21 Ekim Dünya Gazeteciler Günüymüş, Sayın Okurlar! Sosyal medyada bazı meslektaşların paylaşımları dolanıyor, bugün benim günüm diye…

Meslektaşlarım hiç kusura bakmasınlar!

Kendi meslektaşının hakkını hukukunu savun(a)mayana, gazeteci denmiyor bizim orada! Böyleleri olsa olsa etiket gazetecisi olur ki bunların toplum nazarında da hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Bizler iyi olanı da yanlış olanı da yazmak zorundayız. Elbette yanlış anlama, yanlış ve yetersiz bilgi kurbanı olmak gibi hatalara düşebiliriz. Böyle bir durumda gazeteci okurlarından özür dileyip hatasını düzeltebilmelidir. Ama önce dürüst olmak gibi bir zaruretimiz var bizim. Görevimizi yapmazsak gelecek nesiller ve tarih huzurunda iyi bir sınav verememiş oluruz, hafizanallah!..

Zaten kamu yararına faaliyet göstermeyen gazeteci, mesleğine ihanet etmiş olur.

Ve bu satırların yazarı, kendini gazeteciden sayıp mangalda kül bırakmayanların ne kadar boş olduklarını yakinen öğrenmiş bulunmaktadır.  Bu cümleden olarak gazeteci günlerini vesile edip kendilerini ne kadar cesur bir gazeteci (!) olduğunu topluma lanse edenlere ben gülüp geçiyorum.

Mesleğine ihanet etmemiş gazetecilerin günü kutlu olsun…

BU AYIP DA ZONGULDAKLILARIN HANESİNE YAZILIYOR

Her defasında Zonguldak kentinin haksızlığa uğradığını, hak ettiği şekilde yönetilmediğini yazıyoruz. Ülkeye verdiği katkıların onda birini alamamasından yakınıyoruz.

Hakikaten ülkeye sağladığı onca hizmete ve ödediği ağır bedellere rağmen hak ettiği hizmeti alamıyor, bu yorgun şehrin çilekeş insanları…

Bunda sizinle hemfikir olduğumuzu sanıyorum. Ancak konumuz bu değil. Bu defa bu şehrin sakinleri olarak bizlerden kaynaklanan bir kusur var ortada…  

Zonguldak Belediye Başkanı Sayın Selim Alan, şehrimizin ortasından geçen Acılık deresindeki çöp rezaletini ikinci kez deşifre etti. Başkan Alan, dereye pet şişe ve bira şişeleri başta olmak üzere bir takım evsel atıkları atan saygısız insanların ayıbını, fotoğraflarla tüm Zonguldak halkının yüzüne vurdu.

Özellikle İkinci Makas bölgesinden kaynaklanabileceği şüpheleri olsa da, bu şehirde yaşayanlar olarak hepimizin hanesine yazılmış bir ayıptır bu!

Bu ayıba son vermek, genç nesli çevre temizliği konusunda uyarmak veya dereye utanmadan çöp atanların mümkünse fotoğrafları çekilerek yetkili mercilere duyurmak gibi vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmenin zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.

Bu durumu, “Evsel atıkların, denize ulaşmaması için kurduğumuz sabit bariyer sisteminin önemi, bir kez daha ortaya çıktı. Ne yazık ki, çevremizi ve doğamızı kirletmeye ısrarla devam ediyoruz. Görmüş olduğunuz fotoğraflar, Temizlik İşleri Müdürlüğü ekiplerimizin topladığı evsel atıklar. Bir kez daha hassasiyetle istirham ediyorum. Çevremizi temiz tutalım. Temiz bir kent için daha duyarlı olalım. Lütfen geleceğimizi yok etmeyelim.” sözleriyle ifade eden Başkan Alan, haklıdır. Vesselam…

İBRET AYNASI…

Kurt, büyümekte olan yavrusuna hayatı öğretiyormuş. Bir tepeye çıkmışlar; aşağıda yayılan koyun sürüsünü göstermiş ve anlatmış:

-
“Bak yavrum, şu gördüklerin koyundur. Etleri çok lezzetlidir, yakalaması kolaydır.”
Yavru kurt söze girmiş ve çobanı göstererek; onun kim olduğunu ve ne yaptığını sormuş.
Kurt; çobandan uzak durmasını, elindeki değneğin çok can yaktığını sıkı sıkı tembihlemiş. Bu sırada yavru kurdun dikkatini sürünün köpeği çekmiş.
-“Şu bize benzeyen şey var orada, o ne yapıyor!”
Kurt derin bir off çekmiş ve anlatmış:
-“Ah yavrum, bizi asıl perişan eden, işte o bize benzeyip, bizden olmayandır…!”