RESISTANCE-DİRENİŞ  / yönetmen: Jonathan Jakubovicz / senaryo: Jonathan Jakubovicz / görüntü: M.I.Littin-Menz /Müzik: Angelo Milli / Oyuncular: Jesse Eisenberg,Clemence Poesy,Felix Moati,Vica Kerekes / İngiltere,Fransa,Almanya/ABD/ 2020
Genelde II.Dünya Savaşı filmlerini pek kaçırmam. RESISTANCE’ın fragmanını ımdb’de 6 ay evvel görünce vizyona girmesini bekledim. Şans eseri internette biryerlerden karşıma çıktı ve seyrettim. Corona günlerinde vizyona giren bu film ne yazık ki gişede şansı yok .USA 6.987 $ da kaldı,ve imdb 5,9 puan vermişki bu kadar ilgisizliği haketmiyor.
Filmin başlangıcı bir yerde yönetmen Alan Crosland ‘’the Jazz Singer’’ 1927 filmini çağrıştırıyor. (Al Jolson, dindar babasından habersiz, bir gece kulübünde yüzüne boya sürerek zenci kılığında jazz şarkıları söylemektedir. Oysa babası onun Sinagog’da ilahi okumasını istemektedir….
Filmde ise Pandomim sanatı ön planda. Marcel Marceau (Jesse Eisenberg) babasından habersiz,bir gece kulübünde Pandomim yaparak insanları eğlendiriyor,Kasap babası fark edince çok kızıyor,bir işe yaramayan çocuk muamelesi yapıyor…. Oysa pandomim’de başarılı…
II.Dünya savaşı başlamadan önce yetik musevi çocuklarını koruyan arkadaşlarına yardımı kabul ediyor..derken savaşın gelişmesi,çocukları nazilerden korumanın zorlukları mücadele,direniş günleri……
(bir gün gece kulübünde babasını arya söylerken buluyor, (Bu özelliğini bilmiyordum,,,Babanın cevabı: Savaş var yaşamak zorundayım.Sesimden başka hiçbir şeyim kalmadı…)
Film genel senaryosu içinde  ,Vittoria De Sica ‘’The Garden of the Finzi Continis ‘’ 1970 veya Roberto Benigni ‘’ Life is Beautiful ‘’ 1997 filmlerini anımsatan sahnelerle karşılaşıyoruz. (bu filmleri de seyretmenizi öneririm)
Burada değinmeden geçemeyeceğim: II.Dünya savaşı yılları…
1 eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle savaş başladı, 8 Mayıs 1945’de Almanya teslim olmasıyla Avrupa’da savaş bitti. 6 Ağustos 1945’de Hiroşima 3 gün sonra Nagasaki’ye Atom bombası atılması ile 2 Eylül 1945 ‘de Japonya teslim oldu.
1939-1945 arasında dünya’da neler oldu. Tüm dünyada 50 milyon (bazı kaynaklara göre 60 milyon) kişi hayatını kaybetti.Cephelerde büyük çarpışmalar oldu,şehirler evler yıkıldı, En fecisi musevilere ve çingenelere,muhalıflere,sakatlara holokost uygulandı.
Gençler bu kavramın anlamını pek bilmez: Nazi soykırımı,Hitler yönetimindeki Nazi Almanyası, Heinrich Himmler’in SS güçleri tarafından işgal edilen sınırlar içinde sistemli bir şekilde yahudiler,slavlar,romanlar,eşcinseller,engelli insanlar,esirler,ve siyasi muhaliflerin , çeşitli şekillerde veya toplama kamplarında zehirlenerek,fırınlarda yakılarak öldürüldüğü FECİ SOYKIRIMDIR (12 milyon kişiden söz edilir)
10 Kasım 1938’e kadar Atatürk sayesinde, Daha sonrası İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı sayesinde Türkiye bu savaşa bulaşmadı. Savaş yüzünden yakınlarımızı kaybetmedik. Ama ülke olarak sıkıntı çektik. Aç kalmadık ama yokluk yaşadık,Çünkü her an saldırıya uğrarız diye tedbir almıştık,Erkek nüfusun çoğunluğu askere alındı. İhtiyati askerliğe alınanlar oldu,Geceleri karartmalar yapıldı,şehirlerde sivil savunma tedbirleri ve tatbikatları yapıldı. Ekmek ve gıda karneye bağlandı. Bütün bunlar 1940-1945 yılları için çok doğaldı. Bunun kıymetini o dönemi yaşıyanlar bilir.
Bizler 1945 sonrası doğan nesiliz.Ben 8 yaşıma geldiğimde evdeki tüm pencerelerde siyah  karartma perdeleri hala duruyordu. O dönemde yayınlanan Cephe mecmualarını okudum ve ciltlettim saklıyorum. O dönemde ailemin haberleri dinlediği radyoyu hatıra olarak saklıyorum.
O dönemde Türk halkının haber kaynağı gazete ve radyolardı. Bunlara erişen nüfus ise % 90 şehirlerdeydi. Ya kırsal kesim,ya köylerim,kasabalarımızda yaşıyanlar ???
Buralarda ne kadar radyo vardı acaba, okuma yazma bilen varmıydı da gazete bulup okuyabildi ???. Bu kesimdeki nüfusun aklında kalan tek şey yoksulluk,ekmek ,sigara bulumamak olmuştur. Oysa dünya’da olup biteni çok iyi kavramış olsalardı. Mevcut İnönü hükümetini herhalde takdir ederlerdi.
Elbette bu hükümetlerin de hataları olmuştur, Ama biz insanımızı savaşlarda kaybetmedik, O kadar başarılı bir dış politika izlenmiş ki  20 Ocak 1943 ‘te Adana’da Winston Churchill’le bir tren vagonu içinde gizlice görüşüp tarafsız kalacağını savunmuş, 4-6 Aralık 1943 II.Kahire Toplantısında Roosevelt,Churchill,İnönü Türkiyenin tarafsızlığını onaylamışlardır.  Bu görüşmelerin neticesindedir ki,
Roosevelt,Stalin ve Churchill’in katıldığı 4 Şubat 1945 tarihli Yalta Konferansında ,Stalin Türkiye’nin doğusunda birtakım isteklerde bulunmaya kalkışmış, ve Churchill bu istekleri reddetmiştir.
Gelelim günümüze, Şu anda Ülkemizdeki nesil,tüm bunları unuttu,yaşamadığı için bilmiyor. Siyasal amaçlarla İnönü iktidarı tenkit edilirken,hiç kimse o dönemin dünya konjonktürü, ve savaşta yaşananları unutuluyor. Çoğu kişinin anası babası da bunları bilmiyorki,çocukları bilsin ve mantıklı düşünsün.
İnönü camileri ahır yapmadı,halkını aç bırakmadı, Babalarını savaşta öldürtüp çocuklarını öksüz büyütmedi……
Şu anda Corona günlerinde tüm dünya 3 dünya savaşını yaşadığı söyleniyor….
Gelecek nesillere bugünleri muhakkak aktarmamız gerekiyor…
2/Mayıs/2020 HASAN GÜRDAL