Son zamanlarda İstanbul’dan İzmir’e, Manisa’dan Kars’a dört bir yanda meydana gelen depremler yüreğimizi ağzımıza getirirken korktuğumuz Elazığ’da geldi başımıza… Merkez üssü Sivrice ilçesi olan 6,8 şiddetindeki deprem 41 yurttaşın canını aldı... Binlerce yurttaşın yaralandığı deprem şu an sayısını kestiremediğim kadar çok insanı da evsiz, yurtsuz bıraktı… Japonya gibi dünyanın pek çok ülkesinde bu şiddetteki bir deprem sinek vızıltısı gibi gelirken, biz de ise bu şekilde yıkıcı sonuçlar doğuruyor hâlâ… Üzücü olan şu ki, bunu kimse üzerine alınmıyor…

Dinlemekten bıktım, günde bilmem kaç kere “Türkiye bir deprem kuşağı üzerinde, her şeye hazır olmalıyız” deniyor… Dahası, “Deprem öldürmez, bina öldürür” sözü en çok dillendirilen sözlerden biri olarak havalarda uçuşuyor… Buna karşın hayatımız tam bir eyyamcılıkla sürüyor…  Ne doğru düzgün deprem toplanma alanları var kentlerimizde, ne de vatandaşın bilgisine sahip olduğu bir eylem planı… Zebaniler her şey kitabına uyduruyor … Listeler hazırlayıp,  40-50 kişinin sığmayacağı yerlere, yönetmelikte belirtilen renk ve ölçülerde “Toplanma yeri” tabelası asarak zevahiri kurtarıyor…

İMAR BARIŞINDAN YARARLANA YAPILAR ÇOK CAN YAKACAK

Anımsayacaksınız, “İmar barışı” adı verilen garabetle tam 3 milyon 780 bin konut yasal hale getirildi bu ülkede… 1 milyar 350 milyon lira da para toplandı… Her şey onun içindi zaten… Akıl alır gibi değil ama üzerinde bulunduğu arazinin niteliğinin, türünün, mülkiyetinin, konumunun ne olduğundan vaz geçtim, hiçbir mühendislik hizmeti almamış, projesi çizilmemiş, malzemesiyle deprem dayanımının ne olduğu bilinmeyen 4 milyona yakın yapıya “Bastır parayı, al vesikayı” denerek yapı kayıt belgesi verildi… Bu başta meslek odaları olmak üzere tüm muhalefetin yüksek sesli itirazına karşı üstelik…

Elazığ ve Malatya’da yıkılanlar arasında bundan yararlanan yapı var mıydı bilmiyorum… Bildiğim şu ki, burada olmasa bile başka yerlerde çok can yakacak bu yapılar… Vebalini üstünde taşıyan zebaniler de o yapıların başına geçip “üzgün adam” pozları verecek objektiflere… Hiç utanmayacak, hamaset yapıp devletin tüm gücüyle depremzedelerin yanında olduğunu söyleyecek… Üflesen yıkılacak konutlarda insanların yaşamasına göz yuman Vali bunun vicdani yüküyle hesaplaşmak yerine, algıyı yönetme derdinde olacak… “Algıyı iyi yönetiyoruz” diye bakanına yaranmaya çalışacak hatta…

OLASI BİR DEPREM FELAKET ÖTESİ SONUÇLAR DOĞURACAK

AFAD’ın yayımladığı haritada Bolu, Bartın, Karabük birinci,  Zonguldak ise ikinci derece deprem bölgesi olarak görünüyor… Da, kimin umurunda… Bölgede deprem güvenliği konusunda sözcüğün tam anlamıyla eyyamcılık yaşanıyor…  Tanrı korusun, hele ki Zonguldak’ta olası bir depremin felaket ötesi sonuçlar doğurması kaçınılmaz görünüyor… Kentin yapı stoku çok büyük oranda imara aykırı ve kaçak yapılardan oluşuyor çünkü… Bu da şiddetlisini zaten düşünemiyorum da, hafif şiddetteki depremlerde bile büyük yıkımların meydana gelme olasılığını artırıyor…

Dahası, şehir merkezi de dahil birçok yerde standartları karşılayan yol bulunmadığı için, halkı, yardım dağıtımından, arama kurtarma ekiplerinin ulaşımına, güvenlikli alanlara kaçıştan enkaz kaldırmaya kadar aşılması zor pek çok zorluk bekliyor…  Merkezi yerlerde imara açılmadık bir karış arazi kalmadığı için toplanılacak alan bulmak da başlı başına bir sorun olarak herkesin önünde duruyor… Soru şu: Benim gibi sıradan bir insanın çıplak gözle gördüğü bu gerçeği onlar niye görmüyor… El cevap:  Eyyamcılık bunca kolay, popülizm daha çok oy getirirken, görmek için neden zahmet harcasınlar ki…