Zonguldak geçtiğimiz hafta tarihi bir gün yaşadı. Titreyip kendine dönen maden işçisi, yaptığı 21 saatlik eylemle, burnundan kıl aldırmayan AKP’ye geri attırdı ve şimdilik TTK’yi özelleştirme kapsamından çıkardı... Şimdilik diyorum, “dediğim dedik”çi iktidarın hamlelerine devam edeceğini düşünüyorum çünkü… Bu hamleleri savuşturmak için nasıl bir strateji geliştireceklerini kendi aralarında belirleyecektir elbette… Buradan onlara akıl verecek halim yok... Ancak bu yazıda eylemin kime ne kazandırıp, ne kaybettirdiğini AKP’nin ideolojik hegemonyası bağlamında tartışacağım...

 

Uzun yıllar maden işçiliği yaptım… Bu görevim sırasında 91 grevi dahil tarihsel ölçekli pek çok eylemin içinde yer aldım… Bazılarına katılmakla kalmadım öncüleri arasındaydım da... Madenci psikolojisini çok iyi bilirim… Durgun su gibi olan işçilerin, hiç umulmadık zamanlarda, önünde durulmaz bir sele dönüştüğüne çok tanık oldum… Ancak son dönemlerde son derece ihtiyatlı yaklaşıyordum onlara… AKP ile aralarındaki kovalent bağ, giderek hegemonik bir yapıya dönüşmüştü çünkü… GMİS yöneticileri de bunu kırmayı değil de, beslenmeyi seçince hegemonya daha da güçlenmişti…

 

NEOLİBERAL İSLAMCI İDEOLOJİNİN MEŞRUİYET TABANI

Bu durum yalnızca Zonguldak’ta değil, tüm ülkede geçerliydi… Geçmişte “partiler üstü sendikacılığı” savunuyor diye eleştirdiğimiz Türk-İş, AKP’nin arka bahçesine dönüştü zamanla... Kimi yerlerde, DİSK’e bağlı sendikaların yönetimlerine bile onlar geldi… Toplumda derinleşen muhafazakâr sosyolojiye koşut olarak yükselen “tevekkül ruhu” işçi sınıfının temel davranışı, adaletsizlikleri içine sindirmesinin katalizörü oldu… Geçmişte, eşit, adil bir dünyanın kurucu gücü olarak gördüğümüz emekçiler, artık, neoliberal İslamcı ideolojinin meşruiyet tabanıydı…

 

Pragmatik AKP, sahip olduğu İslamcı söyleme, Kürt sorununda yükselen gerilime koşut milliyetçi bir dil de ekledi daha sonra... Yeni söylem emekçiler üzerindeki ideolojik hegemonyasını daha da güçlendirdi... Neoliberal yaklaşımlarla madenleri dizayn ederken ki gözü karalığı da buradan geliyordu zaten... Nitekim bakanlık yetkilileri, GMİS yöneticileriyle yaptığı son görüşmede, bunun verdiği özgüveni, “İşçiler arasında yüzde 50’nin üstünde oyumuz var. Karşı karşıya gelirsek, işçiler sizi değil bizi destekler” şeklinde dile getiriyordu...

 

AKP’NİN İSTEDİĞİ DE BU MUYDU?

Bu koşullarda patlayan eylem sözcüğün tam anlamıyla hazırlıksız yakaladı herkesi... Çok değil 7-8 ay evvel, Erdoğan’ın meydan azarına, suç işlemiş yaramaz çocuklar gibi boynunu büken madenciler, hem de kendi kararlarıyla, eyleme geçmişti bu kez… İşsiz, geleceksiz kalma korkusu, her şeye baskın gelmişti demek ki… Kente bomba gibi düşen haber, AKP nezdinde de karşılığını bularak minik de olsa geri adım attırdı…  TTK şimdilik kapsam dışı kalmıştı ama ruhsatları bölme hakkı aynı şekliyle duruyordu yasada… İleride çok tartışacağız, AKP’nin istediği belki de buydu…

 

Ülkede yaprağın kıpırdamadığı bir dönemde, son derece radikal bir eylemle ortaya çıkan maden işçileri, üzerlerindeki ölü toprağını silkeleyip özgüven tazelerken, toplumsal muhalefete de umut oldu… Büyük çoğunluğu 2 binli yıllarda işe başlamış olan madenciler, kendi inisiyatifleriyle ilk kez çıktıkları eylemde bir başarı hikâyesi çıkardılar ortaya… İşçiler kendilerini eylem yapmaya mecbur bırakan AKP’ye sırtlarını döner mi, zor görünüyor şimdilik… AKP’nin işçiler üstündeki ideolojik hegemonyası halen sürüyor, uzun erimli bir mücadele olmadan da aşılacak gibi görünmüyor…