Daha önceki bir yazımda, AKP Zonguldak milletvekilleri için, “Aştı bunlar kendini” demiştim…
Kamuoyundan yükselen seslere inat, her gün bir başka pervasızlıkla ortaya çıktıklarını görünce ne diyeceğimi de şaşırmaya başladım artık…
Partilerinin siyaset akademilerinde, kahhar ekseriyetteki sessiz çoğunluğa ulaşmanın en geri duygulara hitap eden bir retorikten geçtiği iyi anlatılmış da, dozunun nasıl ayarlanacağı es geçilmiş galiba…
Ya da bizimkiler o dersten kaçmış…
Sistem iyi çalışıyor: Havuz medyası ve cemaatler aracılığıyla aklı uyuşturulan büyük kalabalıkların üretilen dezenformasyonla beyni, algıları dumura uğratılıyor önce…
Sonra da, din ve milliyetçilik vurgusuyla soslandırılmış bir dil ve sınırsız kalkınma vaadiyle toplum güdüleniyor…
Ancak bu dili tutturmaları mümkün olmuyor her zaman, kişisel beceri, bilgi, donanım gibi faktörler devreye girince, işler karışıyor…
İşin uzmanları bunu daha iyi anlatır elbette, toplumdan aldıkları büyük destek sınırsız bir özgüven yaratıyor AKP’lilerde…
Bu da kendine insanüstü güçler vehmeden bir üstenci bakışı, anormal bir psikolojiyi açığa çıkarıyor ve sözün ucu sıkça kaçıyor bu yüzden…
AKP’li vekillerin Çaycuma’da yapılan toplantıda sarf ettiği sözlerin yankısı bitmeden, bu kez, gündeme Lavuar Alanı ile ilgili sözleri düştü…
Geniş göbeğini yayarak oturduğu koltuktan, Pusula Televizyonu’na konuşan Faruk Çoturoğlu, gevrek bir sesle, “Camilerimiz yeterli değil Zonguldak’ta, ihtiyaca göre buraya cami yapılabilir” buyurdu…
 
AHMET ALTUN UZAYDA MI YAŞIYOR?
Gerçi gereken yanıtı pek çok kişiden aldı ama yine de üzerinde durmak gerekiyor; dini siyasete bu kadar açık şekilde alet eden bir dili her yönüyle teşhir etmek ve hesaplaşmak lazım çünkü…
Belirtmem gerekiyor ki, bir din tartışmasıymış gibi sunulan ve yükselen itirazların “milletin dini değerlerine saldırı” salvosuyla bastırılmaya çalışıldığı bu gibi tartışmalar tümüyle siyasal aslında…
Memlekete diyebileceği hiçbir şey kalmayan siyaset cambazları, böylesi çıkışlarla alan yaratıyor kendine…
Kendi sahası saydığı o alanda da, gönlünce at koşturup, karşı kaleye gol yağdırıyor…
Aziz Nesin’in muhteşem eserindeki “Zübük” karakterini, olağanüstü güzellikte oynayan Kemal Sunal gibi, muarızının boynuna “din düşmanı” yaftasını asıp paralize etmek çok kolay çünkü…
Ondan sonra gelsin oylar…
Çok şükür Çoturoğlu denen siyaset esnafı, bu kez, çok ciddi bir zamanlama hatası yaptı, malını yanlış zamanda tezgâha çıkardı da geniş tepki gördü alıcılardan…
CHP İl Başkanı Ahmet Altun dışında herkes, kentin yeni bir camiye değil, yaşam alanına ihtiyaç duyduğunu net bir şekilde dile getirdi...
CHP’nin çiçeği burnundaki başkanı, hayret verici şekilde, “İhtiyaç varsa yapılır” buyuruyor…
Hazret, Zonguldak’ta değil de, uzayda yaşıyor sanki kentin en önemli kamusal alanının çevresinde ibadet yerine ihtiyaç olup olmadığını bilmiyor; oranın bir kıyısında onlarca yıl müdürlük yaptı oysa…
Aklınca siyaset yapıyor ama bilmeli ki, geri adımın sınırını saptamak çok zor…
Bu derece silik bir profil çizen insandan kente ne hayır gelecek ayrıca, bunu da yaşayarak göreceğiz…
 
HAKİKAT EHLİNİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUM
Kentin hiçbir ihtiyacına karşılık gelmeyen bu talebe bizden çok mütedeyyin Zonguldaklıların ses vermesi gerekiyor…
Daha önce de yazdım, Erdoğan, başbakanlığı sırasında “Çamlıca’ya İstanbul’un her yerinden görünecek bir cami yaptıracağım” buyurmuştu...
Şimdilerde yapımında son aşamaya gelinen o cami için, Yeni Şafak’ta, gerçek bir edep timsali; ilim, Allah korkusu ve ahlak sahibi bir gönül adamı olarak yazılar kaleme alan Düccane Cündioğlu feryat etmişti adeta:
“Zevksizliğin, çirkinliğin, düşünce yoksunu o beton dövmenin Çamlıca'nın sırtına basılmasına lütfen izin vermeyiniz... İşgüzar idarecilerin, mabetlerimizi, şehirlerin en yüksek tepelerine demirden kocaman haçlar diken Sırplara, Hırvatlara, Makedonlara, Latinlere eş bir meydan okuma aracı haline getirmelerinin önüne geçiniz…”
O gazeteden çoktan uzaklaştırılan bu irfan ve tasavvuf ehli eklemişti ardından: Bir Budist derviş olaydım, hayvanların sırtlarını dağlar gibi, Çamlıca'nın omuzunu o çirkin dövmeyle dağlayacaklarının farkında bile olmayan ekabiri engellemek amacıyla ve hem de halkımı bu utançtan kurtarmak niyetiyle, hiç tereddüt etmeksizin, üzerime benzin döküp kendimi yakmak isterdim…”
Ve şu vasiyeti bırakmıştı taliplerine: “Ben öldükten sonra, bu yazının basılı olduğu sayfaları yakıp küllerini o kabus'un civarına saçsınlar!”
Sözü para etmedi tabii… Kendi deyimiyle bu ülkenin çocuklarının yıllarca başını önüne eğdirecek bir ucube dikildi Çamlıca’ya…
Şimdi sıra Lavuar Alanı’na geldi. Burada yapılacak her yanlış uygulama, Zonguldak’taki rezaletin son perdesi, imamın “Buyurun cenaze namazına” çağrısına da eşdeğer olacaktır aynı zamanda…
Zonguldak’taki hakikat ehli: Nara atın demiyorum, feryada da gerek yok, lütfen iniltinizi yükseltin…