Efendim ben deniz; Celalettin’den olma Tazegül’den doğma, emekli bir devlet memurunun 6 tanesi sizlere ömür geri kalan 5 çocuğunun ortancası, kökleri Ahıska Türkleri’ne kadar uzanan, hayata dair “büyük” hayalleri olan, iyilerin dostu kötülerin düşmanı, Halkın Sesi’nin “küçük ortağı” Mustafa Özdemir…

Dünden beri Yeni Adım’da yazılanları hayretle takip ediyorum… Sizi bilmem ama benim anladığım Ali Aslankılıç’la beni papaz etmek derdindeler! Ama maalesef beceremeyecekler…

Demir Medya’ya ait Yeni Adım Gazetesi ve internet sitesinde dün yayınlanan TSO Başkanı Salih Demir ile Kilimli Belediye Başkanı Ali Aslankılıç’ın oğlu arasında geçtiği iddia edilen telefon kayıtlarını okudunuz mu?

Böyle bir konuşmanın doğruluğunu teyit etmeden fevri davranmak istemediğim için dün akşam saatlerinde Ali Aslankılıç ile makamında bir saate yakın konuştum… Aslankılıç, oğlu ile görüştüğünü Salih Demir ile oğlu arasında böyle bir telefon görüşmesinin geçmediğini söyledi. Elbette bu benim için “şimdilik” bir şey ifade etmiyor… Tıpkı Yeni Adım’da yayınlanan adına “Tape” dedikleri ne idüğü belirsiz konuşmalara inanmadığım gibi!

İnanmak istemiyorum çünkü…

Her ne sebeple olursa olsun hiç kimsenin, başka birinin ailesiyle ilgili olarak o sözleri sarf edebileceğine ihtimal vermek dahi istemiyorum… Kızgınlıkla söylenmiş bile olsa, bunun ne dinle, ne adamlıkla, ne de sokak jargonuyla hiçbir izahı olamaz!

Dün Ali Aslankılıç’la sohbet ederken, “Eğer Salih Demir ile benim aramda geçen ve içinde benim ağzımdan size karşı sarf edilmiş benzer küfürler olan bir telefon kaydı yayınlansaydı sizin tepkiniz ne olurdu?” diye sordum…

Tam da ondan beklediğim bir yanıt verdi: “İlk önce bu kayıtların doğruluğundan emim olmak için mahkemeye verirdim. Eğer doğruysa gereğini yapardım”

Evet, ben de aynen Ali Aslankılıç gibi yapacağım… İlk önce Yeni Adım Gazetesi sahibi, Yazı İşleri Müdürü ve muhabirinin bu “ahlaksız” tezgahını mahkemeye taşıyacağım… Eğer sözde tapelerin doğruluğu kanıtlanırsa tıpkı Ali Aslankılıç’ın dediği gibi gereğini yaparım! Yok eğer değil ise o zaman olacaklardan ben sorumlu değilim!!!

Dün abartısız onlarca kişiyle bu konuyu konuştum. Kimiyle yüz yüze kimiyle telefonda insanların ne düşündüğünü anlamaya çalıştım. Çoğu bu oyuna gelmemem konusunda beni uyardı… Ama her insan aile şerefi ve onuru için yaşamaz mı? Eğer bu konuşmalar doğru ise ben değil Sayın Ali Aslankılıç bunun gereğini yapmalıdır…

Anne karnından gazeteci doğmadık ki, ille de “Halkın Sesi” diye diretelim…

Şehirde bir zalimin boyunduruğuna girmektense dağlarda özgür bir keçi olmayı tercih ederim!

                                                                ***  

Gelelim Erdoğan Demir’e…

Benim için hava hoş da bir insan kendini bu kadar ayağa düşürür mü be birader? Ya hu hiç mi akıl hocası olmaz bu adamların? Hiç mi dostu yok etrafında pervane olan onca menfaatçi yalaka varken yanında? Kimse demez mi bu adama “Ya Erdoğan Bey, yanlış yapıyorsun… Bu yaptığın bir tüccara yakışmaz. Bunlar ayıp şeyler…”

“Haklı”nın değil “güçlü”nün hakim olduğu bir dünyada bu beklemek avanaklıksa ben o avanaklığı üstleniyorum arkadaş…

Her fırsatta “bana olan borcunu öde” diyen Erdoğan Bey, sözde açacakları TSO Müzesi için benden Metin Koçaklı aracılığıyla aldığı aralarında son derece kıymetli olan 7 parça tarihi eseri neden geri iade etmez mesela, defalarca istediğim halde?

Demirlere yönelik operasyonda gözaltına alınan kadınlardan biri için kullandığım ifadeyi eleştiren Erdoğan Demir’in gazetesi değil mi gözaltına alınanlardan Nurten Suiçmez için daha 15 gün önce ipe sapa gelmez iddialar ortaya atıp bir kadını kendi çıkarları için toplum önünde linç etmek isteyen… Aynı operasyonda hakim ve savcılar için kadın ayarlandığı iddiaları telefon tapelerinde var mı yok mu?

Bir süre önce Erdoğan Demir’in beni ölümle tehditle yargılandığı ve beraat ettiği davanın hakimi hakkında neden soruşturma açıldı? Soruşturma kapsamında görevden alınan hakimim Demirlerle dava sürecinde yaptığı telefon konuşmaları ve Demirlerle maddi alışverişe girdiği doğrumu değil mi? (Bu konuyla ilgili geçtiğimiz Cuma günü gelen müfettişlere ifade verdim. Tez zamanda detaylarıyla yazacağım)

Demirlere yönelik operasyon öncesinde İstanbul’dan çok miktarda ticari taksi alınarak para transferi yapıldığı iddiasını ortaya atan gazeteci neden gerisini yazmadı?

Sonra,  Halkın Sesi Gazetesi’nde çıkan haberini “ihbar” kabul eden Cumhuriyet Savcısı’nın aldığı ifademi “muhbirlik” olarak yorumlayan bir cahil cühelaya söyleyecek ne sözüm olabilir ki?

Evet sayın ya da saymayın Erdoğan Demir!

Attığım mesajda yazdığım her satırın arkasındayım. O mesajı gazetenizde manşetten yayınlayacağınızı bilseydim inan daha fazlasını yazardım. Ben Ali Aslakılıç’ın ne adamıyım, ne de kalemşörü… Aramızdaki ticari bağ ve saygı seni rahatsız etmiş olabilir… Bu hırçınlığın sebebi, Aslankılıç’ın göreve geldikten sonra ortaya çıkardığı rezillik olabilir mi? Ama korkunun ecele faydası yok! Eğer yasadışı bir şey yapmadıysan korkmanın da bir anlamı yok!

Aynen sana attığım mesajda yazdığım gibi…

Umarım günün biride mertçe dövüşmeyi öğrenirsin!