Hadi bakalım şu arifesinde olduğumuz yeni yıl kapının zilini çalmadan, geride kalanların üzerinden şöyle bir özet geçelim, kendi yoluma, gönlüme düşenler üzerinden elbette.

Deneyimler, tecrübeler, şikâyetler, isyanlar, acılar ve pişmanlıklar, bütün bunların yanı sıra heyecanlar tarifsiz mutluluklar.

Kişisel olarak ele aldığımda, kişiselleştirdiğimde konuyu ki bugün öyle,  çok yoğun ve çok zor bir yıldı benim için diyebilirim. Ailevi ve mesleki açıdan birçok tecrübeyi birlikte deneyimlediğim, isyan ettiğim, mutluluktan havalara uçtuğum zamanların gizlendiği özel bir yıl geride kalacak olan.

Hayallerimin yola koyulmasıyla başlayan süreç,  bütün zorluklara rağmen ilerlemeye devam ediyor. Kendi kariyerime eklenen halkalardan son derece memnunum. Övgülere üretimlerim üzerinden mazhar olabilmek ise şahane bir duygu, buna layık olabilmek ve hakkını verebilmek için gayretim, çabam.

Başarı denilen olgu, başarısızlıkların tortularından meydana geliyormuş, bunu öncelikle başucu rehberi olarak kayıtladım. Başarıya ulaşmak adına çalışmak emek harcamak ise zaten olması gerekenmiş. Karşındaki kim ve ne olursa olsun, değeri, kıymeti, niteliği ve niceliği sadece senin yani kendinin ona kattığıyla ilintili olarak şekilleniyormuş,  bunu da başucu notlarıma eklemiş bulunmaktayım.

Herhangi bir işi başarmak için niyetlendiğinde kişi ve bu sebepten dolayı yola koyulduğunda, eğer istikrarlı ise gerçekten başarıyor zira istikrar denilen kelimenin bir okyanusa benzediğini gördüm. Başarmanın şifresi yaşadığımız dünyada bu kelimenin gölgesinde şekilleniyor, elbette deneyimlerim ve benim bakış açıma göre.

Çoklu ilişkiler kurmak ve onun üzerinden yürümeniz gereken tüm yollarda ve güzergâhlarda takıldığınız dikenli tellerin canınızı kanatıyor olması da bir nevi öğrenme olgunlaşma öğretilerinden kaynaklanıyor. Zorunlu olup olmadığı konusunda henüz ortaya konulmuş sağlıklı bir tezim yoksa da zamanla bu konuyu da anlayabilmeyi umuyorum. Şu günümüz koşulları doğrultusunda baz aldığımda ise gerekliliği konusundaki dayatmaların altında yatan sebebin, kazanımların kıymetliliği açısından önemini kavramaya başladığımı söyleyebilirim.

İnsanoğlunun ne denli güçlü, dayanıklı ve istikrarlı olabileceğini kendi üzerimden test edebilme olanağı bulduğum her gelişmeyi, kıymetli ve önemli buluyorum. Yoluma ve gönlüme düşenlerin bana kattıkları kadar, benim de onlara kattıklarımın bu çoğalma ve kaynaşmada önemli bir payı olduğunu hem düşünüyorum hem de önemsiyorum. Hayatınıza emeğinize mucize olanlara değdiğinde yüreğiniz bir çocuk saflığında ve sevincinde yeşeriyor yarınlarınız.

Aldığım tüm sorumlukların iyi terbiye ettiğim ve iyi eğittiğim bilincim sayesinde şekillendiğini görmek ise ayrı bir gurur taşıyor kendi nezdimde. Başarıya bu bağlamda bakıldığında önünüze hangi engel çıkarsa çıksın başarı kaçınılmaz oluyor zaten, sorumluluk bilinci başarının şifresi bana göre. Adil olabilmek, adaletli olabilmek kişinin en büyük serveti, satın alınamayan, ödünç istenemeyen kişiliğimizin mihenk taşı adeta. Adaletli insanların özel insanlar olduğunu düşünüyorum ve iyi özelliklerin kötü olarak nitelediğimiz özellikleri törpülediğini, hoşgörü penceresini araladığını düşünüyorum bir de. Çok önemsediğim ve önem verdiğim bir bakış açımı da paylaşmanın tam yeri sanırım.

 Bağımsız olabilmek,  bağımsız ve özgür olabilmek en azından düşüncede, üretmede, paylaşımda özgür olabilmek, benim için bir lüks. Doğrularının ve yanlışlarının arkasında durabilmek ve onlarla zenginleşebilmek ise, tamamen kişiye özel bir ayrıcalık diye düşünüyorum.

