığıntısından ibaret şimdi…
 
Bay Kerim Yılmaz… Bir rastlantı sonucu oturduğunuz Belediye Başkanlığı koltuğuna, kentin tarihine, kültür değerlerine sahip çıkarak, tarihe geçmeniz mümkünken, tarihini yok eden kişi olarak geçeceksiniz şimdi tarihe… Kent merkezindeki eski kiliseyi onarmak yerine yıkarak yok etmeyi seçen Bay Ali Bektaş gibi, kayıtlara, sizi de Kozlu’nun değerlerini yok eden kişi olarak yazacağız… Yaşadığımız öfke nöbetleri, yitip giden değerlerimize, hatıralarımıza döktüğümüz gözyaşları yanımıza kalsa da, bu barbarca davranışın hesabını sormak için her şeyi yapacağız… Bunu bir kenara not edin olur mu?