Bu yazı yılın son gününde yayımlanacak olmasa, eski yıla dair bir şeyler yazmaya meyletmezdim kesinlikle…  2018 tek kelimeyle kötü geçti çünkü… Dünyadaki eğilim de bu yönde, ülkemizde de: Her yönüyle bir kötülükler toplumunda yaşamaya devam ettik ne yazık ki… İnsanlara tüm değerlerini kaybettirip, başta kendi olmak üzere her şeye yabancılaştıran lümpen kültür tüm hışmıyla egemenliğini sürdürdü… Çok üzücü bir durum ama gemisini kurtaranın kaptan sayıldığı ahlaksızlık, insanı insanın kurdu yapan bir acımasızlıkla toplumun temel vasfı olmaya devam etti geçen yılda da…
 
Dilim varmıyor ama söylemek zorundayım, birey olup kişilik kazanmak, gövdesi üzerine kendi başını koyup yaşam ilkelerini oluşturmak değil de, bireyselleşip çıkar peşinde koşmak, güce tapınıp erk sahiplerine yamanmak, ayakta kalabilmenin tek koşulu olarak gösteriliyor insanlara… Tam bir insani bozum yaşanıyor: Başkasının derdiyle dertlenip, kıt da olsa olanı paylaşmak, siyah beyaz filmlerde kalmış naif bir sinema sahnesinden ibaret artık… Modern zamanların ışıltılı karanlığında, insanların dayanışması, erdemliliği kadar yanlışa yanlış diyebilme cesareti de yitip gidiyor…
 
FİLMİ GERİYE SARDIK, ON YILLAR ÖNCESİNE GERİ DÖNDÜK TEKRAR
Geçtiğimiz yılda da, gün 24 saat irin aktı sahibinin sesi gazete ve televizyonlardan… Adına spiker denen amigolar, her akşam ekranlardan vahşet çağrısı yapıp, böğürtülü haykırışlarla, toplumun bir kesimine, hiç sakınmadan, nefret söylemi yaydı… Onlara göre, farklı her ses büyük tehlike, beslendikleri güç odaklarına yönelen her eleştiri ortalık yere atılmış ağır bir bombaydı adeta… Kıymeti kendinden menkul kalemşorlar, gerçeğe bin takla attırdı yine gazetelerde; köşelerin yazarları zihinleri bulandırmak için fikir değil, fikri bir bulamaç yazmayı sürdürdü… Gerçek kaybolup gitti bu arada…
 
Filmi geriye sardık, on yıllar öncesine geri döndük tekrar: “Barış” demek suç sayıldı yine, halkların kardeşliğini savunmak bedeli ağır bir cezaya dönüştü… Yargıya, siyasete, dahası yurttaşlara hakim olan ikiyüzlülük hiç onmayacak bir yara olup çıktı… Bu ikilemi nasıl anlatacağız yarınlarda bilmiyorum, “Oluk oluk kanlarını dökeceğiz”, “Kanlarında duş yapacağız” sözleri ifade özgürlüğü; “Çocuklar ölmesin” demek, hapislerde çürümeyi gerektiren bir eylem bu ülkede… Anlık duygularla hareket edip günü kurtarma kurnazlığı, serinkanlı yaklaşımlarla gelecek tahayyülünün çok önüne geçti 2018’de…
 
İNSANİ BOZUM HAT SAFHAYA ULAŞTI
Dünya da, daha kötü bir dünya artık… İnsanlığın kaderine, “Bu anlaşmadan insanlığın yararı ne” sorusu yerine “Çıkarım ne” fırsatçılığıyla yaklaşan Trumplar, Putinler, Avrupa’nın neoliberal liderleri hükmetmeye devam etti geçen yılda… Durdurulması için varılan onlarca anlaşmanın hiçbirine sadık kalmayan doğa düşmanı hükümetler yüzünden “ekolojik yıkım” artarak devam etti… Bölgesel çatışmalar, iç kargaşalar, savaşlar yüzünden dünya çok daha güvenliksiz hale geldi… Bölgeler, devletler, insanlar arasındaki eşitsizlikler, büyük bir kaos ve yoksulluk yaratarak artmaya devam etti…
 
En kötüsü de insani bozum hat safhaya ulaştı… Giderek insani nezaket, karşısındakini anlama, dinleme çabası gibi birbirine tahammül etme yetisi de kalktı ortadan… Zehirli cümlelerle kurulan seviyesiz bir dil insanlar arasında tek iletişim kaynağı oldu… Kendi süfli hayatlarını her şeyin üstüne çıkaran zavallılar, dostluk gibi dayanışma duygusunu da kaldırdı ortadan… 2018 insanlık değerlerinin, sevginin azaldığı, kabalık ve seviyesizliğin her yönüyle hüküm sürdüğü bir yıl oldu… Elbet her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı var… 2019 umarım bu umudun bir nebze de olsa belirdiği bir yıl olur…