Evet, gerçekten de bu seçimin kazananı da kaybedeni de yoktur. Durun, hemen itiraz etmeyin! İzin verirseniz nedenlerini anlatayım.

   Siz şimdi diyeceksiniz ki nasıl olmaz; HDP kazanıp AKP kaybetmedi mi? Ben de hayır diyorum. Bana göre, HDP kazanmadı; kazandırıldı!  AKP'de kaybetmedi; kaybettirildi! Her ikisinde de etken faktör Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın olduğunu da bu tespitlerime ilave edeyim.

   Peki bu iddialarımı neye dayanarak yapıyorum? Elbetteki somut verilere dayanarak. Bu konuyu biraz açayım.

   Ben 19 yıldır Ankara'dayım. Ama burada armut toplamıyorum. Devlet bürokrasisinin ve siyasetinin tepe noktalarının içinde bulundum. Yıllarca Ankara'daki Zonguldaklılar Derneğinin başkanlığını yaptım. Halen de Maden Mühendisleri ve Maden Yüksek Mühendisleri Derneğinin başkanlığını yapıyorum. Diyeceğim o ki gözlem yapabileceğim geniş ve etkin bir çevrem oluştu. O yüzden bu seçimin analizlerini yapabilecek bir birikimim olduğunu düşünüyorum.

   Önce HDP'ye gelelim. HDP bu seçimin gerçek galibi sayılıyor. Buna itiraz etmiyorum. Ama bu parti oyunu sadece kendi gayreti ile artırmadı. Cumhurbaşkanından nefret eden önemli sayıdaki CHP'linin verdiği emanet oylarla bu günkü noktaya geldi. Etrafımdaki, Kürtlükle alakası bile olmayan, birçok CHP'linin şöyle dediğini duydum; ''CHP'nin bu seçimde iktidara gelmek gibi bir iddiası veya şansı yok. Ona vereceğimiz oylarla belki beş on milletvekili daha çıkarabilir. Bu da bir şey ifade etmez. Ama HDP barajı aşarsa AKP tek başına iktidara gelemez. O zaman belki CHP'ye de koalisyon ortağı olma şansı da doğar.Hem R.T.Erdoğan'a da bir ders vermiş oluruz. Böylece bir taşla üç kuş birden vurmuş oluruz! ''  Öyle ki, HDP'den nefret eden ve bu partiye oy vermeyi aklından bile geçirmeyen bir çok insan, son anda böyle bir düşünceye kapılabilmiştir. Buna bir de demokrasinin ayıbı olan seçim barajı tepkisini de ekleyebiliriz.

   İşte bu mantık nedeniyledir ki, CHP'li seçmen kendi partilerinin oyunu düşürme pahasına HDP'ye oy vermiştir. Benim yaptığım hesaplara göre, bu seçmenlerin sayısı bir buçuk milyona yakın olup bunların verdiği oyların HDP'nin aldığı %13'lük orana katkısı en az %4'dür. Bu tercih CHP'ye en az 20 milletvekiline mal olmuştur. Burdan şu sonuç da çıkar ki, eğer CHP'li seçmen bu tercihi yapmasaydı, CHP'nin aldığı gerçek oy oranı %29'larda olabilirdi. Yani CHP'li seçmen sırf Tayyip Erdoğan'a kızgınlığından bile bile ayağına kurşun sıkmıştır!

   Şimdi de AKP'ye gelelim. Burada da itici faktör yine Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan'dır. AKP'nin oy kaybetmesinin en önemli sebebi olmuştur. Zira, Anayasa'ya göre tarafsız olması gerekirken yeminini çiğneyerek meydanlara inmiş ve açıkça AKP'ye oy istemiştir. Bunu yaparken sabah akşam durmadan konuşmuş, önüne geleni azarlayarak veya tehdit ederek ortamı ve insanları sürekli germiştir. Bu tutum ve davranış bir kısım vatandaşa antipatik gelmiş ve  bu vatandaşlar AKP'ye oy vermeyerek kendisine ders vermek istemiştir. Bu arada kendi başbakanını  yok sayması ve çiğnemesi de hoş karşılanmamıştır. Ayrıca, daha önce ''dağdan ovaya inip siyaset yapın'' dediği bir halkın meclise girmemesi, ve milyonlarca insanın  temsil edilmemesi için yoğun çaba sarf etmesi de demokrasiye yakıştırılmamıştır.

   Ben inanıyorum ki, eğer Cumhurbaşkanı tarafsızlığını korusa ve meydanlara inmese idi AKP'nin oyu bu kadar düşmeyecekti.

   CHP ve MHP'ye gelince; bunlar yıllardan beri olduğu gibi yine yerlerinde saymışlardır. Üç dönemdir tek başına iktidarda olan yorgun ve bir hayli yıpranmış AKP karşısında yine başarı gösterememişlerdir. Bu gün hangi başarıdan söz edebilirler? İkisinin aldığı toplam oy ancak yorgun ve yıpranmış dediğimiz AKP'nin oyu kadarsa; hatta ikisinin toplam milletvekili sayısı tek başına AKP'nin milletvekili sayısı kadar bile değilse; bu başarı mıdır? Bu iki partinin, ve özellikle liderlerinin şapkalarını önlerine koyup düşünme ve durumlarını değerlendirme zamanı gelip de geçmedi mi? Eğer durumdan memnunlarsa mesele yok!

   Peki şimdi ne olacak? Herkes olası hükumet senaryolarını konuşuyor. Hatta bir hükumet kurulabilecek mi, yoksa erken seçim mi olacak endişesi taşıyor. Milletin merak ve endişe içinde olduğu bu zamanda bizim partiler ne yapıyorlar? Mızıkçı çocuklar gibi ''yok ben o partiyle koalisyon kurmam; yok bu partiyle beraber olmam!'' gibi beyanatlarla ipe un seriyorlar. Eğer böyle devam edip herhangi bir hükumet kuramazlarsa, işte o zaman korktukları başlarına gelecek! O zaman Cumhurbaşkanı diyecek ki, ''Ey halkım, işte görüyorsunuz; bu parlamenter sistem yürümüyor. Başkanlık sistemini isterken ne kadar haklı olduğumu gördünüz mü?''

   Eğer bu partiler bu kozu Cumhurbaşkanına verirlerse, sonra başlarını duvara vurmasınlar! Zira kendi düşen ağlamaz! Ama milletin anası ağlar!

   Bana sorarsanız öyle veya böyle bir hükumet kurulacaktır. Siz bakmayın ''istemiyorum yan cebime koyun'' söylemlerine. Malum; Türkiye'de siyasi partiler ''devlet rantından pay kapma örgütü'' haline gelmişlerdir! Yani bunca milletvekili bunca para harcayarak seçilmiş; bu rantı başkalarına kaptırmayı isterler mi sanıyorsunuz?  Hiç endişe etmeyin; onlar dışarıda kayıkçı kavgası yaparlar ama meclise girince hepsi sarmaş dolaş olurlar! Yani?  Yani merak etmeyin; hükumet garanti!