Kozlu Belediye Başkanı Bay Ali Bektaş’ın gazetelere verdiği beyanatı okudunuz mu bilmiyorum. Ben okudum ve doğrusu çok da güldüm. AKP’nin Zonguldak Belediye Başkanı adaylığını, her ne kadar “Bende, istemem yan cebime koyun zihniyeti yoktur.” dese de, o anlama gelecek sözlerle değerlendiren Bay Bektaş, Harun Akın’la ilgili bir soruya da, “Zonguldak’ta karşı karşıya gelirsek çok düzeyli bir seçim olur. Şu anda böyle bir pozisyon yok. Ama olursa Zonguldak’ın bugüne kadar gördüğü en düzeyli seçim olur.” yanıtını vermiş. Sizleri bilmem ama ben kendi iç dünyamda “düzey” ve “Ali Bektaş” sözcüklerini yan yana getiremedim bir tülü.  Getirince de Kemal Sunal filmi gibi bir komedi çıktı ortaya.

 

Kozlu’da yaşadığım için, on beş yıllık siyasal serüveninin yakın tanıklarından biriyim Bay Bektaş’ın. İki dönemlik belediye başkanlığı sürecininse, hem tanığı hem de mağduruyum. Açıklıkla söylüyorum ki, verdiği imar izinleri ile oturduğum Fatih Sitesi’ni yaşanılır bir yer olmaktan çıkardı Bay Bektaş. Kötü belediyecilik hizmeti ile yaşam standardımı da, zevkimi de hep aşağılara çekti. Artık vukuat-ı adiyeden olduğu için imara açtığı yeşil alanları yazmaktan vazgeçtim, mahalle içindeki çocuk bahçelerini bile yapılaşmaya açtı son beş yıl içinde. Sitenin girişinde adı halk arasında AKP kavşağına çıkan alandaki uygulamaları tarihe geçecek türden çirkinliklerle doluydu.

 

Adı “Bipli Başkan”a çıkmıştı

İtiraf ediyorum ki, Bay Bektaş ne yapsa haklı bize. Birinci dönemdeki belediyecilik anlayışını yaşayarak gördüğümüz halde gittik, oy verdik çünkü. Oy vermekle de kalmadık, ikna ederek bir sürü insanın günahına girdik. Çok çabuk unuttuk, Bay Bektaş o dönemde icraatlarından daha çok ettiği küfürlerle giriyordu ülkenin gündemine. Ülke geneline yayın yapan televizyon kanallarında daha çok küfürleriyle flaş haberdi. RTÜK tarafından ceza almaktan korkan kanallalar sözlerini bip’leyerek yayımladığı için adı, “Bipli Başkan”a çıkmıştı. Kadınları aşağılayan maço tavrı nedeniyle tüm ülkede kadın örgütlerini ayağa kaldırmıştı. Çarçabuk unuttuk bunları…

 

Her defasında çıkıp özür dilemek zorunda kalsa da, Bay Ali Bektaş, aklına gelen lafı, ağzına geldiği gibi söylemeyi marifet sayıyor. Bunu da Karadenizli olmasıyla açıklıyor. Oysa işgal ettiği makam, toplum huzurundaki pozisyonu böyle bir hakkı vermiyor ona… Hiç farkında değil ama bu yönüyle kentin imajına da zarar veriyor. İşin en kötü tarafı da şu ki, çevresinde kümelenen çıkar çevresi ile sallabaşlar, toplum mühendisliğine soyunup, bu tavrın halk tarafından beğenildiğini söylüyor ona. Kahvehane lakırdısı düzeyindeki laflarla langır-lungur konuşmayı, halka, içtenlik olarak yutturmaya çalışıyor. Bir de bunun basın ayağı var tabii… Kalem efendisi bir kısım gazeteci müsveddesi, eleştirerek doğruyu aramak yerine yanlışa prim vererek yağcılık yapmayı yeğliyor…

 

“Verdiği sözleri rafa kaldırıverdi”

Bay Ali Bektaş’ın dün ak dediğine bugün kara deme kolaycılığı var ki, değme siyasetçiye taş çıkartacak türden doğrusu… Hatıralardadır, Bay Bektaş, işler iyi giderken Leb-i Derya konutlarını yapan müteahhidi yere göğe sığdıramayan övgü dolu sözler sarf ediyordu her yerde. Kozlu’nun çehresine değiştirecek projelerin mimarı olarak tanıtması başta bizim gazete olmak üzere basında eleştiri konusu olunca, yapılanı hizmete düşmanlık olarak açıklıyordu. Bir dönem ne kadar belediye ihalesi varsa hepsini kazanan müteahhit firma, mali açıdan zora düşüp taahhütlerini yerine getirmeyince, bir anda “tu kaka” ilan edildi Bektaş’ça. Övgü dolu sözlerine inanıp konut alan vatandaşlaraysa, “Alırken bana mı sordunuz?” yanıtı çoktan hazırdı… Ak, bir anda kara olmuştu…

 

Ya verdiği sözlere bir anda yok sayan unutkan yanına ne demeli? Sözüm ona büyük bir tersane kuruluyordu Kozlu’ya. Görüşmeler tamamlanmış, yatırım için her şey hazırdı. Bir anda beş bin kişi iş bulacaktı…  Her yanı açık olarak gürültü ve toz makinesi gibi çalışan Park Holding’in lavuarı en kısa zamanda gerekli önlemleri almazsa, kapatılacaktı… Hele çarşı içine hastane çoktan hazırdı. Kendi deyişiyle profesörlerin adları bile belliydi kendi deyişiyle. Şu referandumda bir evet çıksındı hele… Her şey oldubittiye geldi. Kamuoyundan özür dileme gereği bile duymadan verdiği sözleri rafa kaldırıverdi… Şimdi bu tablodan” seviyeli” bir kampanya çıkacak öyle mi? Güldürmeyin adamı…