Kendini kandırmaya devam eden insanoğlunun ne zaman tam manasıyla dürüst olabileceğini sahiden de merak ediyorum. Galiba böyle bir ihtimal olmayacak hiçbir zaman. Kendi ekseninden çıkamayan, gözünün görüş mesafesini zorlayamayanların bilirkişi olmalarında sanırım sorun. Hayatı yorumlayabilmek için biraz cesaret ve biraz da deneyim gerekiyor ve bu öyle kendi gölgenin etrafında gezinmekle olmuyor ne yazık ki. Hayatın içine girmeden,gözlemlemeden, deneyimlemeden,  dayatılanları sorgulamadan görmezden gelerek,çeyiz sandığına kilitlemeyle çıkılmaz işin içinden.
Konuşacaksın yazacaksın tartışacaksın aksi halde neyse sorun katlarda katlar kendini.
Kendimi bazen Haydar Dümen Hoca gibi hissediyorum, o yıllarca cinselliği taşıdı satırlarına ve bıkmadı usanmadı anlamayanlara anlatmaktan. Anlayabildik mi tam manasıyla onu bilemiyorum çünkü cinsellik bir tabuydu ve ona dokunmaya onu konuşmaya hep utandık. Ama yinede gizlikapaklı dinledik, izledik hocayı yıllarca, kâhşaşkınlıkla,kâhheyecanla.
Bende uzun zamandır aynı şeyi anlatmaya çalışıyorum, hoca gibi takıntılıyım yani. Kadın erkek ikilisinin başına bela olan aldatma konusunu deşiyorum sürekli. Çünkü asla kabul etmediğim etmeyeceğim istatistik olarak bile doğrulanmış bir şeyin, bir tarafa sanki bahşedilmiş gibi gösterilen üstünlüğünden rahatsız oluyorum, adil gelmiyor bana.
Yeryüzünde canlılar arasında başı çeken kadın erkek ikilisinin birbirinden sanal bir üstünlükle ayrıştırılması ve o ayrımında madalyalı bir şampiyonluğa dönüştürülmesi benim görüşümce yanlış ve hatta yalan. İnanmayın asla…
Mesele şu ki: Aldatma…
Neden aldatır insan, neden buna ihtiyaç duyar ve önüne geçemez bilemiyorum, bunun da Haydar Hocayla bir bağlantısı yoktur umarım. Bu konuya oda kanımca bir çözüm bulamamıştır diye düşünüyorum. Dikkat ederseniz neden aldatır insan dedim, erkekler neden aldatır demedim. Oysa şimdi bu satırları okurken buna itiraz etmek için bilenenlerin olduğunu bile bile: bunu söylemek tamda durumun netleşmesi açısından yerinde olur diye düşünüyorum. Onlar, yani öyle düşünenler boş yere bilenmiş olacaklar çünkü gerçek değişmeyecek.
Birde şu klişe sözler var ya hani aldatan aldanır gibi, bu da aldatma ihtiyacını ortadan kaldırmıyor, aldatmanın da ihtiyacı mı olur diyebilirsiniz, var ki her geçen gün korkunç bir şekilde rakamsal olarak çoğalıyor ve önüne geçilemiyor. Bu insanoğlunun arsızlığından da olabilir kim bilir henüz tam manasıyla nedenlerinin niçinlerinin netleştirebileceğini düşünmüyorum, konunun uzmanı Haydar Hoca da olsa bu konuda umudum yok. Hatta hocayı da aşar bu konu öyle geliyor bana.
Ama şunu biliyorum ki kadın ve erkek aynı oranda aldatıyor birbirini, tabi ki erkekler ve kadınlar eşcinsel değillerse. Birde böyle bir durum söz konusu, kimsenin cinsel tercihleri üzerinde sorgulama ya da yargılama gibi bir hakkımız yok, kişiyi kişileri bağlayan bir tercih netice itibarıyla. Ancak aldatma konusundaki üstünlük savaşının, ahlaki bir çöküntüye fırsat verdiğini söyleyebilirim ve böylesi de bir dehşeti olağanlaştırıyor bir bakıma.
Erkek diliyle, erkek gözüyle bakıldığında olaya, bu bir üstünlük ve daha ciddi bir tespitle özellik ve özgürlük olarak algılanabiliyor. Bu eylemi yaparken yanındakinin çoğunlukla kadın olduğunu unutuyor ne yazık ki erkekler. Yani aldatma konusunda cesaret gösterebilenlerin durumları eşitleniyor kendiliğinden, cesaret dedim sahiden de cesaret işi.
Birbirlerine söz vermiş insanların sözlerinden caymaları, birbirlerini kandırmaları öyle sıradan bir durum değil, pişkinlik ve zekâ gerektiriyor. Partnerini aldatıp hiçbir şey olamamış gibi davranabilmek aslında ya bende aldatılıyorsam gibi bir gerçeği bile görememelerine sebep oluyor.
Rakamsal değerlerle haşır haşır neşir olmaktan, asıl mevzuyu ıskalıyor aldatma odaklı yaşayanlar. Çokluğuyla övünebilecekleri şeyler gözlerini karartırken akıllarını da çıkartıyor devreden. Aldatırken aldatılan olanlar o kadar çoklar ki bu konuda istatistik verilerine ihtiyaç yok bence, düz mantık bile sizi bir sonuca götürüyor. Şu üzerinde çok kafa yorulan diğer konu eşitlik, üstünlük, meselesini de kendiliğinden hiç ediyor. Neden erkeklere bahşedilmiş bir özellik olarak gösterilir bilinmez ama artık biliniyor ki eşit oranda aldatıyor insanoğlu. Evlilik müessesesinin ruhunu kirleten bu kirli düşünce, insanların istedikleri şeyleri, istedikleri zamanda, istedikleri kişilerle gerçekleştirebilecek olmaları endişesiyle ruh sağlığı bozuk bir toplum doğuyor. Çünkü aldatma denilen o çirkin kavram iki kişinin olduğu birliktelikler söz konusuyken aldatma oluyor!
Kimse kendini aldatılanlar tarafında görmüyor, göremiyor çünkü aldatılan tarafında olmak can yakıyor, aldatan tarafta ise kıdemli bir üstünlük egosu yaratıyor, çoğunlukla erkeklerde. Kadınlar ise bu konuda biraz daha sinsice dalıyor mevzuya. Kadınların bahanesiyle erkeklerin bahanesi çok farklı olabiliyor, sonuç yani netice aynı olsa da. Kadınlar da konuşuyor inanın ulu orta olmasa da onlarda erkekler kadar böbürleniyorlar ama dedim ya onlar duygusal bir kılıfa sokuyorlar aldatma meselesini.
Bunu sadece erkeklere özgü bir düşünce olarak kabul ediyorsanız şayet, yanılıyorsunuz diyorum. Yazının başından beri vurgulamaya çalıştığım şey kadınlarda en az erkekler kadar aldatıyor ve kadınlarda, erkekler kadar henüz değilse bile bu durumdan keyif alıyor ve anlatmaktan paylaşmaktan utanmıyor, sakınmıyor, korkmuyor.
Hadi canım diyenleriniz varsa şayet unutmayın bu satırları kendi gözlemleri neticesinde bu anda bir kadın yazıyor. Ne kötü eşit olduğumuzu böylesine bir konuyla ispatlamış olmamız yani durum fifti fifti diyorum…
Hala kuşku duyuyorsanız kabullenmekte zorlanıyorsanız o zaman bir sorum var kuşku duyanlara, şu bizim aldatan erkeklerimiz var ya hani, o zaman onların hepsi eşcinsel mi?