Kabul etmek gerekiyor ki zor bir yazı bu. Fikirlerimi toparlayıp anlamlı bir bütünlük yaratabilecek miyim bilmiyorum. Koskoca bir kent bir hayalin peşinde koşturuluyor çünkü… Hiç kimse sorunu gerçekboyutlarıyla tartışmaya yanaşmıyor. Kimileri çok açık bir şekilde çıkarlarının peşinde koşarken, önemli bir bölümü de tribünlere oynamayı tercih ediyor.  Her zaman olduğu gibi “İş, aş”avazeleri arasında gerçek kaybolup gidiyor. Yanlışın, doğruya karışıp sözcüğün tam anlamıyla alaşım haline geldiği, doğru bilginin kirli ve yanlış bilgi karşısında gücünü yitirdiği tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Kaybedense her zaman gibi Zonguldak insanı oluyor…

 

Cumartesi günü ÇATES’in özelleştirilmesine karşı miting vardı Zonguldak’ta. Çatalağzı Belediyesi önünde toplanıp, ÇATES’in önüne kadar yürüdük. Hemen söyleyeyim, sözcüğün tam anlamıyla “Dostlar alışverişe görsün” mitingiydi bu. Düzenleyicilerinden biri olan GMİS’in kortejinde 150 kişi ya vardı, ya yoktu örneğin. KESK ve diğer sivil toplum örgütü üyeleri onlardan çok daha fazlaydı. Katılımcıların büyük bölümü hükümet aleyhine atılan sloganlara katılmazken, Yatağan’dan gelen bir grup işçinin yarattığı coşku, sıra AKP aleyhine sloganlara gelince sönümlenip gidiyordu. ÇATES’i Erdoğan’ın başında bulunduğu AKP iktidarı değil de, başka birileri satışa çıkarıyordu sanki…

 

SENDİKALARIN GÜNAHI ÇOK

Bu absürtlüğün ortaya çıkmasındasendikaların günahı çok büyük tabii ki. GMİS dahil tüm sendikaların yönetimi, AKP’nin tabandaki gücüneyaslanan işini bilir sendikacı esnafının, fincancının katırlarını ürkütmeyen adımlarıyla oluştu çünkü. Türk-İş içindeki sendikaların önemli bölümü yaşanan sorunların kaynağını soyut Ankara imgesinin arkasına gizleyerek, AKP’yi doğrudan karşısına almaktan özenle kaçındı. Dahası, işçiler arasında sınıf dayanışmasını örecek adımlar atılmadığı için de “Her koyun kendi bacağından asılır” ilkesizliği, sendikal hayatın başat normu haline geldi.

 

Hayat kötü gerçekten ve insanlar Amerika’yı bir milyonuncu kez keşfeder gibi, pek çok şeyi yaşayarak öğrenmek zorunda ne yazık ki… Geçtiğimiz yıllarda destansı bir direniş sergileyen TEKEL ve Seydişehir işçileri büyük madenci grevini keyfekeder bir kayıtsızlıkla izlemişti örneğin. Bugün yüreği ağzında bir eylemden bir başka eylem koşan enerji işkolu çalışanları da onlara gönülsüz bir destek vermişti. Şimdi onlar sokakta. “Kurtulmak yok tek başına” sözü söyleneni belki de bin yıl oldu oysa… Sendikaların TEKEL işçilerine destek vermek için yaptıkları bir günlük grev çağrısına katılmayan, katılmadığı gibi kırmak için elinden gelen kimi sınıf düşmanları bugün GMİS’te yöneticilik yapıyor. Daha ne diyebilirim ki…

 

ÇATES KAMUDA KALSA DA İTHAL KÖMÜR YAKACAK

Bugün ÇATES’in ihalesi yapılıyor. Sonuç ne olursa olsun kötü günler bekliyor Zonguldak’ı… Kentin en büyük istihdam kaynağı TTK, ürettiği kömürün %65’ini ÇATES’e satıyor. Bu pazar kesinlikle sürdürülebilir değil artık. İddia ediyorum, eğer TTK üretim stratejisini değiştirmez, ÇATES’siz koşullara göre kendini yapılandırmazsa, çok daha zor durumlara düşecek. TTK yönetimi hem üretim, hem de yıkama stratejisini değiştirmek için şimdiden harekete geçmeli, değişen koşullara ayak uydurabilecek dinamik bir planlama yaptığını açıklayarak da kamuoyunu rahatlatmalıdır…

 

Neden mi? Çok basit... Kent için en olumlu senaryoyu düşünelim ve ÇATES’i kamuda bırakalım. Bu durumda bile üç, beş yıl içinde yeni santral gündeme gelecek, santralin ekonomik ömrü bitti çünkü. Teknoloji gelişti ve şimdiki 150 MW’lık üniteler çocuk oyuncağı oldu. Çok daha büyükleri mümkün de, en düşüğünü baz alıp 600 MW’lık iki ünite planlandığını varsayalım. Bu yılda en az 4-5 milyon ton kömür demek. Havzanın özel sektör dahil tüm üretimiyse 2 milyon ton civarında. Hepsi oraya verilse bile yetmiyor. Açık elbette ithal kömürle karşılanacak. Yarısı yerli, yarısı ithal kömüre dayalı santral olur mu? Çok zor. Nasıl ki dizel motorlu bir araçta benzin yakamıyorsanız, prosesi belirlenen kömüre göre dizayn edilen bir santralde karakteristik özellikleri farklı bir kömürü yakamıyorsunuz bildiğim kadarıyla.

 

Hal böyle olunca kamuda kalsa da, kalmasa da ÇATES’in ithal kömürle çalışması kaçınılmaz görünüyor. Kim bilir belki de yanılıyorumdur. Ama bunları açık yürekle tartışmamız gerekiyor. Bencileyin bir ümmi ahkam kesiyor da, bu konuda ihtisas sahibi olanlar susuyor nedense. Ha bu arada, tartışmalar o boyuta ulaşır bana da söz düşerse diyeceğim belli şimdiden: Yeni santrale hayır! Hem de milyonlarca kez…