Çoluk çocuk, yaşlısı genci, bütün bu karmaşanın içinde bir solukluk umut için bahane arıyorken tamda geliverdi bayram vakti. Bugün  bayram, hepimize kutlu olsun. Umarım ağzımızın tadını bozacak olaylar yaşamayız, ve olması gerektiği gibi saygıyla sevgiyle öpülür eller gözler.

Bizim kültürümüzün en özel en güzel kaynaşma motivasyonudur bayramlarımız.

Birlik beraberlik için besin kaynağımızdır.

Şimdilerde biraz da olsa tatil anlayışına hizmet verse de bayramlar, sonuçta sevdiklerimize kavuşmaya, uzaktakileri yakın etmeye çıkar yol. Eskiden küsler de barışırmış bayramlarda, unutulurmuş yaşanılan kırgınlıklar, dargınlıklar.

Eskiden belki çok eskiden, zenginler önce fakirleri sevindirir önce onları giydirir yedirirmiş.

Kazandıkları paraları fakirler sayesinde kazandıklarını unutmazlarmış!

Unutmasınlar elbette, zengini zengin yapan bugününde değişmeyen gerçeğiyle fakirlerdir çünkü.

Emeğinin hakkını alamayan emekçilerdir. Bal kavanozunu elinde tutup, sadece bir parmak ağızlara çalarak vicdanlarını rahatlatanlar, sizlerinde bayramı kutlu olsun.

Çok acı olsa da ölmek için yaşıyoruz. Bunu unutarak, dolduruyoruz kesemizi, üstelik giderken bize refakat edemeyecek olan MAL varlıklarıyla. Vicdanımız var ya hani başa çıkmakta zorlandığımız işte bu yüzden kendimize olan öfkeyi başkalarına kusmamız. Yeteri kadarı için çabalamanın kantarı kaçınca insanlığımızdan çıkıyoruz.

Mademki bugün bayram bizde bayramlarımıza değinelim. Koyulduk yollara ve Kastamonu’nun o şirin kasabasına Bozkurt’a geldik. Şehirlerde yaşanan bayramların yanına bir de köy bayramlarını ekleyelim, birazcık da olsa örnekler verelim istedim. Malum Kastamonu köylüsüyüz gururla…

 Bizim köylerimizde, Kastamonu kültüründe nasıl yaşanır bayramlarımız, ondan söz edelim. Bir çok yerde olduğu gibi bayram namazının, güzelliğiyle başlanır güne.

Toplanır ahali, bir heyecan, bir hasret rüzgarıyla ki sormayın gitsin şenlik, hem de ne şenlik.

Köylerde oturan sakinlerin o küçücük camileri dolduramayan cemaatine eşlik eden,  ülkemin birçok yerinden memleketine köyüne gelen, kıbleyi bile şaşıran kardeşlerimi görmek gerekir.

 Arınmak içinde iyi bir başlangıç dayanışma ve kaynaşma için çok önemlidir bayram namazları.

Bizim köyde de böyle dostlar. Sabahın en erkenin de açılır gözler yarı baygın, ayaklarından çeke çeke gençler hadi geç kalıyorsunuz dayatmasıyla bayram namazına uğurlanır. Bayram coşkusu için bir araya gelebilen toprağına aşık bayram çocukları. Yaşları kaç olursa olsun heyecan içinde düşerler yola. Sokaklara taşan cemaat belki de bir çoğu nasıl ibadet etmesi gerektiğini bilmeden uyar imama, maksat bayramın güzelliğini bir arada yaşayabilmek.

 Ve ibadet sonrası bir ip uzunluğunda dizilir insanlar, küs olanı, dost olanı, bir sıcak sarılmayla bağlanır yeniden hayata. Çünkü bugün bayramdır.

Örf ve adetlerimiz ne güzeldir, kaybolmasın unutulmasın istiyor insan. Hani son yıllarda doğal yaşam, doğal yiyecek ve elbette doğal insan kavramlarının altını çiziyoruz ya, işte bu yüzden hala var oldukları için şükrettiğim o güzel köylerimize, uğramak gerekiyor ara sıra. Elbette oralarda da değişimler oldukça fazla, eskiye, eski bayramlara göre ama yine de birlik beraberlik kokuyor benim köyüm.

 Bayram sabahlarının koşuşturmasının arasına sıkışan değerlerimizden söz etmek istiyorum.

 Misafir patlamasıyla şenlenen evler, odun kokan gübre kokan ahşap evler. Yıkılmaya yüz tutan ağaç evler ne güzeldir bilir misiniz o evler.  Sıcacık muhabbetlerin döndüğü, herkesin olduğu gibi olduğu, samimiyet için zorlanılmayan büyülü bayram günleri. Sonra itiş kakış kendine yer açmaya çalışılan bayram konukları.  Erkekler camide bayramın kutsiyetiyle haşır neşir olurken, evlerde sabahın köründe ve hatta günler öncesinde  başlayan hazırlıklar. Yöresine göre önem arz eden mutfak kültürleri, bir uçtan bir ucu uzanan masalar ve yer sofraları. Komşulardan gelen kokuların daha ilk günden paylaşımları, şapur şupur öpülen eller yanaklar sımsıkı sarılmalar, aramızda olmayanların özlemle yad edilmeleri, mezarlık ziyaretleri.

İmkanlar elverdiğince alınan yeni giysiler, yaş kaç olursa olsun her birimizin bayram çocuğu olduğu bu manevi günler. Ne güzeldir birlik beraberlik için yüzyıllardır geçerliliğini koruyan öğretiler.

Günlerdir yapılan hazırlıklar, bir içten gülümsemeyle unutulan yorgunluklar. Her gün bayram olsa keşke dedirten ötelenmiş kinler, ötelenmiş işler, ötelenmiş art niyetler. Keşke her gün bayram olsa .

Sabah kahvaltısının ardından, öğlen yemeği için, bizim köyümüzde var olan geleneklerimizin en önemli olanıdır bayram pilavları. Kastamonu yöresin de, artık gelenekselleşen bir kültür farklılığıdır bayram pilavları.  Her bir haneden, yani evden toplanan bayram paralarına eklenen, hayırseverlerin katkılarıyla çoğalan birikimler paylaşılır mutlulukla.  Akşamdan başlanır hazırlıklara, kesilen kurbanların paylaşmak adına yapılan bağışlarında birikir emekler. Köy odalarında itina ile doğranır etler, kavrulur bir güzel. Sabahın erken saatlerin de o koca koca tavalar konur ateşin üstüne. Meşe odunlarının közlerinde is kokusunun lezzeti de eklenince yörenin ünlü aşçılarıyla lezzetine doyum olmaz pilavlar kaşıklanır.  Kilolarca ve hatta zaman zaman da özellikle ilçelerde tonlarca pişirilen etli pilavlar. Civar köylerden akın akın gelen misafirler.

Ya akşamlar: Eğlenceler, sokaklarda oynanan davul zurnalar, çiftetelliler. Çocuk olamadığına asla üzülmeyen bizim köylüler, zamane çocuklarını hayrete düşüren kıskandıran çılgın eğlenceler, anlat anlar bitmez.

Bu gün bayram umarım ağzımızın tadı bozulmaz ve umarım çok önemlisi,  trafik bu bayram can almaz. Acele etmeden kurallara uymamız gereken, ‘hayatın bütün kademelerinde olduğu gibi’ trafik kurallarına dikkat ederek biraz da karşımızdakinin yerine kendimizi koyarak, can yakmamak. Bayramı bayram gibi yaşamak için, hoşgörü ve sevgi ve saygı içinde bir bayram geçirmemiz dileğimle.