Elinde Kuran’la meydan meydan dolanarak ismini vermediği bir partiye oy isteyen her şeyin başının çömezi geçtiğimiz gün Zonguldak’taydı. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle gidemedim ama hem fotoğraflardan gördüğüm, hem de gidenlerden dinlediğim kadarıyla, Madenci Anıtı Alanı’nda azımsanmayacak sayıda insan varmış… 12 yıllık devri iktidarlarında tüm göstergeleri dibe vurmuş bir kentte, bana sorarsanız, muhteşem bir kalabalık karşılamış kendini… Üstelik mitinge katılanlar gayet de coşkuluymuş… Oldukça sıcak bir havada saatlerce bekledikleri zatı muhteremi hararetle alkışlamış insanlar… Vatandaşın tercihine diyecek bir şeyim olamaz elbette… Ancak birileri gibi güce tapınıp goygoyculuk yapmam da beklenemez…

 

Neden beklenemeyeceği çok açık, 12 yıllık AKP karanlığı döneminde sözcüğün tam anlamıyla bir enkaza döndü Zonguldak. Ülkenin yaşam kalitesi en düşük, kirliliği ve hayat pahalılığı en fazla illerinden biri haline geldi. Geçen 12 yılda ulaşım, barınma, temiz hava, temiz su, eğitim, sağlık gibi temel altyapı hizmetlerinin hiçbirinden hak ettiği ölçüde yararlanamazken, nüfusu en çok azalan iller arasına girdi. Kentin ekonomik yaşamı felç oldu adeta.  Yarın umudunu yitiren, kendine gelecek bulamayan pek çok insan doğup büyüdüğü toprakları terk etti. İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra Bursa, Antalya, Balıkesir gibi illerde büyük Zonguldak kolonileri oluştu…

 

AKP MUHİPLERİ “SEVİNDİRİK” OLMUŞ

Bu durumun birincil sorumlusu şimdilerde Allah, Kuran, din, iman hamasetiyle oy toplamaya çalışan hırslı politikacı ile onun tilmizleriydi elbette… Madenci Anıtı Alanı’nda halka seslenen her şeyin başının çömezi, kenti neredeyse haritadan silmeyi amaçlayan sinsi politikanın hiç değişmeyeceğini ilan ederken, kimi aklı evveller de konuşma arasında dile gelen kimi tümcelerle, -Türkçe beni bağışlasın- “sevindirik” oldu adeta… Medyadaki kalem efendilerinin her türlü uz görüden yoksun yazılarını tartışmaya bile gerek yok da, sözüm ona kenti temsil eden ve asıl görevi bu politikalara karşı çıkış örgütlemek olan Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Ahmet Demirci’nin değerlendirmeleri için birkaç söz söylemek gerekiyor…

 

Mitinge gitmediyseniz bile siz de okumuşsunuzdur gazetelerden: Her şeyin başının çömezi, alana sendikaca getirilen yüz kadar işçinin “İşçi alınsın, üretim artsın” şeklindeki bağrışlarını duymazdan gelip, “İnşallah, inşallah” diyerek geçiştirmiş. Pusula Gazetesi Gelik’teki delege seçimlerini kazandığı andan itibaren “AKP muhibi” olarak tanımlanan Demirci’ye, bununla ilgili değerlendirmelerini sormuş. Çiçeği burnundaki genel başkan, kendisiyle ilgili yargıları haklı çıkarırcasına, Başbakanımız, işçi açıklarıyla ilgili bir şey söylemedi, ama en azından ocakların kapatılmayacağını, özelleştirmeyeceğini söyledi. Bu da bizim için sevindirici oldu” buyurmuş.

 

BU BİR TESLİMİYETÇİLİKTİR

Bu açıklama, kendisiyle ilgili daha önce yaptığım değerlendirmelerin ne haklı olduğunu gösteriyor. Bay Demirci ne makamı dolduracak bir kapasiteye sahip, ne de hasbelkader geldiği GMİS genel başkanlığının ne anlama geldiğinin farkında... GMİS gibi Türkiye işçi sınıfı tarihine adını yazdırmış bir emek örgütünün lideri taleplerini “inşallah”la geçiştiren bir zatın bu tavrını sevindirici bulamaz. Teslimiyetçiliğin dik alası anlamına gelen bu tutum hele ki bir seçim arifesinde asla kabul edilemez. Bu atmosferde, “Alanlarda bizi hesaba katmayanları, biz de sandıkta saymayacağız” deme cesareti göstermeyenlerin, yarınlarda hangi ödünü vereceği hesap bile edilemez…

 

Bir zamanlar yaptığı eylemlerle dünyayı ayağa kaldırıp ülkenin umudu haline gelen bir sendikanın düştüğü bu haller, ömrünü emek mücadelesine vakfetmiş, o sendikanın yaptığı o büyük kavganın içinde olmayı hayatının en büyük bahtiyarlığı saymış bencileyin kavga insanları için son derece üzüntü verici… Kent için de bir o kadar tehlikeli… Adı çoktan “AKP mubi”ne çıkmış GMİS genel başkanı, her şeyin başının çömezince sunulan züğürt tesellisiyle kendini avutabilir belki… Ama emin olun ki bu teselliye ne Zonguldak’ın, ne de emekçilerin tahammülü var. GMİS’in, hatta bir kentin, yalnızca 25 yılda bunca edilgin hale gelmesi üniversitelerde tez konusu da olacak kadar da hazin bir öykü bence…