Yaş aldığımız eskidiğimiz eskittiğimizi sandığımız yıllar var ya hani, aslında eskiyen hiçbir şey yok. Düne düşen ne ise ama tecrübe ama duygusal yaşanmışlıklar üzerinden baktığımızda, hepsi bugünün bakış açılarını ve yol şifrelerini yeşerten tohumlar. Onları ekiyoruz yarınlarımıza ve onların meyvesini yiyoruz çoğunlukla. Onların yani dünün yaşamsal deneyimlerin tohumlarıyla çoğalıyoruz, bu çok değerli ve önemli bir servet biz insanlar için.

Erdem kazanmak o dünlere gizlediklerimiz üzerinden şekilleniyor. Saygıyı sevgiyi gerçek anlamda hak edene verdiğimizde, bunu ayırt edebildiğimizde ruhsal gelişmelerimizle tamamlanıyoruz. Ziyan ettiklerimiz, olumsuz kişilikler üzerinden ruhumuzun içinde delikler açıyor elbette, dibe vuruşlarımızın sebeplerinden biri de bu gönül kazalarının yüzünden. Her gönlümüze düşene sıkı sıkı sarılırsak yüreğin kanaması da ağır oluyor, bunlar yol kazaları olarak da sayılabilir aslına bakarsanız. Bunların iyileşme süreci de başucu notlarımızın kıymetine tekabül eder, ediyor yani.

Sonuçta, aile, arkadaş, dost ve iş hayatı yolculuklarımızda birlikte seyahat edebilme fırsatı, şansı ve zorluğu yaşadığımız her şey kıymetli. Bize iyi gelenler kadar kötü gelenlerle de tartılıyor yaşam, denge kurabilmek ve şaşırmamak için dengenizin ara sıra bozulması da gerekiyormuş. Tamir edebilmek ve sağlıklı olabilmek, tamamen kazançlarınızın kıymetinin yanında, kaybettiklerinizin de bize kattığı tecrübeler üzerinden notlanıyor,  bunu ister başucuna, istersen aklının bir köşesine koy. Tecrübe ettiğimiz her şey olumlu ve yahut olumsuz, insan olabilmemizin önünü açıyor, tabi ki görebilene hissedebilene. Mukayese edebilme yetisi oldukça önemli geç kalmadan öğrenmek lazım.

Geç kalmadan öğreneceklerimiz arasında insanlara başarılarından becerilerinden dolayı düşman olmamamız gerektiği. Kıskançlık zehirli bir tohum olarak yüreğinizin toprağına düşerse, zehrinden dolayı bütün mahsulü yok edebilir. Erdemli insan profilini çizerken bunu da iyi analiz etmek gerekiyor sanırım. Sınavları ağır olan bir yolculuğun figüranlarıyken,  başrol kaygısı sadece gülünç duruma düşürür-müş.

Başucu notlarımız ne kadar çoğalırsa işte o kadar yaşamın merkezinde oluyorsunuz, hatası çok olanın tecrübesi de çok oluyor inanın, yeter ki bilerek bilinçli olarak bir başkasına zarar vermeyelim. Bunu bilerek isteyerek sahiden de yapanlar varsa şayet ki maalesef var yaşam alanımızda, onu da algımızla süzerek olması gereken yere koyuverelim bi gayret. Kendi sınırını çizemeyen bir başkası tarafından incitilir. Bu öğrenilirken çok ama çok can yakan bir dersmiş.

Bunun için başucumuza çok not koymamız gerekse de tecrübe etmek, öğrenmenin gerekliliği. Olmak, oldum demek imkânsız ama deneyimlemek güzel ve deneyimlemek kıymetli.  Kapısının önüne zorunlu olarak getirildiğim yeni bir yılın kapısını, pozitif düşüncelerle çalıyorum nezaketen elbette ve inanıyorum ki her şeye rağmen yaşamak güzel ve özel biz insanlar için. Keramet bizde aslında, yeni yıl dediğimiz eskittiğimiz deneyimlediğimiz dünlerin tohumlarında yeşerecek olan yaşam şifrelerinden ibaret olacaktır. Oyuncular ve sahneleri değişen sadece, perde hep aynı açılıyor, gün doğuyor ve gün batıyor. Samimiyet ve emek, gerisi zamana kalmış, eskiye bıraktıklarımız emin olun yeşermeye doğru yola koyuldular bile. Şansı bol olsun ömrünüzün diliyorum. İYİ YILLAR…